3. Hukuk Dairesi 2018/1035 E. , 2019/588 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile 1980 yılından beri terlik ve ayakkabı imalatı yapmak üzere adi ortaklık kurduklarını, bu ortaklıkta kar ve zararın eşit paylaşılacağının kararlaştırıldığını, 2004 yılı Ekim ayı sonunda ortaklıklarını sona erdirdiklerini, davalının işyerinde bulunan makine ve demirbaşları kullanıp imalata devam etmesi karşılığında işyerindeki ½ hissesine karşılık aylık 200, 00 TL, demirbaşlardaki ½ hissesine karşılık aylık 50, 00 TL ödemesi hususunda anlaştıklarını, işyerinde ortaklık devam ederken biriktirdikleri ve kasada muhufaza edilen ziynet eşyaları ile döviz paralarının davalı tarafından alındığını, bunlarla ilgili davalının kendisine ödeme yapmadığını, ortaklık sona erdiğinde stoklarında bulunan mallardan tarafına sadece 1370, 00 TL ödeme yapıldığını bakiye 4005 TL stoktaki mallardan alacaklı olduğunu ileri sürerek 2004 kasım ayından itibaren tarafına ödenmesi gereken ecrimisil bedeli olan 3000 TL ile ziynet eşyalarından payına düşen 10.943,00 TL ile stoktaki mallardan payına düşen 4005 Tl nin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacı ile yaklaşık 45 sene ortak olarak terlik ve ayakkabı imalatında çalıştıklarını, işyerinde bulunan mallar ve makinelerle ilgili aralarında herhangi bir anlaşmanın mevcut olmadığını, davacının % 50 ortak olduğunu, ortaklık hissesini davacının satın almaya hazır olduğunu ileri sürerek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacının ecrimisil talebinin kabulüne, diğer taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2011/9629-18256 e.k. sayılı 07.12.2011 tarihli ilamıyla;“Davacı ile davalı arasında adi ortaklık kurulduğu ve bunun tasfiye edilmediği tarafların kabulündedir. Davacının bu davadaki istek kalemleri nazara alındığında adi ortaklığın fesih ve tasfiye talebini de içerdiği kabul edilmelidir. Hal böyle olunca taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkinin B.K nun 520 vd maddeleri gereğince tasfiyesini gerektirir. ........ Mahkemece adi ortaklığın tasfiyesinden sonra davalının davacıya borçlu olup olmadığının belirlenerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gerekir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.Söz konusu bozma ilamı uyarınca mahkemece; davacının alacak iddialarını ispat edemediği, görevlendirilen tasfiye memurunun da iddia edilen malları işyerinde bulamadığı, bu haliyle davacının alacak talebinin yerinde olmadığı, tarafların adi ortaklığı bitirdikten sonra dava konusu taşınması davalının tek başına kullanmaya başladığı, aralarında herhangi bir kira akdinin bulunmadığı ve bu haliyle davacının haksız kullanım tazminatı talebinde haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; ecrimisil olarak, 125,00 TL nin 31/12/2004 tarihinden itibaren, 1.860,00 TL nin 31/12/2005 tarihinden itibaren, 2.130,00 TL nin 31/12/2006 tarihinden itibaren ve 962,50 TL nin 13/06/2007 tarihinden itibaren işleyecek kademeli yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, alacak taleplerinin ise reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine ilişkin olup, ayakkabı ve terlik imalatı ile ilgili adi ortaklığın taraflar arasında kurulduğu, mahkemece uyulan bozma ilamında açıkça belirtilmiştir.Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerine göre; Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.".
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643 üncü maddesinde ise " Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 188. maddesine göre ise“Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.”Öğretideki tanımlamalara göre, ikrar (dar anlamda ikrar), görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. Hükme esas alınan tasfiye memuru raporunda, Makine ve demirbaşların kullanılmaz hale geldiği, demirbaşlarla ilgili kaydın bulunmadığı, envanter kaydında 575,00 TL mal mevcudu bulunduğu, tarafların beyanlarına göre alacak ve borçlarının bulunmadığı belirtilmiştir.Davacı tarafça dava dilekçesinde; ecrimisil ile birlikte ortaklık döneminde biriktirilen altın, döviz ve stoktaki malların yarısı talep edilmiş, davalı tarafından yapılan savunmalarda ise, 16/06/2010 havale tarihli dilekçesinde, davacıya mallardan 1.800,00 TL borcu olduğunu, 500,00 TL ödediğini, 1.300,00 TL ödeyemediğini, 22/05/2006 tarihli ihtara cevabında,ortaklık dönemindeki para miktarının doğru olduğunu, kendisinin muhafaza ettiğini, yanlarında çalışan oğlu ...’in tazminatı verildiğinde, paylaşmaya hazır bulunduğunu, 18/02/2014 havale tarihli dilekçesinde, altınları ve dövizleri en yüksek fiyatı veren sarrafa bozdurduğunu, ortak işçileri ...’ ortaklık borcunu verdiğini beyan ettiği görülmektedir.Bu kapsamda, bozma ilamına uyulmasına karşın, adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin hükümlerin uygunlanmadığı, tasfiye aşamalarının ayrı ayrı belirlenmediği, davalının dava konusu taleplere ilişkin ikrara yönelik beyanlarının dikkate alınmadığı, ortaklık borçlarının bulunup bulunmadığının tespit edilmediği, tarafların hak ve yükümlülüklerinin tam olarak saptanmadığı ve bozma gereklerinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.O halde; mahkemece; tarafların sona eren ortaklığın tasfiyesi hususunda anlaşamadıkları gözetilerek, ortaklığın sona ermesinin yasal sonucu olan tasfiyenin de mahkemece bozma ilamında açıklanan yöntem izlenerek bizzat yaptırılması, davalının dava konusu taleplere ilişkin ikrarlarının dikkate alınması, ortaklığın borçları yönünde ispat hakkı tanınmasının ardından oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, değinilen bu yönler dikkate alınmadan, yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.