Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 1988/1042
Karar No: 1989/857
Karar Tarihi: 20.04.1989

Danıştay 10. Daire 1988/1042 Esas 1989/857 Karar Sayılı İlamı

Daire : ONUNCU DAİRE
Karar Yılı : 1989
Karar No : 857
Esas Yılı : 1988
Esas No : 1042
Karar Tarihi : 20/04/989

YÜRÜTMEKLE GÖREVLİ OLDUĞU MİLLİ İSTİHBARAT HİZMETİNİ KİŞİ HAKLARININ ZEDELENMESİNİ ÖNLEYECEK BİÇİMDE GEREKLİ ÖNLEMLERİ ALARAK DÜZENLEYEMEYEN İDARENİN OLAYDA AĞIR HİZMET KUSURU VE TAZMİN SORUMLULUĞU BULUNDUĞU HK.
Davacı, kendisi hakkında bazı suçlamaları içeren MİT büyesinde düzenlenmiş bir belgenin basında yayınlanması, Başbakanlığın 25.2.1988 tarihli, basında yer alan açıklamasında, söz konusu belgenin MİT deki arşiv bilgilerinden yararlanılarak hazırlandığının belirtilmesi üzerine, Başbakanlığa yaptığı başvuruda, gerçeğe aykırı suçlamalarla kişilik haklarına ağır saldırıda bulunulduğunu, olayda ağır hizmet kusuru işlendiğini ileri sürerek kendisine 200.000.000 TL.manevi tazminat ödenmesini istemiştir. Bu başvurusu Başbakanca tesis edilen işlemle zımmen reddedilen davacı, 200.000.000 TL.manevi tazminatın davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle bu davayı açmış bulunmaktadır.
Davalı idarenin, bu davanın görüm ve çözümünün Danıştay'ın değil idare mahkemesinin görev alanına girdiği yolundaki iddiası yerinde görülmemektedir.
Yukarıda açıklanan içeriğinden anlaşılacağı üzere davacının idareye yaptığı başvuru, MİT bünyesinde davacı hakkında "ön etüd" olarak isimlendirilen bir belgenin düzenlenmesi, bu belgenin MİT arşiv bilgilerine dayandığının açıklanması şeklindeki idari işlemler ile söz konusu belgenin MİT dışına, basına sızdırılması şeklindeki idari eylem sonucu uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemine ilişkindir. Bu başvuru, Başbakanca imzalanıp, davacıya gönderilen yazıda, olay nedeniyle üzüntü duyulduğu, olayın soruşturulacağı ifade edilmekle yetinilip;tazminat ödenmeyeceğinin zımnen belirtilmesi suretiyle reddedilmiştir.
2937 sayılı Yasaya göre Mİt'in doğrudan bağlı olduğu Başbakanca tesis olunan bu işlem, hem 2577 sayılı Yasanın 11.maddesine göre idari işlemler üzerine tazminat istemiyle yapılan başvuruya reddeden bir işlem, hem de idari eylem nedeniyle tazminat isteğinin reddine ilişkin bir önkarar niteliğini taşımaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 13.maddesine göre idari eylemler nedeniyle doğrudan doğruya idari yargıda dava açılması mümkün olmayıp, ilgili idareye başvurularak ön karar alındıktan sonra, bu ön karara karşı dava açılması mümkündür. Bu davada da, tazminat davası açılması koşulu olan ön karar Başbakan tarafından alınmıştır. 2575 sayılı Danıştay Yasasının 24.maddesinde, Başbakanca alınan kararlara karşı açılacak davaların Danıştay'da ilk derece mahkemesi olarak çözümleneceği belirtilmekle yetinilmiş; Başbakanın aldığı kararlar arasında herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Dolayısıyla bu davanın, davacının tazminat isteminin Başbakanca tesis edilen işlemle reddi nedeniyle Danıştay'da çözümü gerekmektedir.
Genel Kurmay Başkanlığındam emekliye ayrılmış olan davacı hakkında MİT bünyesinde düzenlenen, 7.2.1988 tarihinde ve sonraki tarihlerde basında yayınlanan, gizli kaydını taşıyan bir belgede; davacının … Komutanlığı yaptığı dönemde bazı kişiler aracılığıyla içlerinde silah ve uyuşturucu kaçakçıları olan yeraltı dünyasıyla ilişki kurduğu; bir kamu görevlisine ait yolsuzluk soruşturmasının kapatılmasını sağladığı; oğlunun yeraltı dünyasıyla iç içe olduğu; kendisini davacının yeğeni olarak tanıtan bir kadının yeraltı dünyası ile ilişkili bulunduğu; ayrıca davacının kadınlara düşkün olarak tanındığı, bir ses sanatçısıyla ilişkiye girdiğinin söylendiği şeklinde bir takım suçlamalara yer verilmiştir.
Dairemizce, MİT bünyesinde davacı hakkında hazırlanmış olan ve davalı idarece "ön etüd" olarak nitelendirilen belge hakkındaki tüm bilgi ve belgeler ve yapıldığı belirtilen konuyla ilgili soruşturmalara ilişkin bilgi ve belgeler ara kararıyla istenilmiş fakat davalı idarece gönderilen yazı da, istenilen belgelerin, söz konusu etüd içeriğiyle ilgili soruşturmanın devam etmesi nedeniyle gönderilmediği belirtilmiştir. Davacı vekillerince verilen dilekçede, davalı idarenin sürdüğünü belirttiği soruşturmanın bittiğinin davacıya davalı idare elemanlarınca sözlü olarak bildirildiği ileri sürülmüş; davalı idarece gönderilen yazıda ise, ara kararıyla istenilen belgelerin, etüt içeriği ile ilgili soruşturmanın devam etmesi nedeniyle gönderilemediği tekrarlanmıştır.
Dairemizce verilen ikinci ara kararıyla, idare tarafından yürütülen soruşturmanın, istenilen bilgilerin verilmesine, açıklama yapılmasına engel olmadığı belirtilerek, davacı hakkında yürütüldüğü belirtilen soruşturma konusunda açıklama yapılması, konuya ilişkin belgelerin gönderilmesi davalı idareden tekrar istenilmiş; 2577 sayılı Yasanın 20.maddesine göre yirmi günlük bir süre tanınarak, bu süre içinde karar gerekleri yerine getirilmediği takdirde dosyadaki bilgi ve belgelere göre karar verileceği davalı idareye bildirilmiştir. Bu son ara kararına cevap olarak gönderilen Başbakan tarafından imzalanmış yazıda "...davaya ait ilgi ara kararında istenilen belgeler, bu konudaki tahkikatın devam etmekte olması ve muhtevasının 2577 sayılı Kanunun 20/3 maddesinde belirtilen hususlara girmesi bakımından gönderilmemiştir" ifadesine yer verilmekle yetinilmiş; başka hiç bir açıklama yapılmamıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 20.maddesinde, idari yargı yerlerinin, bakmakta oldukları davalar nedeniyle istedikleri her türlü bilgi ve belgelerin ilgililerce verilmesinin zorunlu olduğu kuralı konulduktan sonra; idari yargı yerinin belirlenen inceleme ve araştırma yetkisine sınırlama getiren 3.fıkrada, "Ancak, istenen bilgi ve belgeler Devletin güvenliğine veya yüksek menfaatlerine veya Devletin güvenliği ve yüksek menfaatleriyle birlikte yabancı devletlere de ilişkin ise, Başbakan veya ilgili bakan, gerekçesini bildirmek suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri vermeyebilir" hükmü getirilmiştir. Yasa hükmünde belirtildiği gibi, Başbakan veya ilgili Bakanın, ancak somut biçimde gerekçe göstermek koşuluyla; idari yargı yerince istenilen bilgi ve belgeleri göndermeme yoluna gitmesi mümkündür.
Dairemizce alınan ara kararı üzerine gönderilen Başbakanca imzalı yazı, yukarıda aktarılan metninden anlaşılacağı gibi somut bir gerekçeden yoksun bulunmaktadır. Fakat Kurulumuzca, ikinci ara kararında davalı idareye istenilen bilgi ve belgelerin gönderilmesi için nihai olarak yirmi günlük süre verilmesi ve bu sürenin dolmuş olması nedeniyle, ara kararınnın tekrarlanması yoluna gidilmemiştir.
Davalı Başbakanlık, konuyla ilgili herhangi bir bilgi ve belge gönderemediği gibi, davacı hakkındaki kaynağın MİT olan suçlamalar bir yılı aşkın bir süre önce ortaya çıkmış olmasına rağmen, yürüttüğünü belirttiği soruşturmayla neyi amaçladığını, bu soruşturmanın yasal niteliğinin ne olduğunun da açıklayamamaktadır.
Başbakanlığın, nihai yargı yerine intikal ettirebileceği söz konusu suçlamaların gerçeğe uygunluğu konusunda nihai karar verme gibi bir yetkisi söz konusu değildir. Başkanlığın görevi, doğrudan Başbakana bağlı MİT'den kaynaklanan suçlamalara dayanak oluşturabilecek bilgi ve belgeler varsa konuyu ilgili yasal düzenleme çerçevesinde süratle yargı yerine intikal ettirmekle; suçlamalara dayanak oluşturabilecek bilgi ve belgeler yoksa suçlamaların dayanağı olmadığını açıklamakla sınırlıdır.
Davalı idarenin, aradan geçen bir yılı aşkın süre içinde konuyu yargıya intikal ettirememesi, söz konusu suçlamalara ilişkin herhangi bir dayanak da gösterememesi, niteliği ve amacını açıklayamadığı bir soruşturmayı sürdürmekle yetinmesi karşısında, davacı hakkındaki suçlamalar gerçeğe uygunluğu herhangi bir şekilde kanıtlayamayan, dayanaktan yoksun soyut iddialar olarak kalmış bulunmaktadır.
Türkiye Cumhuriyetinin insan haklarına saygılı hukuk devleti olma niteliğinin doğal sonucu olarak idare, kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında, Anayasayla güvence altına alınan kişi hak ve özgürlüklerinin zedelenmemesi için gerekli her türlü önlemi almakla görevlidir. Yürütülen kamu hizmetinin Devletin güvenliği ve varlığıyla ilgili olması, Anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlüklerin gözardı edilmesini haklı gösteremez. Devletin varlığı ve güvenliğiyle ilgili bir kamu hizmetinin de, hukuk kuralları çeçevesinde yürütülmesi zorunludur. Bir kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında, hukuk kurallarının uygulanması dışında,kişi haklarının zedelenmiş olması, hizmeti yürüten idarenin ağır hizmet kusuru işlediğini gösterir ve tazmin sorumluluğunu doğurur. Olayda, MİT bünyesinde düzenlenen, yürütülen hizmetin niteliği gereği gizli kalması gerekirken basına sızdırılan belgede gerçeğe uygunluğu herhangi bir şekilde kanıtlanamayan, davalı idare tarafından hiç bir dayanak gösterilemeyen suçlamalara yer verilmek suretiyle Genel Kurmay Başkanlığından emekliye ayrılmış olan davacı hakkında kamuoyunda bir takım şüphe ve tereddütler uyandırılmış, bu şekilde davacının kişilik haklarının ağır biçimde zedelenmesine yol açılmıştır. Yürütmekle görevli olduğu milli istihbarat hizmetini kişi haklarının zedelenmesini önleyecek şekilde gerekli önlemleri alarak düzenleyemeyen, hizmetin niteliği gereği olan gizliliği sağlayamayan davalı idarenin olayda ağır hizmet kusuru bulunmaktadır.
Davalı idare verdiği savunmada, davacı hakkında düzenlenen belgenin MİT bünyesinde hazırlanmış "ön etüd" olduğunu kabul ettikten sonra, bu belgenin MİT'de görevli bir daire başkanınca kişisel, gayri resmi bir çalışma sonucu düzenlendiği, olayda sözü edilen kişinin sorumlu tutulabileceğini ileri sürmektedir. Davalı idare bu iddiasını kanıtlayıcı
herhangi bir belge ibraz etmemekte; suç işlediğini belirttiği kişi hakkında cezai takibata geçilip geçilmediğini de açıklamamaktadır. Ancak söz konusu iddianın doğruluğunun, davalı iadrenin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, sadece idareye söz konusu kişiye rücu etme imkanı vereceği açıktır. Zira bir kamu görevlisinin görev sırasında, hizmet araçlarını kullanarak yaptığı eylem ve işlemlere ilişkin kişisel kusurun, kasdi suç niteliği taşısa bile hizmet kusuru oluşturacağı idare hukukunun bilinen ilkelerindendir. Milli İstihbarat hizmetini yürütmekle görevli bir örgütte örgüt mesubu görevlilerin örgüt olanaklarını kullanarak kişisel, gayri resmi bir takım raporlar düzenleyebilmesi, Devletin varlığına ve güvenliğine yönelik hizmetin düzenlenmesinde, personel seçminde idarenin ne denli ağır hizmet kusuru işlediğini açıkça gösterir niteliktedir.
Davacı hakkındaki suçlamalara ilişkin hiçbir dayanak göstermeyen davalı idare, olayın ortaya çıkışı üzerine yaptığı açıklamayla söz konusu suçlamaların bir takım bilgi ve belgelere dayandığı izlenimini vererek ayrıca niteliğini, amacını açıklayamadığı bir soruşturmayı tamamlamamak suretiyle, aradan geçen bir yılı aşkın süre içinde davacının ismi etrafındaki şüphe ve tereddütlerin sürmesine neden olmuş; böylece ağır hizmet kusurunu sürdürmüş bulunmaktadır.
Davalı idarenin açıklanan ağır hizmet kusuru nedeniyle davacının uğradığı manevi zararın, manevi tazminatın niteliği de gözönüne alınmak suretiyle tazmini gerekmektedir.
Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir. Olayın gelişimi ve sonucu, ilgilinin durumu itibariyle manevi zarara karşılık mahkemece takdir edilecek manevi tazminatın, manevi tatmin aracı olmasından dolayı zenginleşmeye yol açmayacak miktarda, fakat idarenin olaydaki kusurunun niteliğini ve ağırlığını ifade edecek ölçüde saptanması zorunlu bulunmaktadır.
Olayda davacı, MİT den kaynaklanan, herhangi bir şekilde dayanak gösterilmeyen suçlamalarla karşı karşıya bırakılmıştır. Bu suçlamalardan dolayı kamuoyunda hakkında şüphe ve tereddütler doğan davacının, toplumdaki her birey gibi onurlu ve saygın yaşama hakkı ağır bir şekilde zedelenmiştir. Davacının kişilik haklarının ağır biçimde saldırıya uğramasını, davacının geçmişte ifa ettiği görevin önemini, davalı idarenin olaydaki ağır hizmet kusurunu dikkate alan kurulumuzca, manevi tazminatın manevi tatmin aracı olma niteliği de gözönünde bulundurulmak sureiyle, duyduğu acı ve üzüntünün kısmen de olsa giderilmesi amacıyla takdiren 40.000.000.TL.manevi tazminatın davalı idare tarafından davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan Anayasanın 129.maddesine ve 657 sayılı Yasanın 13.maddesine göre idarenin, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan dolayı ödemek zorunda kaldığı tazminatı, yasal yollara başvurarak sorumluluğu saptanan görevlilerden tahsil etmesi gerekmektetir. Olayda davacı hakkındaki suçlamaların ortaya çıkışı aşamasında ve sonraki aşamada görevlilerin ağır kusurları söz konusu olduğundan,hükmolunan tazminatı ödeyecek olan idarenin, sorumluluğu saptanan görevlilere yasal yollar çerçevesinde rücu etmesi Anayasa ve yasa hükmü gereği bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle … TL.manevi tazminatın davalı idareden alınıp davacıya verilmesine, takdir edilen tazminat miktarını aşan fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi