14. Hukuk Dairesi 2018/5802 E. , 2019/7205 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesi davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen hüküm davalı ... adına ... tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
7201 sayılı Tebligat Kanunu, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir.
a) Bu kanun değişikliğine göre, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine, Kanunun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat yapılması mümkün değildir. Muhataba çıkarılan ilk tebligatın, öncelikle bilinen veya gösterilen en son adresine, mavi renkli zarf kullanılmaksızın ve adres kayıt sistemindeki adres olduğuna ilişkin şerh verilmeksizin Kanunun 10. maddesine göre normal bir şekilde çıkarılması gerekir. Muhatabın bu adreste bulunmaması durumunda, tebliğ memurunca Kanunun 20 ve 21. maddesinin birinci fıkrası ile Tebligat Yönetmeliğinin 29. maddesi uyarınca, muhatap lehine olan araştırmalar yapılarak tebligatın kendisine ulaşması ve bilgilendirme işlemlerinin yerine getirilmesi gerekir.
b) Muhatabın gösterilen adresten sürekli olarak ayrılması ve yeni adresinin de tebliğ memurunca tespit edilememesi durumunda, tebliğ evrakının tebligatı çıkaran mercie geri gönderilmesi gerekir. Ancak bu aşamadan sonra, Kanunun 10/2 ve Yönetmeliğin 16/2. maddeleri nazara alınarak, tebliğ evrakının açık mavi renkli zarfla, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek, Kanunun 21/2. maddesine göre tebliği mümkün olabilecektir.
Tebligat Kanununun 10/2 ve 21/2. maddeleri farklı şekilde yorumlanarak, başka adresi bilinmediği gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebligat çıkartılması muhatabın savunma hakkını kısıtlayacağından, Anayasanın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesine ve Tebligat Kanununun yukarıda bahsi geçen hükümlerine aykırı olacaktır.
Öte yandan, Tebligat Kanununun 11. maddesinde, vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı, kanuni mümessilleri bulunanlara veya bulunması gerekenlere yapılacak tebligatın ise kanunlara göre bizzat kendilerine yapılması icabetmedikçe bu mümessillerine yapılacağı düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince:
Dosya içeriğinden, davalı ...’ın dava tarihinden önce ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 14.02.2011 tarih, 2011/172 Esas- 2011/252 Karar sayılı ilamıyla kısıtlandığı, vasisi ...’in davaya dahil edildiği, gerekçeli kararın doğrudan Tebligat Kanununun 21/2. maddesi uyarınca ve Tebligat Kanununun 11. maddesine aykırı olarak davalının kanuni mümessili yerine bizzat kendisine usulsüz tebliğ edildiği, karar tarihinden sonra... Sulh Hukuk Mahkemesinin 29.04.2016 tarih, 2012/1984 Esas-2012/1596 Karar sayılı ilamıyla davalının kısıtlılık halinin kaldırılmasına karar verildiği, dosyaya davalı vekili Av. ... tarafından 28.06.2016 tarihli vekaletname sunulduğu, gerekçeli kararın davalı vekiline tebliğ edilmediği anlaşılmıştır. Mahkemece davalı ... vekiline gerekçeli kararın tebliğinin sağlanması ve kanuni temyiz süresinin beklenilmesi,
Belirtilen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmesi için dosyanın MAHALLİNE İADESİNE, 30.10.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.