Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/733
Karar No: 2016/226

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/733 Esas 2016/226 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/733 E.  ,  2016/226 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ereğli/ Konya Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.12.2011 gün ve 2010/997 E. -2011/1526 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 25.03.2013 gün ve 2012/6550 E-2013/5772 K sayılı ilamı ile;
    (...Davacı vekili, müvekkilinin davalıya nakliye hizmeti verdiğini, bu iş için düzenlenen iki adet fatura karşılığından bakiye 3.500,00 TL"nin ödenmediğini, tahsili amacıyla başlatılan takibe de davalı/borçlunun itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini ve %40"tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu icra takibinde davacının 2008 yılına ait faturaya dayandığı, ancak 23/06/2011 tarihli celsede dava dilekçesinde her ne kadar 94957 nolu faturanın tarihi 2010 olarak belirtmişlerse de, bunu sehven yazdıklarını, esasen fatura tarihi 2008 olduğunu belirttiği, davalının dava konusu 23/07/2010 tarih ve 94957 no"lu faturaya ilişkin davacıya borcunun bulunmadığının taraf beyanlarından anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Davacı vekili, takip talebinde borcun sebebi olarak 23.07.2008 tarihli iki adet faturayı göstermiştir. Dava dilekçesinde her ne kadar faturalardan birinin 23.07.2010 tarihli olduğu belirtilmişse de davacı vekili tarafından bu tarihin dava dilekçesinde sehven gösterildiği, esasen faturanın 2008 yılına ait olduğu belirtilerek maddi hata düzeltilmiştir. Mahkemece takip dayanağı olan faturaların 2008 yılına ait iki adet fatura olarak değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, dava dilekçesinde 2010 yılına ait olduğu yanlışlıkla belirtilen faturanın takibe, dolayısıyla davaya konu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir ...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, nakliye hizmet bedelinden kaynaklanan iki adet faturaya dayalı bakiye alacağın tahsili için girişilen icra takibine, davalı borçlu tarafından itiraz edildiğini, belirterek itirazının iptaline takibin devamına ve takip miktarının % 40’ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı borçlu vekili icra takibinin 2008 tarihli ve tek bir faturaya dayalı olarak yapıldığını ve müvekkili tarafından da takibe dayanak fatura bedelinin ödendiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
    Yerel Mahkemece; davacının takibe dayanak yaptığı faturanın 2008 tarihli olduğu, ancak 23.06.2011 tarihli oturumda dava dilekçesinde her ne kadar 94957 seri numaralı fatura tarihi 2010 olarak belirtilmiş ise de aslında 2008 olduğunu belirttiği davalının dava konusu 23.07.2010 tarih ve 94957 numaralı faturaya ilişkin davacıya borcu bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    Karar Özel Dairece,yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.Yerel Mahkemece, davacının icra takibinde; 23.07.2008 tarih ve 3.500,00 TL bedelli tek faturaya dayandığı, takip talebine de 23.07.2008 tarih ve 3.500,00 TL bedelli faturayı eklediği ve takip talebinde de bu fatura dışında bir faturadan söz edilmediği, itirazın iptali davasına konu olarak da 23/07/2008 tarih ve 94959 numaralı fatura ile 23/07/2010 tarih ve 94957 nolu faturalardan kaynaklanan bakiye alacak için takip yapıldığı, 2010 tarihinin sehven yazıldığı, doğrusunun 2008 olduğunun belirtildiği oysa davacı alacaklının takip talebinde 2008 tarihli tek bir faturaya dayandığı, itirazın iptali davasında ayrı bir faturaya dayanılmasının teknik olarak mümkün bulunmadığı gerekçesiyle önceki karar da direnilmiştir. Direnme kararını davacı vekili temyiz etmektedir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; alacaklı yanca girişilen ilamsız icra takibine ve davaya konu faturaların aynı tarihli iki ayrı faturaya mı yoksa tek faturaya mı ilişkin olduğu noktasında toplanmaktadır.
    İlkin, itirazın iptali davasının hukuki niteliklerinin irdelenmesinde yarar vardır.
    İtirazın iptali davası İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinden yasal dayanağını almaktadır.
    İcra ve İflas Kanunu’nun 4949 sayılı yasayla değişik “6-İtirazın Hükümden Düşürülmesi” ana başlıklı “A.İtirazın İptali” alt başlıklı 67.maddesinde aynen;
    “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
    Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
    İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
    Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.”
    Hükmüne yer verilmiştir.
    Görülmektedir ki, itirazın iptali davası müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır. Madde metninde de açıkça belirtildiği üzere takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı genel mahkemede açılır ve genel hükümlere göre görülür. Alacaklı bu davada genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava etmektedir.
    İtirazın iptali davası itirazın hükümden düşürülmesi ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınmak gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır ve takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. Öyle ki, genel hükümlere göre harca tabi olan itirazın iptali davasında alacaklı yan isterse takip talebinde bulunurken yatırmış olduğu binde beş harcı geri alabilir ve itirazın iptali davası harcına mahsubunu isteyebilir (492 sayılı Harçlar Kanunu madde 28/a, 29/I, III).
    Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak ta yine takip talepnamesine konu olan ve borçlu yanca itiraza uğrayan alacaktır. Zira, aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötüniyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır.
    Diğer taraftan, ...nun 67.maddesinin son fıkrasında alacaklının itirazın tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davası açamamışsa umumi hükümler dairesinde alacağını dava etme hakkının saklı olduğu ifade edilmiştir. Bu da bir yıllık süre içinde açılan itirazın iptali davası ile süre geçirildikten sonra açılan alacak davaları arasında her ikisi de genel hükümlere tabi olmakla birlikte ispat yöntemleri ve hukuki sonuçları bakımından bir fark olduğunu ortaya koymaktadır. Zira, süresi içinde açılan dava itirazın iptali davasıdır ve itirazın iptali davasının kazanılması halinde borçlunun itirazı iptal edilmiş olur. Bunun üzerine alacaklı itiraz üzerine durmuş olan icra takibine devam edilmesini isteyebilir. Süresinden sonra açılan davada ise itirazın iptali değil alacağa hükmedilmesi istenecektir ve verilen kararın takibe etkisi bulunmamaktadır. Şu durumda itirazın iptali davasında ispat edilecek olanın takibe ve borçlunun itirazına konu alacak olduğu, itirazın iptali davası için bu alacağın sebebinin değiştirilme olanağının bulunmadığında kuşku bulunmamaktadır.
    Genel hükümlere göre her türlü ispat olanağının varlığı, takip talepnamesinde yer alan borç sebebinden ve takip dayanağından uzaklaşmak anlamında düşünülmemelidir. Burada sadece icra hakimliğinin dar yetkisi nedeniyle inceleyemediği delillerin genel mahkemede serbestçe ancak borca bağlı olarak ileri sürülmesi olanağının varlığı söz konusu olmaktadır. Şu durumda bizatihi kendisi bir borç sebebi ve dayanağı teşkil eden ancak takipte dayanılmayan faturanın ispat vasıtası olarak itirazın iptali davasında kullanılması davanın açıklanan niteliği ile bağdaşmamaktadır.
    Somut olayda; alacaklı, borçlu davalı hakkındaki ilamsız takibinde davalı takip borçlusundan aynı tarihli iki ayrı faturayı borcun sebebi ve takip dayanağı olarak göstererek; “3.3.500,00 TL asıl alacağın 434,10 TL işlemiş faiz takip tarihinden itibaren işleyecek %9 yıllık faiz, icra masrafları ve ücreti vekalet ile birlikte tahsilini” istemiştir. Takibe dayanak faturalar davalı takip borçlusu adına düzenlenmiştir. Davalı ise böyle bir borcu olmadığını bildirerek takibe itirazda bulunmuştur.
    Alacaklı eldeki itirazın iptali davasını açarken takipte dayanak olarak gösterdiği 23.07.2008 tarihli iki ayrı faturaya dayanmıştır. Ancak alacaklının dava dilekçesinde faturalardan birinin tarihinde hata yaptığını bildirerek daha sonra faturanın tarihini takip tarihinde bildirdiği tarih olarak düzeltmiştir. Mahkemece davacının tek faturaya dayandığı kabul edilmiştir. Oysa yukarıda açıklanan ilkeler ışığında takip konusu borç nakliye bedeli olarak düzenlenen iki ayrı fatura ile ilişkilendirilen borçtur. Sonuçta; mahkemece takip dayanağı borcun sebebinin aynı tarihli iki ayrı fatura olduğunun kabulü gerekirken tek faturaya dayanıldığının kabulü usul ve yasaya uygun bulunmamış, yukarıda ve bozma kararında açıklanan gerekçelerle direnme kararının bozulması gerekmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu"ndaki görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; davanın itirazın iptali davası olduğu takibe sıkı sıkıya bağlı olduğu dayanak belge olarak icra takip dosyasının arasına tek fatura sunulduğu ve takip talebinde de 23.07.2008 tarihli faturaya istinaden açıklaması yer aldığı itirazın iptali davasında ise 23.07.2008 ve 23.07.2010 tarihli faturalara dayanılmış yargılama sırasında 2010 tarihinin sehven yazıldığı doğrusunun 2008 olduğu bildirilmiş ise de dosya arasına 23.07. 2008 tarihli ikinci bir faturanın sunulamadığı davacı alacaklının tek faturaya dayandığının kabulü ile hükmün onanması gerektiği ileri sürülmüşse de bu görüş Hukuk Genel Kurulunun çoğunluğunca yukarıda açılanan nedenlerle yerinde benimsenmemiştir.
    Hal böyle olunca Hukuk Genel Kurulu"nca da yukarıda açıklanan gerekçelerle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki karar da direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 02.03.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi