Hukuk Genel Kurulu 2014/415 E. , 2016/222 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 20. Asliye Hukuk (kapatılan Sarıyer 2.Asliye Hukuk) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 05.04.2011 gün ve 2009/302 E. - 2011/178 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25.04.2012 tarih ve 2011/10682 E., 2012/5137 K. sayılı ilamı ile;
“...Davacı vekili, davalı borçlu... Paz.San. ve Tic. A.Ş. ve ... aleyhine vergi borcu nedeni ile icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunmadığını ileri sürerek davalı borçlu Murat"ın üzerine kayıtlı taşınmazını mal kaçırma amaçlı davalı ... İnş. Emlak ve Tic. A.Ş."ye sattığını belirterek tasarrufun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... ve ... İnş. Emlak ve Tic. A.Ş. vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... Paz. San. ve Tic. A.Ş."ye usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece davalı ..."in tasarruf tarihi itibariyle vergi borçlusu davalı şirket yetkilisi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
6183 sayılı yasanın kanuni temsilcilerin sorumluluğu başlığını taşıyan mükerrer 35. maddesi, tüzel kişilerin mal varlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının kanuni temsilcilerinin mal varlığından tahsil edileceği hükmünü içermektedir.
Mahkemece, davalı ..."in tasarruf tarihi itibariyle vergi borçlusu davalı şirket yetkilisi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç toplanan delillere göre dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Somut olayda tasarruf konusu taşınmazı satan davalı ... 15.11.2007 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyesi seçilmiştir. 21.11.2007 tarihli yönetim kurulu kararı sonucu da yönetim kurulu başkanı olarak atanmıştır. Davalı vergi borçlusu şirketin 2003, 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin yapılmayan genel kurul toplantıları için 25.04.2008 tarihli olağan genel kurul toplantısı yapılmış ve bu genel kurul toplantısında da davalı ... yönetim kurulu üyesi ve başkanı olarak belirlenmiştir. Dava konusu taşınmaz ise 14.03.2008 tarihinde satılmıştır. Görüldüğü gibi davalı ..."ın tasarruf tarihine göre daha önceki bir tarihte vergi borçlusu şirketin temsilcisi olarak seçildiği, yani tasarruf tarihinde şirketin temsilcisi olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece 6183 sayılı Yasa"nın 24 ve devamı maddelerinde üç grup altında 27, 28, 29 ve 30. maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılması ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
2-6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir.
6183 sayılı Yasa uyarınca borçlu hakkında aciz belgesinin alınmış olması iptal davası şartı değil ise de, borçlunun ödeme kabiliyetini yitirmiş olması gerekmektedir. Yani borçlunun mevcut mal varlığı borçlarına yetmeyecek bir durumda olmalıdır. Somut olayda Merter Vergi Dairesince davalı ..."ın 5 parça taşınmazı üzerine haciz tatbik edildiği dosya kapsamından anlaşıldığı halde, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığının belirlenmesi bakımından taşınmazlardaki hacizlerin davaya konu alacağa ilişkin olup olmadığı ve borca yeter olup olmadığının araştırılması ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
3-Aynı yasanın 25. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötüniyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
Somut olayda iptali istenen tasarrufa konu taşınmaz satışı davalı ... tarafından yapılmış olup, davada davalı ... Paz. San. ve Tic. A.Ş."nin iptali istenen her hangi bir tasarrufu bulunmadığı gözönüne alınarak davalı şirket yönünden husumet yokluğundan davanın reddi gerekirken her hangi bir değerlendirme yapılmaksızın davanın reddine karar verilmesi de doğru değildir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 6183 sayılı Kanunun 24 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili,... Paz. San. ve Tic. A.Ş.’nin vergi borçlusu olduğunu, yapılan mal varlığı araştırmasında vadesi geçmiş gecikme zammı dahil vergi borçlarını ödemeye yeter malvarlığının bulunmadığının anlaşılması nedeniyle şirketin yönetim kurulu başkanı olan diğer davalı ... aleyhine 6183 sayılı Kanunun Mükerrer 35. maddesi gereğince takibe geçtiklerini, davalının üzerine kayıtlı taşınmazı muvazaalı olarak vergi borçlarının tahsiline imkan bırakmamak için diğer davalı ... İnş. Emlak ve Tic. A.Ş.’ye sattığını, yapılan işlemin 6183 sayılı Kanun’un 30. maddesi gereğince iptale tabi olduğunu belirterek vergi alacağının tahsilini sağlamak amacıyla dava konusu taşınmazın satışının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... İnş. Emlak ve Tic. A.Ş. vekili ise 6183 sayılı Kanun’un 28 ve devamı maddelerindeki iptal şartlarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, sözü edilen dönemlerde her ne kadar vergi borçlusu şirketin yetkilisi olsa da yaşı ve hastalığı nedeniyle şirket yönetiminin fiilen çocukları tarafından yürütüldüğünü, satış işleminin nasıl yapıldığından bilgisi olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davalı ...’in iptali istenen tasarruf konusu taşınmazı diğer davalı ... İnş. Emlak ve Tic. A.Ş.’ye devrettiği 14.03.2008 satış tarihinde vergi borçlusu... Paz. San. ve Tic. A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı ve yetkilisi olmadığı, tapuda devir tarihinden sonra 25.04.2008 tarihinde bu şirketin yönetim kurulu başkanı seçildiği, davalının devir tarihinde vergi borcu bulunan şirketin sorumlu yönetim kurulu başkanı olmadığından dava şartı yokluğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, bozma öncesi benimsenen gerekçelerle kısmen önceki kararda direnilmiş; hükmü davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu iptali istenin tasarrufun yapıldığı 14.03.2008 tarihinde davalı ...’in vergi borçlusu diğer davalı ... Paz. San. ve Tic. A.Ş.’nin 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi gereğince kanuni temsilcisi olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Ne var ki, bozma ve direnme kararının verilmesinden sonra, direnme kararının temyizi aşamasında Anayasa Mahkemesi’nin 19.03.2015 tarih, 2014/144 Esas, 2015/29 Karar sayılı kararıyla “21.07.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Mükerrer 35. maddesine 04.06.2008 tarihli ve 5766 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen 5. ve 6. fıkralarının Anayasa’ya aykırı olduklarına ve iptallerine” karar verilmiş ve bu iptal kararı 03.04.2015 tarih ve 29315 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, Özel Dairece bozma ilamına gerekçe yapıldığı anlaşılan 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesindeki yukarıda belirtilen hükümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi kararının eldeki davaya etkisi tartışılmıştır.
Anayasa"nın l53. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta; ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.
Yayınlanmakla yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının; yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HUMK)"nun 76. maddesinde “Hakim re"sen Türk kanunları mucibince hüküm verir..." ; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)"nun 33. maddesinde yer alan "Hakim, Türk hukukunu resen uygular” hükümleri ile ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Bir başka deyişle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil etmektedir.
Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden bu davaya uygulanabilecek olan Kanun metni Anayasa Mahkemesince iptal edildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 28.06.1960 tarih ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da belirtildiği üzere, maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.
Bu durumda Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının eldeki davaya uygulanarak, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bu iptal kararından sonra oluşan yeni durum dikkate alınarak Özel Dairesince inceleme yapılması ve buna göre sonuca varılması gerektiği anlaşılmaktadır.
O halde, Özel Dairenin bozma kararından sonra yerel mahkemece verilen karar yeni oluşan duruma göre Özel Dairesince incelenmelidir.
Bu nedenle işin esasının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle oluşan yeni durum karşısında davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 17. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 02.03.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.