4. Hukuk Dairesi 2016/6014 E. , 2018/3165 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... tarafından, davalılar...atırım San. ve Tic. A.Ş. ile ... aleyhine 27/10/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04/12/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; ... Gazetesi"nin, 19/10/2014 tarihli nüshasında ve resmi internet sitesinde "11. Ağır Ceza Bizden Değil, Gitmeyin" ve ‘‘Paralel Dinlemelerde Karababa Hakimiyeti’’ başlıklı haberlerin yayınlandığını, haberde ve yazıda davacı hakkında asılsız isnat ve iftiralarda bulunulduğunu, bu nedenle müvekkilinin kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek oluşan manevi zararın tazminini talep etmiştir.
Davalılar vekili; davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının manevi tazminat talep etmekte haklı olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel
yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Ülkemizin beş yılı aşkın süre içinde geçirdiği olaylar ve süreçler nazara alındığında, dava konusu yayının süreç içerisinde güncellik, görünür gerçeklik, kamu yararı ve özle biçim arasındaki denge unsurlarını taşıdığı anlaşılmasına göre, davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediği anlaşıldığından davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.