10. Hukuk Dairesi 2011/17536 E. , 2013/1219 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davacının davalı işveren yanında, 02.11.1981-30.6.1982 tarihleri arasında çalıştığının ve sigortalılık başlangıç tarihinin 02.11.1981 olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Aşamada, davacı vekili, taleplerinin sadece sigortalılık başlangıcına hasrettiğini, diğer taleplerini atiye bıraktığını beyan etmiş ise de, davalılardan SGK Başkanlığı vekili atiye bırakma talebini kabul etmemiş, böylece hizmet tespiti talebine ilişkin olarak da davaya devam olunmuş (HMK, m.123), nitekim mahkemece, “dava konusu dönemde” fiili çalışma tepit edilemediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Yapılan yargılama sonunda, hizmet tespitine dair mahkeme kabulü isabetli; sigortalılık başlangıcı hususunda yapılan araştırma yetersizdir.
Sigortalılık başlangıcına dair talebin yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi karşısında, 506 sayılı Kanunun 79/10 ve 108. maddeleridir.
Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2’nci maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6’ncı maddesi gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Sigortalılığın zorunlu, kişiye bağlı, devredilemez niteliği gereğince bu tür davalar kamu düzenine ilişkin olup, özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Yöntemince düzenlenip yasal süresinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alındığını gösteren yazılı kanıt niteliğinde ise de, eylemli çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından kuşkusuz tek başına yeterli kabul edilemez. 506 sayılı Kanunun 2, 6 ve 108’inci maddelerindeki düzenlemelerde de belirtildiği gibi, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur ve fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde dahi sigortalılık söz konusu olamayacağı gibi, bu kapsamda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalıdır.
Bu yönde Kuruma bildirilmeyen çalışma süresinin ve sigorta başlangıç tarihinin tespitine karar verilebilmesi için davanın çalışılan yılın sonundan başlayarak 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir. Somut olayda davacının davalı işverene ait, 100827 sicilli inşaat işyerine 02.11.1981 tarihinde işe girişine dair bildirgesi mevcuttur. Kuruma hak düşürücü süre dahilinde, aynı tarihte intikal ettiği anlaşılan, davacıya ait kimlik bilgilerini içeren işe giriş bildirgesi, aynı tarihin sigorta sicil kartında ilk işe giriş tarihi olarak yer alması, anılan tarihin davalı işverenin vergi kayıt dönemi ve işyerinin 506 sayılı Kanun kapsamında bulunduğu dönem içinde yer aldığı da dikkate alınarak, işe giriş bildirgesinin düzenleme tarihindeki mevzuat hükümleri ile bir günlük çalışmaya karine oluşturduğu belirgin ise de;
Dinlenen tek bordro tanığının, davalı işyerinin iki şubesi bulunduğu, davacıyı tanımadığı yönündeki beyanı bir günlük fiili çalışmanın varlığını desteklememektedir. Ancak, davacının çalıştığını iddia ettiği şubenin bulunduğu aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ile bunların çalıştırdığı kişiler yöntemince saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde araştırılarak elde edilen bilgi ve belgelerin tanık anlatımlarında belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenip sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Yapılacak değerlendirmede, 01.8.1964 doğumlu olan davacı hakkında, 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin (G) fıkrasında yer alan ve maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edileceği, ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edileceği yönündeki düzenleme ile anılan Kanunun geçici 54’üncü maddesindeki; 01.04.1981 tarihinden önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında 60’ıncı maddenin (G) fıkrası hükmünün uygulanmayacağına dair düzenlemesi gözetilmelidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 05.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi