10. Hukuk Dairesi 2013/1188 E. , 2013/1191 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, davalı şirkete ait kartuş dolum merkezinde 20.05.2007-01.09.2007 tarihleri arasında aralıksız çalıştığını iddia ile bu sürelerinin sigortalı çalışma olarak tespitini istemiştir.
Mahkemece, ispatlamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Eldeki davada, Mahkemece davalı işveren tarafından sunulan yazılı belgeler nedeniyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmış ise de, bu karar eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır. Dosyadan, davacının izin belgelerinin 01.09.2007-01.09.2008 arasında düzenlendiği ve bu nedenle davacının 01.09.2007 tarihinden önce çalışma iddiasının yazılı delil nedeniyle tanık beyanlarına dayalı olarak ispatlanamayacağı gerekçesi ile reddedildiği anlaşılmakta ise de, dosyaya sunulu izin belgeleri altındaki imzaların davacıya aidiyeti konusunda herhangi bir inceleme yapılmaması isabetsiz görülmüştür.
Diğer taraftan,davacı tarafından davalı işveren aleyhine işçilik haklarına ilişkin olarak açılan davanın da var olduğu ve bu davada işçilik alacaklarının hesaplanmış olduğu anlaşılmış olup,Yargıtay HGK’nun 26.05.2004 tarih 2004/10-296 Esas 2004/299 sayılı kararında da izah edildiği üzere; bahse konu işçilik alacaklarına ilişkin davada davalı Sosyal Sigortalar Kurumu taraf olmadığından, bu karar davalı Kurum yönünden bağlayıcılığı bulunmaz ise de, mahkemece göz önünde bulundurulması gereken güçlü delil niteliğindedir.
Mahkemece alacak dosyası da göz önünde bulundurulmak suretiyle karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yetersiz araştırmayla karar verilmesi yerinde değildir.
Bu tür davalarda davacının çalışmaları ile ilgili tüm belgeler davalı kurumdan; puantaj kayıtları ve ücret tediye bordrolarının asılları işverenden getirtilmeli, iş bu belgelerden sigortalının imzasını içerenler yönünden imzanın davacıya aidiyeti davacı tarafından kabul edilenler ile inkâr edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine davacı tarafından hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanması için davacıya delilleri sorulmalı dava konusu dönemde davacı ile birlikte çalışan ve işverenlerin bordrolarında kayıtlı kişiler ile aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler emniyet araştırması ve kurumdan sorulmak suretiyle saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı; bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, tespiti istenen dönemde davalı işyerinde Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa belgeler getirtilmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, çelişkiler vaki olursa usulünce giderilmeli, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 04.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.