21. Hukuk Dairesi 2016/8048 E. , 2017/416 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, 30.000,00TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar vekilince duruşmalı, davalılar vekilince de duruşmasız olarak istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24/01/2017 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı ... ile vekili Avukat ... geldiler. Davalılar adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan davacı asıl ile Avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, sigortalının iş kazası nedeniyle maluliyetine dayalı maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 10.000 TL maddi tazminat ile 20.000 TL manevi tazminatın iş kazasının gerçekleştiği 01.08.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken
1- Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde iş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir.
Öte yandan, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 95. maddesidir. Anılan maddeye göre "Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usûl ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usûlüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usûlüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usûlüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığı ile Kurumun birlikte çıkaracağı yönetmelikle düzenlenir.
Bu yasal düzenleme gereğince düzenlenen Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşleri Yönetmeliğinin Geçici 1. maddesinde; bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce çalışma gücü kaybı, iş kazası, meslek hastalığı, vazife malullüğü, harp malullüğü sonucu meslekte kazanma gücü kaybı ile erken yaşlanma durumlarının tespiti talebinde bulunan sigortalılar ve hak sahipleri için, yürürlükten kaldırılan ilgili sosyal güvenlik mevzuatının 5510 sayılı Yasaya aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı, 5. maddesinde sigortalı ve hak sahiplerinin çalışma gücü oranlarının a) Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastaneleri, b) Devlet Üniversitesi, c) Türk Silahli Kuvvetlerine bağlı asker hastaneleri, ç) sigortalıların ikamet ettikleri illerde (a), (b), (c) bentlerinde belirtilen hastanelerin bulunmaması durumunda Sağlık Bakanlığı tam teşekküllü hastanelerin yetkili olduğu, bildirilmiş, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 56. maddesinde ise Kurum Sağlık Kurulunca verilen karara karşı yapılan itirazların Yüksek Sağlık Kulunca inceleneceği bildirilmiştir.
Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de, diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.
Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınacak rapor ile Yüksek Sağlık Kurulu Kararı arasında sürekli iş göremezlik oranına yönelik görüş ayrılığı bulunduğu takdirde çelişkinin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp Genel Kuruluna gönderilerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
Somut olayda, SGK tarafından düzenlenen 09.10.2015 tarihli Sürkli İş Göremezlik Tespitine ilişki Sağlık Kurulu Raporunda davacının maluliyet oranının %42,2 olarak tespit edilmekle beraber; 15.09.2018 tarihinde kontrol muayenesinin gerektiğinin belirtildiği, aynı zamanda davacı vekilinin 24.02.2016 tarihli dilekçesinde belirttiği üzere maluliyet oranına ilişkin tespite karşı Yüksek Sağlık Kuruluna itirazda bulunduğunu beyan ettiği anlaşılmıştır.
Yapılacak iş; davacı sigortalının sürekli iş göremezlik oranındaki kontrol muayene kaydının devam edip etmediğinin, sürekli iş göremezlik oranının kesinleşip kesinleşmediğinin yukarıda belirtilen yöntem ve usuller doğrultusunda araştırılarak, sürekli iş göremezlik oranının kesinleşmesinden sonra tazminat istemleri hakkında bir karar verilmesinden ibarettir.
2- Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacının davalı işveren şirkete ait bina inşaatında mermer ustası olarak çalışırken, bina içindeki yangın merdiveni boşluğunda tuvalet ihtiyacını gidermek için, boşluğu kapatan tahtalar üzerine çıktığı sırada tahtaların kırılması neticesinde iş kazası geçirdiği anlaşılmıştır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişinin 24.10.2008 tarihli raporunda davacı işçinin %75, davalı Asıl işveren şirket ile dava dışı alt işveren ... firması (...)’ın birlikte %25 kusurlu olduğunun tespit edildiği, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunda ise davalı asıl işveren şirketin %30, (bu kusurun %5’inin ceza davasında cezası kesinleşen davalı şantiye şefi Abdulaziz’e aidiyetine), dava dışı alt işveren ... firması (...)’ın %40 ve Kazalı işçinin %30 oranında kusurlu olduğunun kabul edildiği anlaşılmıştır.
İş kazalarında olay, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik İlkeleri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır. İşverenin iş kazası sonucu meydana gelen zarar nedeniyle hukuki sorumluluğu yasa ve içtihatlarla belirlenmiş olan ayrık haller dışında ilke olarak iş aktinden doğan işçiyi gözetme ( koruma ) borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluktur. İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu olay tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanunu"nun 77. maddesinin açık buyruğudur.
İş kazasından doğan tazminat davalarının özelliği gereği, olay tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanunu"nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işverenin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü"nün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmelidir. (Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2004 gün ve 2004/21-365 E.-369 K.sayılı kararı da aynı yöndedir )
Somut olayda, zararlandırıcı olay tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanunu"nun 77. maddesinin öngördüğü koşullar göz önünde tutularak konusunda uzman iş güvenliği uzmanlarından oluşturulacak üç kişilik bilirkişi heyetine dosyanın incelettirilerek, özellikle 24.10.2008 tarihli iş müfettişi raporundaki kusur oranları ile dosyadaki mevcut kusur raporlarındaki tarafların kusur oranları arasında bariz çelişki giderilmek suretiyle olayın oluşuna uygun kusur raporu alarak sonuca gidilmesi gerekirken, olayın oluşuna aykırı kusur raporunu hükme esas alarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle tarafların temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, davacılar yararına takdir edilen 1.480.00 TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine
24.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.