Esas No: 2018/2961
Karar No: 2022/75
Karar Tarihi: 19.01.2022
Danıştay 8. Daire 2018/2961 Esas 2022/75 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2018/2961 E. , 2022/75 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/2961
Karar No : 2022/75
DAVACILAR : 1-… Belediyesi Başkanlığı
2- … Belediyeler Birliği
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU :
06/02/2018 gün ve 30324 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 4342 sayılı Mera Kanununun Geçici 3. maddesinin uygulanmasına ilişkin 314 Nolu Tebliğin bazı hükümlerini değiştiren 381 Nolu Milli Emlak Genel Tebliğinin 1., 2., 3. ve 4. maddelerinin iptali istemidir.
DAVACININ İDDİALARI :
Dava konusu Tebliğin 2. maddesi ile, yapılaşma olmayan arazilerin de bedelsiz devirlerinin yapılmasının meraların vasıflarını yitirmesine sebep olacağı; Tebliğin 3. maddesine eklenen (e) bendi ile Kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı olarak bedelsiz devre olanak tanındığı, Tebliğin 3. maddesi ile, önceden arazi üzerinde yapılaşma olması ve kişinin yapı sahibi olması beklenirken, bunun kaldırılarak kanuni ve akdi halefler eklenerek kapsamın genişletildiği, ayrıca, açılacak davalarla ilgili kısmı yönünden, yargılama konusu olsa dahi yargılama sonucu beklenmeden bedelsiz devrin önünün açıldığı; düzenlemelerin üst hukuk normlarına aykırı olduğu, Bakanlığın Anayasa ile koruma altına alınan koruma görevini ihlal ettiği, her ne kadar mera vasfını yitirmiş alanlar için mera komisyonu karar alacak ise de, takdir yetkisine sahip komisyon tarafından, böylesine önemli arazilerin vasfının bir idari işlem ile değişebileceği iddia edilmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI :
Davaya konu Tebliğ kurallarının, dayanağı Yasa maddesine uygun olup, uygulamadaki tereddütleri ortadan kaldırmayı amaçladığı öne sürülerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Tebliğin 2. maddesi ile 3. maddesinin Tebliğin "b) Devredilebilecek kişiler" başlıklı alt bölümünde geçen "yapı sahibi" ibaresinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin kısmının iptaline; diğer kısımlar yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Dava; Foça Belediye Başkanlığı ile Kıyı Ege Belediyeler Birliği tarafından, 4342 sayılı Mera Kanununun Geçici 3. maddesinin uygulanmasına ilişkin 314 Nolu Tebliğin bazı hükümlerini değiştiren ve 06/02/2018 gün ve 30324 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 381 Nolu Milli Emlak Genel Tebliğinin 1., 2., 3., 4. maddelerinin iptali istemiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına karşı açılmıştır.
Dava konusu Tebliğin dayanağı olan 4342 sayılı Mera Kanunu'nun Geçici 3. maddesinde; ''Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmesizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Bu hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan davalarda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslarar göre önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilir.
(Ek fıkra: 3/6/2007-5685/1 md.: Değişik: 26/02/2014 - 6527/25 md.) Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken belediyeler adına tescil edilen ve belediyelerce konut veya iş yeri yapılmak üzere bedelsiz olarak veya bedeli karşılığında gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine tahsis edilen ancak, Hazinece ilgili belediye aleyhine açılan davalar sonucunda mera olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilmesi üzerine mera özel siciline yazılan fakat daha sonra bu Kanun hükümlerine göre meralık vasfı değiştirilerek Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ile doğrudan Hazine adına tesciline karar verilen taşınmazlardan; her hangi bir kamu hizmeti için gerekli olmayan, Hazinece herhangi bir tasarrufa konu edilemeyen ve halen tapuda Hazine adına kayıtlı olan taşınmazlar, tahsis tarihindeki arsa değerine devir tarihine kadar geçen süre için yasal faiz eklenerek belirlenecek bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla adlarına tahsis yapılanlara veya bunların haleflerine devredilir.
Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Bakanlığın görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca belirlenir.
(Ek fıkra: 23/02/2017 - 6824/8 md.) Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazları belediyeler, il özel idareleri veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından bedeli karşılığında satın alan gerçek özel hukuk tüzel kişileri ile bunların kanuni ve akdi haleflerinden bedel istenilmez, bu taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir. Açılan davalar sonucunda, Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda infaz edilmeyen kararlar tapuda infaz edilmez. Kesinleşen kararlar gereğince doğrudan tapuda Hazine adına tescil edilen veya mera özel siciline yazılan fakat daha sonra bu Kanun hükümlerine göre meralık vasfı değiştirilerek Hazine adına tescil edilen taşınmazlardan herhangi bir kamu hizmeti için gerekli olmayan, Hazinece herhangi bir tasarrufa konu edilmeyen ve halen tapuda Hazine adına kayıtlı olanların tapuları da talep etmeleri halinde bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilir'', hükmü yer almaktadır.
Uyuşmazlığa konu düzenlemelerin anılan yasa hükmü çerçevesinde yapıldığı görülmekle birlikte uyuşmazlık esas itibariyle anılan düzenlemelerin dayanağı yasa hükmünün Anayasaya uygun olup olmadığının belirlenmesi ile çözümlenebilecektir.
Anayasa'nın itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvurulması yolunu düzenleyen 152. maddesinin 1. fıkrası "bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır" hükmünü taşımaktadır.
Anayasa'nın "Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması" başlıklı 45. maddesinde; "Devletin, tarım arazileri ile çayır ve mer'alarrn amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek ödevi olduğu; 138. maddesinde, "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." hükümlerine yer verilmiştir.
Bu durumda; 4342 sayılı Mera Kanunu'nun Geçici 3. Maddesinde yukarıda koyu renkle belirtilen ibarelerin; Mahkeme kararıyla mera olduğu tespit edilen taşınmazların, bu vasfının korunmasını engellemesi nedeniyle Anayasanın 45. maddesinde yer alan ve meraların amaç dışı kullanılmasını yasaklayan hükmüne; yine bu ibarelerin kesinleşmiş yargı kararlarını etkisizleştirme amacını taşıdığı değerlendirildiğinden Anayasanın 138. maddesinde yer alan ve mahkeme kararlarının yasama, yürütme ve idareyi bağlayıcı olduğuna dair hükmüne aykırı hükümler içerdiğinin anlaşılması karşısında; bu ibareler yönünden; iptali amacıyla Anayasa Mahkemesine başvurulması ve uyuşmazlığın çözümünün Anayasa Mahkemesi kararına kadar geri bırakılması gerektiği düşünülmektedir.
Diğer taraftan; bahse konu yasa hükümlerinin Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar verilmediği takdirde iptali istenilen 381 Nolu Milli Emlak Genel Tebliğinin esasının incelenmesine gelince:
Dava konusu Tebliğin ihdas tarihinde yürürlükte olan 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanununun 13. maddesinde, ''a) Hazinenin özel mülkiyetinde ve Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmaz malların yönetimine ilişkin hizmetleri, gerektiğinde diğer kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği yaparak yürütmek, b) (Değişik: 26/05/2004 - 5177/36 md) Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazların satışı, kiralanması, trampası ve üzerinde sınırlı ayni hak tesisi, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kiralanması ve bu yerler için gerekli görülen hallerde kullanma izni verilmesi işlemlerini yapmak'', Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nün görevleri arasında sayılmış;10/07/2018 gününde yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 99. maddesinde Milli Emlak Genel Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın hizmet birimleri arasında düzenlenerek 101. maddesinde de, yukarıda belirtilen görevler aynı şekilde Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nün görevleri arasında düzenlenmiştir.
Yukarıda yer verilen Mera Kanunu hükmü ile, 01/01/2003'ten önce kesinleşmiş imar planı içinde, mücavir alanda kalan ve yerleşim yeri olarak işgal edilen, mera-yaylak ve kışlaklardan bu vasfını yitirmiş olanların, Mera Komisyonunca tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tesciline, bu taşınmazlardan sehven belediye ya da özel kişiler lehine tescil edilenlerin ise belli koşullarla bedeliyle ve özel kişilere devrine ilişkin usul ve esaslara yer verildiği görülmekle; hükümde bahsi geçen taşınmazların netice itibariyle Hazine'nin özel mülkiyetine ait olacağı değerlendirildiğinden, söz konusu niteliklere sahip taşınmazların yönetimine ilişkin olarak Milli Emlak Genel Müdürlüğünün yetkili olduğu; diğer bir anlatımla bu taşınmazların devir esaslarına ilişkin Kanun hükmünün uygulanması amacıyla Genel Müdürlüğün düzenleme yapabileceği anlaşıldığından, aynı amaçla çıkartılan Tebliğ'de yetki yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Dava Konusu Tebliğ Maddelerine Gelince;
Mera Kanunun Geçici 3. maddesinin uygulanmasına yönelik olarak 2005 yılında 299 sayılı Milli Emlak Genel Tebliğinin yürürlüğe konulduğu; 2007 yılında Yasanın geçici 3. maddesine yeni fıkralar eklenince 314 sıra nolu Milli Emlak Genel Tebliğinin yürürlüğe konulduğu, 2017 yılında dayanak Yasa hükmüne yeni fıkra eklenmesi üzerine de 314 Nolu Tebliğin bazı düzenlemelerini değiştiren ve Tebliğe yeni düzenlemeler ekleyen dava konusu 381 Nolu Tebliğin yürürlüğe konulduğu anlaşılmaktadır.
Tebliğin; 1. maddesi ile 3. maddesinin "e) maddenin 4. fıkrası gereğince yapılacak uygulama" başlıklı kısmı ve 4. maddesi Yönünden;
314 Nolu Tebliğin açıklama kısmı, Tebliğin yürürlüğe konulma safahatına ilişkin olarak detaylı düzenlenmiş iken; uyuşmazlık konusu 381 Nolu Tebliğin 1. maddesi ile amaç kısmı sadeleştirilerek, amacın geçici 3. maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar olduğu belirtilmiş olup; bu düzenlemede üst hukuk normlarına aykırılık bulunmamaktadır.
381 Nolu Tebliğin 3. maddesinin "e) maddenin 4. fıkrası gereğince yapılacak uygulama'' başlıklı kısmı; Yasanın geçici 3. maddesine, 2017 yılında eklenen 4. fıkrasının tekrarı mahiyetinde olup; davaya konu edilen düzenlemenin bu kısmında üst hukuk normlarına aykırılık bulunmamaktadır.
Tebliğin 4. maddesi ile de "maddenin 3. fıkrası uyarınca yapılacak uygulama" başlıklı bölümüne "Hazine adına tescil edilmesi ibaresinden sonra gelmek üzere taşınmazlar ile doğrudan Hazine adına tesciline karar verilen" ibaresi eklenmiş olup, söz konusu ibarenin dayanak Yasa maddesinin 3. fıkrasına 2014 yılında yapılan değişiklikle eklenen ibarenin birebir aynısı olduğu ve Yasa hükmünün tekrarı niteliğinde olduğu anlaşılmakla, bu düzenlemede de üst hukuk normlarına aykırılık görülmemiştir.
381 Nolu Tebliğin 2. maddesi ile 3. maddesinin, Tebliğin "b) Devredilebilecek kişiler" başlıklı alt bölümünde geçen "yapı sahibi" ibaresinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin kısmı yönünden;
Bahse konu Tebliğin değişiklikten önceki halinde; "A-maddenin uygulanacağı mera, yaylak ve kışlaklar" başlıklı ilk bölümünün (c) fıkrasında; ''Mera, yaylak ve kışlakların, yerleşim yeri olarak işgal edilmesi, yani bu şekilde kullanılması, yerleşim ve işgal durumunun da 1/1/2003 tarihinden önce olması gereklidir. Bu tarihten sonra işgal edilerek yerleşim yeri olarak kulanılan mera, yaylak ve kışlaklarda, bu madde hükmü uygulanmayacaktır. Bu maddenin uygulanmasında "yerleşim yeri" kavramı; konut, konaklama, turizm, sanayi, askeri ve benzeri amaçlar için kullanılmak üzere planlanarak yapılaşmış veya eskiden beri bu amaçlarla kullanılan şehir, kasaba ve beldelerin üzerinde yapılaşma bulunan yerleşik alanlarını ifade etmektedir'', düzenlemesi yer almakta iken; dava konusu düzenleme ile bu bölüme son cümle olarak; "...yerleşik alan içinde kalan ancak üzerinde yapılaşma olmayan parsellerde bu kapsamda değerlendirilir." cümlesi eklenmiş; yine; Tebliğin ilk halinde "b)Devredilebilecek kişiler" başlıklı bölümünde; "belirtilen taşınmazların, geçerli bir işlemle bu taşınmazları edinen yapı sahibi gerçek kişilere yada mirasçılarına bedeli karşılığında devredilebileceği" düzenlenmiş iken; davaya konu değişiklikle "yapı sahibi" ibaresi metinden çıkartılmıştır.
Olayda, her iki değişiklik getiren düzenlemenin amacının işgal edilen taşınmazın, işgalcisine devri için, üzerinde yapısının bulunması zorunluluğunun kaldırılması olduğu açıktır.
Dava konusu Tebliğin dayanağı olan Yasa hükmünde "...yerleşim yeri olarak işgal edilen" taşınmazların devre konu edilebileceği düzenlenmiş; bu hükme dayalı olarak hazırlanan Tebliğ ile de "yerleşim yeri olarak işgal edilen" taşınmazın nitelikleri açıklanmış; diğer bir ifade ile dava konusu edilen Tebliğ hükmünde, Kanunda ön şart olarak belirtilen "yerleşim yeri olarak işgal edilen" cümlesinde geçen " yerleşim yeri " kavramına açıklık getirilmiş olup, üzerinde yapılaşma bulunan yerlerin, yerleşik alanları ifade ettiği belirtilmiştir.
Üzerinde yapılaşma olmayan bir taşınmazın yerleşim yeri olarak işgal edilmesi söz konusu olmayacağına göre yapı sahibi olma zorunluluğunun ortadan kaldıran dava konusu değişikliklerde Yasanın amacına ve hukuka uyarlık görülmemiştir.
Diğer taraftan; Tebliğin yerleşim yerini tanımlayan düzenlemesinde; üzerinde yapılaşma bulunması zorunlu tutulmasına karşın, hemen sonra gelmek üzere eklenen cümle ile bu zorunluluğun bertaraf edilmesi nedeniyle, düzenlemenin kendi içinde çelişkili kurallar barındırdığı; bu haliyle de düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; 4342 Sayılı Mera Kanunu'nun Geçici 3. Maddesinin Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, bunun kabul edilmemesi halinde ise; 314 Nolu Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair 381 Nolu Tebliğin 2. maddesi ile 3. maddesinin, Tebliğin "b) Devredilebilecek kişiler" başlıklı alt bölümünde geçen "yapı sahibi" ibaresinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin kısmının iptaline; diğer kısımlar yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, 29/10/2021 günlü, 31643 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 1. maddesi uyarınca, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin Altıncı Kısmının Dördüncü Bölümünün başlığı "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği" şeklinde değiştirildiğinden husumetin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yöneltilmesine karar verilerek, duruşma için taraflara önceden bildirilen 19/01/2022 tarihinde, davacılar vekili Av. …'nun gelmediği ve davalı idare vekili Av. …'ün geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ SÜREÇ :
Dava konusu Tebliğin dayanağı olan 4342 sayılı Mera Kanunu'nun Geçici 3. maddesinde; "(Ek: 27/5/2004-5178/5 md.; Değişik: 20/4/2005 – 5334/1 md.)
Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Bu hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan davalarda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslara göre önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilir.
(Ek fıkra: 3/6/2007-5685/1 md.; Değişik: 26/2/2014 – 6527/25 md.) Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken belediyeler adına tescil edilen ve belediyelerce konut veya iş yeri yapılmak üzere bedelsiz olarak veya bedeli karşılığında gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine tahsis edilen ancak, Hazinece ilgili belediye aleyhine açılan davalar sonucunda mera olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilmesi üzerine mera özel siciline yazılan fakat daha sonra bu Kanun hükümlerine göre meralık vasfı değiştirilerek Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ile doğrudan Hazine adına tesciline karar verilen taşınmazlardan; herhangi bir kamu hizmeti için gerekli olmayan, Hazinece herhangi bir tasarrufa konu edilmeyen ve hâlen tapuda Hazine adına kayıtlı olan taşınmazlar, tahsis tarihindeki arsa değerine devir tarihine kadar geçen süre için yasal faiz eklenerek belirlenecek bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla adlarına tahsis yapılanlara veya bunların haleflerine devredilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Bakanlığın görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca belirlenir.
(Ek fıkra: 23/2/2017-6824/8 md.) Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazları belediyeler, il özel idareleri veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından bedeli karşılığında satın alan gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri ile bunların kanuni ve akdi haleflerinden bedel istenilmez, bu taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir. Açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda infaz edilmeyen kararlar tapuda infaz edilmez. Kesinleşen kararlar gereğince doğrudan tapuda Hazine adına tescil edilen veya mera özel siciline yazılan fakat daha sonra bu Kanun hükümlerine göre meralık vasfı değiştirilerek Hazine adına tescil edilen taşınmazlardan herhangi bir kamu hizmeti için gerekli olmayan, Hazinece herhangi bir tasarrufa konu edilmeyen ve hâlen tapuda Hazine adına kayıtlı olanların tapuları da talep etmeleri hâlinde bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava konusu Tebliğin 1.maddesi yönünden istemin incelenmesi:
314 Nolu Tebliğin açıklama kısmı, Tebliğin yürürlüğe konulma safahatına ilişkin olarak detaylı düzenlenmiş iken; Davaya konu Tebliğin 1. maddesi ile amaç kısmı sadeleştirilerek, amacın geçici 3. maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar olduğu belirtilmiş olup; bu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Tebliğin 3. maddesinin "e) maddenin 4. fıkrası gereğince yapılacak uygulama" başlıklı kısmının incelenmesi:
Dava konusu Tebliğin 3. maddesi ile bölümün sonuna başlığıyla birlikte aşağıdaki alt bölüm eklenmiştir. "e) Maddenin 4. fıkrası gereğince yapılacak uygulama''
Maddenin birinci fıkrasında nitelikleri belirtilen taşınmazları belediyeler, il özel idareleri veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından bedeli karşılığında satın alan gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri ile bunların kanuni ve akdi haleflerinden bedel istenilmeyecektir.
Bu taşınmazlar hakkında dava açılmayacak, devam eden davalardan vazgeçilecek, açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda infaz edilmeyen kararlar uygulanmayacaktır.
Kesinleşen kararlar gereğince doğrudan tapuda Hazine adına tescil edilen veya mera özel siciline yazılan fakat daha sonra bu Kanun hükümlerine göre meralık vasfı değiştirilerek Hazine adına tescil edilen taşınmazlardan herhangi bir kamu hizmeti için gerekli olmayan, Hazinece herhangi bir tasarrufa konu edilmeyen ve halen tapuda Hazine adına kayıtlı olanların tapuları da talep etmeleri halinde bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilecektir.”
Yukarıda belirtilen ve Tebliğe eklenen bölüm Mera Kanunu'nun Geçici 3. maddesine, 2017 yılında eklenen 4. fıkrasının tekrarı mahiyetinde olup; davaya konu edilen düzenlemenin bu kısmında üst hukuk normlarına aykırlık bulunmadığından bu kısım hakkında davanın reddi gerekmektedir.
Dava konusu Tebliğin 4. maddesinin incelenmesi:
Davaya konu Tebliğin 4. maddesi ile "maddenin 3. fıkrası uyarınca yapılacak uygulama" başlıklı bölümüne "Hazine adına tescil edilmesi ibaresinden sonra gelmek üzere taşınmazlar ile doğrudan Hazine adına tesciline karar verilen" ibaresi eklenmiş olup, söz konusu ibarenin dayanak Kanun maddesinin 3. fıkrasına 2014 yılında yapılan değişiklikle eklenen ibarenin birebir aynısı olduğu ve Yasa hükmünün tekrarı niteliğinde olduğu görülmekle, bu düzenlemede de hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davaya konu, 314 Nolu Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair 381 Nolu Tebliğin 2. maddesi ve 3. maddesi ile Tebliğin "b) Devredilebilecek kişiler" başlıklı alt bölümünde geçen "yapı sahibi" ibaresinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin kısmı hakkında;
Dava konusu Tebliğin değişiklikten önceki halinde; "A-maddenin uygulanacağı mera, yaylak ve kışlaklar" başlıklı ilk bölümünün (c) fıkrasında; ''Mera, yaylak ve kışlakların, yerleşim yeri olarak işgal edilmesi, yani bu şekilde kullanılması, yerleşim ve işgal durumunun da 1/1/2003 tarihinden önce olması gereklidir. Bu tarihten sonra işgal edilerek yerleşim yeri olarak kulanılan mera, yaylak ve kışlaklarda, bu madde hükmü uygulanmayacaktır. Bu maddenin uygulanmasında "yerleşim yeri" kavramı; konut, konaklama, turizm, sanayi, askeri ve benzeri amaçlar için kullanılmak üzere planlanarak yapılaşmış veya eskiden beri bu amaçlarla kullanılan şehir, kasaba ve beldelerin üzerinde yapılaşma bulunan yerleşik alanlarını ifade etmektedir'', düzenlemesi yer almakta iken; dava konusu Tebliğin 2. maddesi ile bu bölüme son cümle olarak; "Yerleşik alan içinde kalan ancak üzerinde yapılaşma olmayan parsellede bu kapsamda değerlendirilir." cümlesi eklenmiştir.
Yine; Tebliğin ilk halinde "b)Devredilebilecek kişiler" başlıklı bölümünde; belirtilen taşınmazların, geçerli bir işlemle bu taşınmazları edinen yapı sahibi gerçek kişilere yada mirasçılarına bedeli karşılığında devredilebileceği düzenlenmiş iken; davaya konu değişiklikle "yapı sahibi" ibaresi metinden çıkartılmıştır.
Olayda, her iki değişiklik getiren düzenlemenin amacının işgal edilen taşınmazın, işgalcisine devri için, üzerinde yapısının bulunması zorunluluğunun kaldırılması olduğu açıktır.
Davaya konu düzenlemenin dayanağı olan Yasa hükmünde "...yerleşim yeri olarak işgal edilen" taşınmazların devre konu edilebileceği düzenlenmiş; bu hükme dayalı olarak hazırlanan Tebliğ ile de "yerleşim yeri olarak işgal edilen" taşınmazın nitelikleri açıklanmış; diğer bir ifade ile dava konusu edilen Tebliğ hükmünde, Kanunda ön şart olarak belirtilen "yerleşim yeri olarak işgal edilen" cümlesinde geçen " yerleşim yeri" kavramına açıklık getirilmiş olup, üzerinde yapılaşma bulunan yerlerin, yerleşik alanları ifade ettiği belirtilmiştir.
Üzerinde yapılaşma olmayan bir taşınmazın yerleşim yeri olarak işgal edilmesi söz konusu olmayacağına göre yapı sahibi olma zorunluluğunun ortadan kaldıran dava konusu değişikliklerde hukuka ve Yasanın amacına uyarlık görülmemiştir.
Nitekim, 29/08/2007 tarih ve 26628 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 314 sıra nolu Milli Emlak Genel Tebliği'nin A bölümünün (c) bendinde yer alan "taşınmaz üzerinde yapılaşma bulunması gerektiği" yönündeki düzenlemenin iptali istemiyle açılan davada, Dairemizin 17/02/2009 tarih ve E:2007/8378, K:2009/1151 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş, söz konusu karar İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 28/02/2013 tarih ve E:2009/1339, K:2013/711 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Öte yandan; Tebliğin yerleşim yerini tanımlayan düzenlemesinde; üzerinde yapılaşma bulunması zorunlu tutulmasına karşın, hemen sonra gelmek üzere eklenen cümle ile bu zorunluluğun bertaraf edilmesi nedeniyle, düzenlemenin kendi içinde çelişkili kurallar barındırdığı; bu haliyle de düzenlemede hukuka uyarlık olmadığı açıktır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Dava konusu 314 Nolu Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair 381 Nolu Tebliğin;1. maddesi ile 3. maddesinin "e) maddenin 4. fıkrası gereğince yapılacak uygulama" başlıklı kısmı ve 4. maddesi yönünden DAVANIN REDDİNE;
2. Dava konusu 381 Nolu Tebliğin 2. maddesi ile 3. maddesinin, Tebliğin "b) Devredilebilecek kişiler" başlıklı alt bölümünde geçen "yapı sahibi" ibaresinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin kısmının İPTALİNE,
3. Davanın kısmen iptal, kısmen ret ile sonuçlanması nedeniyle ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin yarısı olan … TL'lik kısmının davacı üzerinde bırakılmasına ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Yargılama giderlerinin diğer yarısı olan … TL ile karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
5. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere,
19/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.