Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/14919
Karar No: 2019/6764
Karar Tarihi: 19.12.2019

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/14919 Esas 2019/6764 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/14919 E.  ,  2019/6764 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL-TENKİS

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, bedel, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.12.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... Sümer ve vekili Avukat ..., Avukat ..., Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat Mehmet Tav geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis ile bedel isteğine ilişkindir.
    Davacı, mirasbırakanı Fatma’nın 66 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 12 nolu bağımsız bölüm ile 139 parsel sayılı taşınmazını davalı oğluna ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiğini,12 nolu bağımsız bölümün daha sonra davalı tarafından dava dışı üçüncü kişiye devredildiğini, işlemin mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, dava dışı üçüncü kişiye devredilen 66 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 12 nolu bağımsız bölüm yönünden bedele, 139 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise miras payı oranında tapu iptali ve tescile, aksi halde tenkise karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davacının 22 yaşında iken evden ayrıldığını, kendisinin muris ile birlikte yaşadığını, her türlü bakım ve gözetimini kendisinin yaptığını, sözleşmeden kaynaklı yükümlülüğün yerine getirildiğini, muvazaanın olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ... ’in kayden maliki olduğu 1246 ada 66 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 12 nolu bağımsız bölümü 13.08.1999 da, 139 parsel sayılı taşınmazını ise 04.08.2009 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğlu İsmail Tanju’ya devrettiği, daha sonra 66 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölümün davalı tarafından dava dışı üçüncü kişi konumunda olan ... ’a satış suretiyle devredildiği, mirasbırakan Fatma Mihrinnisa’nın 19.01.2014 de ölümü ile geride mirasçı olarak davacı oğlu ... ile davalı diğer oğlu İsmail Tanju’nun kaldığı anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, 1246 ada 66 parsel parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 12 numaralı bağımsız bölüm yönünden muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
    Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
    Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
    Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
    Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
    Somut olaya gelince; mirasbırakan tarafından adına kayıtlı iki parça taşınmazın davalı oğluna ölünceye kadar bakma akdi ile 13.08.1999 ve 04.08.2009 tarihlerinde devredildiği, 13.08.1999 tarihinde yapılan ilk temlikle bakım borcunun yerine getirilmesinin taahhüt altına alındığı, mirasbırakan adına kayıtlı olan ve mirasçılarına intikal eden başkaca taşınmazın bulunmadığı, temliklerden davacının haberinin olmadığı, mirasbırakanın uzun süre birlikte yaşadığı davalı oğlunu kayırmak suretiyle tüm malvarlığını davalıya devrettiği, ikinci temlik ile makul sınırın aşıldığı toplanan tüm deliller yukarıdaki ilkeler uyarınca irdelendiğinde 139 parsel sayılı taşınmazın devrinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
    Hâl böyle olunca, 139 parsel sayılı taşınmaz yönünden, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.12.2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    -KARŞI OY-

    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil mümkün olmaması halinde tenkis isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Mirasbırakan ... "nın 1920 doğumlu olup, 19.01.2014 tarihinde dul olarak öldüğü, davalı ve davacının murisin oğulları olup başka mirasçısının bulunmadığı, murisin 66 sayılı parseldeki 12 nolu bağımsız bölümünü 13.08.1999 tarihinde 3191 ada 105 sayılı parseldeki 6 nolu bağımsız bölümünü de 04.08.2009 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik ettiği 105 sayılı parseldeki kat mülkiyetinin 15.05.2013 tarihinde terkin edildiği, daha sonra 03.06.2013 tarihinde tevhit suretiyle 3191 ada 139 parsel numarasını aldığı 17.04.2014 tarihinde kat irtifakı kurulup A blok 3 nolu bağımsız bölümün davalı adına tescil edildiği kayden sabittir.
    Türk Borçlar Kanunu’nun 611 ve devamı maddelerinde düzenlenen ölünceye kadar bakma sözleşmeleri, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakım gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmelerdir.
    Bireylerin yaşlanma ve yaşlılıkta yalnız kalma korkusu ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin doğumuna ve yargısal içtihatlarla gelişmesine yol açmıştır.
    Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen ivazlı sözleşme türlerindendir.
    Öte yandan TBK.’nun 611.maddesi bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiş, bakım alacaklısının özel bakım ihtiyacı içinde bulunmasını zorunlu kılmamıştır.
    Bu ihtiyacın akitten sonra doğması ya da bakım alacaklısının ölümüne kadar çok kısa sürmüş bulunması da aktin geçerliliğine etkili olmaz. Bu özelliği itibariyle de talih ve tesadüfe bağlı sözleşmelerdir. Bu bakımdan bakım alacaklılarının akit anında özel bakıma muhtaç olmasını aramak, kanunda bulunmayan bir unsuru ilave etmek olur. Bir başka hususta ölünceye kadar bakma sözleşmelerinde bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasını ileri sürmek bakım alacaklısına tanınmış bir haktır. Bakım alacaklısının ölümünden sonra bu iddia mirasçılar tarafından ileri sürülmüş ise dinlenmez. Bakım alacaklısı sağlığında bakım borcunun yerine getirilmediğini ileri sürmemişse ölümü halinde artık bakıldığının kabülu zorunludur.
    Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının m.19)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakım gözetilme koşulunu değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
    Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı bunun makul karşılanabilecek sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
    Somut olaya gelince; hakkındaki dava reddedilen 12 nolu bağımsız bölümle ilgili sayın çoğunlukla görüş aykırılığı bulunmamaktadır.
    139 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölüme gelince;
    Davalnın bakım borcunu yerine getirdiğinde kuşku yoktur. Ancak murisin 1999 yılında yaptığı temlikle kendisine baktırabilecekken, geride kalan tek taşınmazını da yine ölünceye kadar bakma akti ile temlik etmesi, muvazaayı amaçladığı şeklinde düşünülebilir.
    Ancak, tanık olarak dinlenen murisin kardeşi ..., murisin davacıya evlendiği sırada Halimağa sokakta bir daire aldığını, davacının daireyi satarak elden çıkardığını, Çınardibindeki murise ait daireyi de satarak parasını davacının harcadığını, murisin davacıya Şaşkın bakkal"da züccaciye dükkanı açtığını, murisin yine davacıya iki adet minibüs aldığını, bunların birisinin davacı birisinin de şöför tarafından okul servisi olarak kullanıldığını davacının bunları da sattığını ifade etmiştir.
    Tanığın ifadesinde geçen hususların doğru olması halinde temlikin muvazaalı olduğundan sözetme olanağı olmayacaktır.
    Bu durumda tanığın ifade ettiği hususların doğru olup olmadığının kayden araştırılması, bu doğrultuda tanıkların yeniden dinlenmesi, gerçekten tanığın ifadesinde belirttiği olaylar doğru ise murisin mal kaçırmak istediği kişiye bu ölçüde katkı yapması hayatın olağan akışına ters düşeceğinden, bir başka ifade ile temlik muvazaalı olmayacağından davanın reddedilmesi aksi halde davanın kabul edilmesi düşüncesinde olduğumdan, yukardaki hususlar araştırılmaksızın davanın kabul edilmesi yönündeki sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.























    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi