8. Hukuk Dairesi 2015/5633 E. , 2016/16994 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı payı ve ziynet alacağı
... ile ... aralarındaki katkı payı alacağı ve ziynet alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... Aile Mahkemesi"nden verilen 12.12.2014 gün ve 164/840 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde belirtilen taşınmaz nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuş, aynı zamanda dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının aynen iadesine, olmadığı takdirde bedellerinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının ziynetler ile ilgili talebinin reddine, 30.000-TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazla isteğin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacak isteğine ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi"nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM 170 m). TKM"de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanun"un 5. maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu"nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanun"un tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 m).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM 186/1 m). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM 189 m). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs. gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay"ın ve Dairemiz"in devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM"nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince; eşler, 07.02.1991 tarihinde evlenmiş, 02.05.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK"nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir(4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 19 nolu bağımsız bölüm davalı eş tarafından ...."tan bir miktar peşinat verilmek suretiyle vadeli olarak satın alınmış, dosya arasında bulunan ödeme tablosuna göre ilk ödeme 18.11.1994 tarihinde yapılmış ve ödemeler 25.04.1997 tarihinde bitmiştir. Yine dosyanın ekinde bulunan... Aile Mahkemesi"nin 2007/644 Esas-2009/399 Karar sayılı tapu iptal-tescil dava dosyası içerisinde bulunan üyelik hakkı devir sözleşmesine göre davalı eş tarafından 29.05.2006 tarihinde dava dışı Yavuz Aslıhan"a devredilmiş, tapu kaydı 08.06.2006 tarihinde dava dışı Yavuz Aslıhan adına oluşmuş ancak az yukarıda bildirilen tapu iptal tescil davasının yapılan yargılaması sonucunda 20.05.2010 tarihinde kesinleşen kararla taşınmazdaki davalı Yavuz Aslıhan uhdesinde olan tapu kaydının iptali ile taşınmazın davalı eş ... adına tescil edilmesine karar verilmiştir.
Mahkemece; hükme esas alınan bilirkişi raporunda hareketle, ödemelerin devam ettiği dönemde davacının davalıya ait işyerinde çalıştığı, davacının emeğine karşılık hakkaniyet ilkeleri de gözetilerek katkı payı alacağı olduğunun kabulü ile 30.000-TL katkı payı alacağına hükmedilmişse de bu karara katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki; dosya içinde toplanan delillere, somut nitelikteki tanık beyanlarına göre muhasebe bilgisi olan davacının mesleği muhasebici olan eşine gerek büroda gerekse eve getirdiği işlerin yapılmasında düzenli ve sürekli katkısının bulunduğu, bunların da dava konusu taşınmazın taksit ödemelerinin yapıldığı 1994-1997 ve önceki yıllar arasında sürdürüldüğü anlaşıldığına göre hayatın olağan akışına göre davacının belirlenen yıllarda asgari ücret düzeyinde gelirinin bulunduğu göz önünde bulundurularak tasfiyeye konu 19 nolu bağımsız bölümün edinildiği (tüm ödemelerin tamamlandığı) 1997 yılı itibariyle katkı payı alacağının Yargıtay ve Dairemiz"in yerleşmiş ilke ve esasları göz önünde bulundurularak belirlenmesi gerekirken tarafların ve Yargıtay"ın denetimine açık olmayan soyut nitelikli bilirkişi raporunun esas alınarak hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün katkı payı alacağına ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin diğer, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK"nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 518,55 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine ve aşağıda dökümü yazılı 518,55 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1.530,75 TL"nin temyiz eden davalıdan alınmasına 15.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.