10. Hukuk Dairesi 2011/17818 E. , 2013/1140 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Davacı davalıya ait işyerinde 17.05.1995 ile 06.03.2006 tarihleri arasında geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Somut olayda; davacı,davalı işyerinde ve gruba ait işyerlerinde 17.05.1995 de işe başladığı halde, davalı tarafından, işe giriş bildirgesinin 01.07.1996 da verildiğini, 30.09.1997 ile 15.03.2001 tarihleri arasında geçen çalışmalarına ait sigorta primlerinin ödenmediğini, davalı işveren tarafından, 06.03.2006 tarihinde iş sözleşmesinin feshedildiğini beyanla, davalı işveren nezdinde 17.05.1995 ile 06.03.2006 tarihleri arasında kesintisiz çalışmasında eksik bildirilen çalışmalarının tespitini istemiştir. Mahkemece, bordro tanıklarının beyanlarından, davacının 1995 yılı Mayıs ayında, davalı işyerinde çalışmaya başladığı ve ilk işe giriş bildirgesinin verildiği 01.07.1996 tarihinde kadar, sigortasız çalıştırıldığı, ancak, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davacının, Kurum şahsi dosyasında bulunan 01.07.1996 tarihli işe giriş bildirgesinde, hizmetlerinin 44023 sicil sayılı ...Tekstil AŞ den bildirildiği, 15.03.2001 tarihli işe girişinin ise, 11032539 sicil sayılı ... Ltd Şirketinden verildiği görülmekle, mahkemece, davacının talep dönemi çalışmalarının farklı işveren nezdinde gerçekleşip gerçekleşmediği, her iki şirketin aynı şirketler olup olmadığı değerlendirilmeden, mahkemenin, davanın reddine ilişkin kararının eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, davacının, kesintisiz olduğunu iddia ettiği çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; davacının, dava döneminde farklı işveren nezdinde çalışmalarının bulunup bulunmadığı, yöntemince araştırılmalı,hak düşürücü süre, buna göre irdelenmeli; bunun dışında, sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği, ya da, bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı; yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde,iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği ile, davacının çalışmalarında kesinti olup olmadığı, nazara alınmalı, çelişkiler vaki olursa, usulünce giderilmeli; işçi alacakları dosyası da celp edilmek suretiyle, gerekli tüm soruşturma yapılarak, uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip, takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda inceleme yapılarak elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 04.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.