18. Hukuk Dairesi 2016/6874 E. , 2016/9577 K.
"İçtihat Metni"Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı idare vekilince taşınmazın yüzölçümünün fazla kabul edildiği belirtilerek bu hususun düzeltilmesi ve fazla ödenen bedelin iadesi için hükmün tavzihi talebinde bulunulduğu, mahkemece bilirkişi raporuna göre taşınmazın gerçek yüzölçümünün 411,53 m² olarak tespit edildiği gerekçesiyle tavzih talebinin 16/12/2015 tarihli ek kararla ret edildiği, tavzih isteminin reddine ilişkin ek kararın ve mahkemenin gerekçeli kararının aynı tebligatla birlikte tebliğ edilmesi üzerine davacı vekilinin temyiz süresi içinde başvurarak, yerel mahkeme kararını kabul etmediklerini, davanın tapu yüzölçüm düzeltilmesi davası olmadığını, taşınmazın tapu kaydının 375 m² olduğunu ancak fen bilirkişi raporunda taşınmazın tapu kaydındaki yüzölçümünden farklı kabul edilerek değiştirildiğini, bu şekilde fazla bedel ödenmesine neden olduğunu, fazla ödenen 834,96 TL’nin iade edilmesi için bu kararın temyiz edilmesi zarureti hasıl olmuştur ibarelerinin yer aldığı dilekçe ile müracaatta bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkemece istenilen hususun tavzih yoluyla düzeltilmesi mümkün olmadığından ek kararla tavzihin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş ise davacı vekilince sunulan temyiz dilekçesinin içeriğinden ve tavzih isteminin reddine ilişkin ek karar ile gerekçeli kararın birlikte tebliğ edilmesi üzerine temyiz talebinde bulunması birlikte değerlendirildiğinde verilen dilekçenin ek karar dışında mahkemenin gerekçeli kararına yönelik temyiz amacı taşıdığı kanaatine varıldıktan ve davalılar ... ve ... aynı dilekçe altına imza atarak birlikte temyiz hakkını kullandıkları, temyizin süresi içinde olduğu ve gerekli harcın yatırıldığı anlaşıldığından mahkemece yatırılan harcın ancak bir davalı için geçerli olduğu, davalı ...’in ayrıca harç yatırması için yapılan muhtıra tebliği üzerine süresinde harcın yatırılmadığı belirtilerek bu davalı yönünden temyiz isteminin reddine dair verilen 16/02/2016 tarihli ek kararın ortadan kaldırılmasına karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
Dava konusu taşınmazın yüzölçüm miktarına ilişkin tapu kaydında düzeltme yapılmadığı veya buna ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadığı sürece kamulaştırılan taşınmazın tapu kaydında tescilli yüzölçüm miktarı olan 375 m² üzerinden bedel tespit edilmesi gerekirken gerçek yüzölçümünün 411,53 m² olduğunu belirten bilirkişi raporu esas alınarak fazla bedel tespit edilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.06.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı vekili 25/12/2015 tarihli temyiz dilekçesinde temyiz konusunu “yerel mahkemenin hükmün tashihi/tavzihi istemimizin reddine ilişkin kararın temyizen incelenmesi hk” olarak belirtmiş olup 04/12/2015 tarihinde kısa kararın tavzihi için yerel mahkemeye başvurulduğunu ve 16/12/2015 tarihinde talebinin red edildiğini belirterek dilekçesinin sonuç ve talep bölümünde ise açıkça “Kamulaştırma bedelinin 18.750,00 TL olarak tespitine ve fazla ödendiği anlaşılan 834,96 TL’nin ...’ten, 571,28 TL’nin ...’den, 468,75 TL’nin ...’tan alınarak DAVACI KURUMA ÖDENMESİNE” cümlelerinin eklenmesi suretiyle hükmün tashihini/tavzihini HMK 304-305 vd maddeleri uyarınca talep ederim şeklinde açıklayarak hükmün tavzih talebinin reddi kararını temyiz ettiğini belirtmiştir.
Bu durumda davacı vekilinin temyiz isteminin 16/12/2015 tarihli tavzih talebinin reddine ilişkin ara karara yönelik olup 24/11/2015 tarih ve 2012/697-2015/565 sayılı gerekçeli karara ilişkin olmadığı, davacının gerekçeli kararın esasına yönelik temyiz ettiğine dair açıkça bir talebinin bulunmadığı, tam aksine açıkça tavzih talebinin reddine ilişkin kararı temyiz ettiğini belirtmesi karşısında HMK da ayrı ayrı hükümlerle düzenlenmiş “hükmün tashihi/tavzihi” ve “gerekçeli kararın temyizi” kurumlarını yorum yoluyla HMK 304 ve 305. maddelerinin uygulanmasına yönelik talebin reddine ilişkin ve mahiyeti itibarıyla HMK 304 ve 305. maddelerine aykırı olmayan mahkeme kararını temyiz talebi gibi kabul etmenin yasal dayanağı olmadığından, davacının dilekçesinin muhtevasının tavzih talebinin reddinin temyizen incelemesi olup gerekçeli kararın esasına yönelik davacı tarafından temyiz yapılmadığı anlaşılmakla HMK 304 ve 305. maddelerine aykırı olmayan mahkeme kararının onanması düşüncesi ile sayın çoğunluğun kararına katılmamaktayım.