10. Hukuk Dairesi 2011/17946 E. , 2013/1138 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Davacı 02.02.2006 ile 15.11.2006 tarihleri arasında davalı ... Sosyal Yardımlaşma ve ... bünyesindeki Yeşil Kart Bürosunda çalıştığını, işe alınma işleminin davalı ... tarafından yapıldığını ileri sürerek diğer davalı SGK Başkanlığı"na bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 5510 sayılı Yasa geçici m.7 uyarınca uygulama alanı bulan; 506 sayılı Yasa m.79/10 uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır.
Taraf ehliyeti konusu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114 üncü maddenin 1 inci fıkrasının (d) bendi uyarınca dava şartlarındandır, davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi, gerek, mahkemece, gerekse Yargıtay’ca, tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.
Öte yandan, taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, Medeni Hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulunduğu Medeni Kanuna göre belirlenir (HMK m.50, TMK m.8 ve m.48). Buna göre, medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (TMK m.8) ve tüzel (TMK m.48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. Bu yönde, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 27. maddesine göre ilçede Hükümetin temsilcisi olan kaymakamlık, Devlet tüzel kişiliğine (İçişleri Bakanlığına) bağlı olup, ayrı tüzel kişiliği bulunmadığı için davada taraf ehliyetine sahip değildir. Hal böyle olunca, kaymakamlığa karşı açılacak davaların kaymakamlığın bağlı bulunduğu İçişleri Bakanlığına karşı açılması gerekir. Bu yasal gerekliliğe karşın, kaymakamlığa karşı dava açılırsa; dava, kaymakamlığın taraf ehliyeti (tüzel kişiliği) olmaması nedeniyle reddedilemez. Çünkü davacının amacı Devlet tüzel kişiliğini (İçişleri Bakanlığını) dava etmektir. Davacı, davasını yanlış kuruma yöneltmekle, hasımda değil, temsilci de yanılmış olmaktadır. Bu durumda, temsilcide yanılgıya ilişkin yanlışlık düzeltilerek davaya İçişleri Bakanlığına karşı devam edilmesi gerekir.
Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde; HMK’nun 124. maddesi gereğince husumetin doğru tarafa yöneltilmesi için davacıya mehil verilerek, İçişleri Bakanlığına duruşma günü tebliğ edilip davaya iştiraklerinin sağlanması, bu davalının göstereceği deliller de gözetilerek, sonucuna göre karar verilmelidir.
Davacı, uyuşmazlık konusu dönemlerde, her hangi bir ücret almaksızın Yeşil Kart Bürosunda sekreterlik işlerinde çalıştığını, davalı Vakıf ise davacının vakfa yardım talebinde bulunduğunu, maddi durumu iyi olmadığı için kendisine kimi zaman nakdi yardım yapıldığını, bunun dışında vakıf nezdinde her hangi bir çalışmasının olmadığını iddia etmektedir.
506 sayılı Yasanın 2. maddesinde bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar sigortalı sayılmışlardır. Hizmet akdi, öğretide kabul edildiği gibi iş görme, bağımlılık ve ücret unsurlarından oluşmaktadır. Burada söz konusu olan iş, ekonomik bakımdan iş olarak değerlendirilebilen her türlü çalışmayı ifade etmektedir.
Mahkemece, öncelikle, vakıf tarafından maddi yardım adı altında yapılan ödemelerin, bir hizmet karşılığında yani, bağımlılık ilişkisi içinde gerçekleşip gerçekleşmediği, bu sırada vakfın, yapmış olduğu yardım karşılığında davacıyı çalışmaya sevk edip etmediği araştırılmalı; aksi halde, anılan ödemenin sosyal yardım niteliğini ortadan kaldıracağı ve davacının söz konusu çalışmalarının karşılığını oluşturacağı gözetilmelidir.
Bu durumda yapılacak değerlendirmede, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu"nun 7. maddesinde de belirtildiği üzere, vakfın tabii başkanı olan mülki idare amirinin, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 7. maddesinde düzenlenen geçici iş ilişkisi kavramı içerisinde, davacıyı davalı işyerlerine iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devredip devretmediği anılan düzenlemede yer alan, "...Geçici iş ilişkisi altı ayı geçmemek üzere yazılı olarak yapılır, gerektiğinde en fazla iki defa yenilenebilir..." hükmü ile aynı maddede yer alan geçici iş ilişkisinin kurulabilmesi için, işçinin "devir sırasında yazılı rızasını alma" koşullarının bulunmamasının vakıf ile sigortalı arasında devam eden varsayımsal (farazi) bağımlılık sebebiyle sigortalılık haklarını etkilemeyeceği düşünülerek, davacının iş görme edimini başkasına sunmasının anılan bağımlılık ilişkisine zarar verebilecek yoğunluğa ulaşıp ulaşmadığı incelenmeli ve farazi bağımlılık ilişkisinin varlığını koruduğu sürece, davacının vakıfa bağlı sigortalılığının süreceği gözetilmelidir.
Sonuç olarak, mahkemece, işveren sıfatının ve geçici iş ilişkisinin bulunup bulunmadığı araştırılarak, dava konusu dönemde, hükümet konağında çalışan diğer bordrolu çalışanların beyanlarına başvurulmalı, gerekirse, hizmet tespiti davalarının niteliği gereği resen delil araştırması yapılmalı ve çalışıldığı iddia edilen süreler yönünden kuşkuya yer verilmeyecek şekilde hüküm oluşturulmalıdır.
Yukarıda açıklanan maddî ve hukuki esaslar gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykın olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalılardan SGK Başkanlığı ile ... ve ... SYDV Başkanlığı vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde SGK Başkanlığı haricindeki davalılara iadesine, 04.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.