4. Hukuk Dairesi 2016/11029 E. , 2018/3239 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... Gazete Dergi Basım A.Ş. ve diğerleri aleyhine 29/05/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/04/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; müvekkilinin yayın ve dava tarihinde Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Sağlık Politikaları Kurulu üyesi olduğunu, ... Gazetesi’nin 17/10/2014 günlü nüshasının 8. sayfasında yayınlanan “Paralel’in En Büyük Vurgunu” başlıklı haberde müvekkili hakkında gerçek dışı bir haber yapıldığını, haberdeki hususların doğruluğunun asgari düzeyde bile soruşturulmadığını, müvekkilinin kişiliğini küçük düşüren ve hakaret içeren ifade ve açıklamaların eleştiri sınırları içerisinde olmadığını, kişilik haklarının ihlal edildiğini belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili; haberin içeriği ve iddiaların taşıdığı önem nedeniyle yayınlanmasında kamu yararı bulunduğunu, haberin konusu itibariyle basın özgürlüğü kapsamında olup, Basel ilaç firmasının diğer ilaç firmalarına oranla daha fazla ruhsat alması konusunun, firmanın sahibi ile Tıbbi Cihazlar Kurumu Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Ruhsat Daire Başkanının sık sık görüşmesinin şüphe uyandırması ve görüşmelerden birinin fotoğrafla desteklenerek iddiaların haber yapıldığını, haberin pek çok basın yayın kuruluşu tarafından da yayınlandığını, manevi tazminat şartlarının oluşmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davaya konu haberde davacıya yönelik olarak çok ciddi ithamlarda bulunulmuş olmasına rağmen doğruluğu konusunda somut bir dayanak gösterilmediği, objektif olmayan suçlayıcı ifadeler kullanılarak davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle
içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu haberin incelenmesinde; haberin bütününde Sağlık Bakanlığı’nda illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmanın gerçekleştirdiği ruhsat yolsuzluğu konusunun işlendiği, Basel isimli ilaç firmasının diğer firmalara nazaran daha kısa sürede ve daha fazla ruhsat aldığı, bu şekilde anılan firmanın diğer ilaç firmalarına göre ruhsat almakta zorlanmayarak pazar payını da kısa sürede yükselttiği, firmanın diğer firmaların ilaçlarını kopyalayarak eşdeğer kriterinden istediği fiyata ... ödeme listesine aldırdığı, bu şekilde vatandaşların sağlığının da hiçe sayıldığı, ruhsat konusunda anılan firmaya her türlü kolaylığın sağlandığı, DNA verilerine ilişkin Genom projesinin de bu firmayla ortak yürütülmesi konusundaki endişelerin dile getirildiği, Sağlık Bakanlığı bürokratlarının adı geçen firmanın yetkilisiyle üretim tesisinde yaptıkları görüşmenin dikkat çekici olduğu ve görüşmenin fotoğraflarla da belgelendiği, ruhsat yolsuzluklarının ilaç sektöründe endişe ve tartışmaya neden olduğu, haberin küçük bir bölümünde davacının ismine ve fotoğrafına yer verildiği, haberin genel olarak doğrudan davacıyı hedef almadığı, ancak davaya konu haberin davacının üstlendiği kamu görevi ile de ilgili olduğu görülmektedir.
Haberin bir bütün olarak değerlendirilmesinde; kamusal yarar içeren bir tartışmaya katkı sağlamış olduğu, dönemin koşulları ve Devletin tehlike olarak gördüğü bir yapıyla mücadelesi içinde, gündemde olan Sosyal Güvenlik Kurumu’nda paralel yapılanmanın gerçekleştirdiği ilaç yolsuzluklarına dikkat çekilerek kamuoyuna yönelik değerlendirmeler içerdiği, ayrıca haberin fotoğraflarla desteklendiği dikkate alındığında, davaya konu haberin kamu yararı üstün tutulmak suretiyle kaleme alındığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ve haberin kaleme alınış amacı nazara alındığında, basın özgürlüğünün bu haberde kişi özgürlüğüne üstün tutulması gerektiği sonucuna varılmalıdır.
Şu halde mahkemece, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle kısmen kabulüne karara verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.