15. Hukuk Dairesi 2020/272 E. , 2021/235 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hüküm süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Dava, yükleniciden satın alınan bağımsız bölümlerin eksik ve ayıplı işler giderim bedeli ile alacak istemlerine ilişkindir.Davacı vekili, müvekkilinin dava konusu 9 ve 10 nolu dubleks meskenlerin maliki olduğunu, davalı ile 22/09/2005 tarihli sözleşme akdedildiği tarihte binanın kaba inşaat aşamasında olduğunu, 16/04/2007 tarihinde oturma ruhsatlarının alındığını, davalı aleyhine ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2008/67 D. iş sayılı dosyası ile tespit yaptırdığını, tespit raporu ile bağımsız bölümlerde bir takım eksik ve ayıplı imalat bulunduğunu bunların giderim bedelinin tespit edildiğini belirterek, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile 45.375,00 TL eksik ve ayıplı işler giderim bedeli, haksız şekilde kendisinden alınan 1.750,00 TL kapora bedeli, 2.865,00 TL harç ve ruhsat bedeli olmak üzere toplamda 49.990,00 TL"nin işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, zamanaşımının gerçekleştiğini, davacının işi teslim alarak kabul ettiğini, tadilat ruhsatı ile değişiklikler yapıldığını, ruhsata aykırılık, eksik ve ayıplı iş olmadığını, 1.750,00 TL tutarlı kaporanın da dava konusu taşınmazlarla ilgisi olmadığını, ayrı bir dava konusu olduğunu ve iadesinin istenemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, "Taraflar arasında 22/09/2005 ve 26/09/2005 tarihli konut alım sözleşmelerinin bulunduğu, davalı olarak şirket temsilcisinin gösterildiği, esasen sözleşmede şirket kaşesi ile imzanın bulunduğu, bu hali ile HMK m. 124 uyarınca davanın şirkete yöneldiğinin kabulünün dürüstlük kuralına uygun düşeceği, 9 ve 10 nolu bağımsız bölümlerin 27/10/2005 tarihinde davacı adına tescilinin sağlandığı, davacının eksik ve ayıplı işler yönünden delil tespiti yaptırdığı, yargılama esnasında aldırılan 27/09/2011 tarihli raporda gösterilen işlerin eksik ve ayıplı olarak yapıldığı gerekçesiyle" davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili ve katılma yolu ile davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.Öncelikle belirtmek gerekir ki; sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereğince sözleşme, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar. Sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları da sözleşmenin taraflarıdır. Yargıtay içtihatlarında ve öğretide bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır.Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti; dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde kabul edilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatı bu anlamda, def"i değil itiraz niteliğinde olup; taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği gibi taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re"sen nazara alınmalıdır. Nitekim Dairemizin 30.05.2019 tarihli, 2019/1144 Esas ve 2019/2622 Karar sayılı ilâmında da bu kurallara işaret edilmiştir.Yargıtay HGK"nın 27.11.2013 gün ve 2013/439 Esas ve 2013/1595 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) da o hakkın sahibine aittir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (pasif husumet ehliyeti). (Kuru Baki/Arslan Ramazan/Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 234; Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 530; Abdurrahim Karslı, Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı, 2. Bası, İst. 2011, s. 311- 312). Bu kapsamda değerlendirme yapıldığında, 22.09.2005 ve 28.09.2005 tarihli adi yazılı sözleşmelerin üst kısmında satıcı olarak her ne kadar davalı "..." yazılı ise de, sözleşmelerin alt kısmında "..." ibaresinin yanında "... Turizm Tic. Ltd. Şti." unvanlı şirket kaşesi bulunmakta olup kaşenin üzeri de imzalanmıştır. Dosyaya getirtilen 21.09.2005 tarihli yapı ruhsatında ve 16.04.2007 tarihli yapı kullanma izin belgesinde yapı müteahhidi olarak "... Turizm Tic. Ltd. Şti." yazılı olduğu, ticaret sicil kayıtlarına göre de "... Turizm Tic. Ltd. Şti."nin yetkili temsilcisinin davalı ... olduğu gözetildiğinde, sözleşmelerde yer alan imzanın şirketi temsilen ... tarafından atıldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Buna göre, akdedilen sözleşmelere davalı ..."ın taraf olmadığı, mahkemece de kabul edildiği üzere davalı sıfatının ... Turizm Tic. Ltd. Şti."ne ait olduğu anlaşılmaktadır. Dava dilekçesine bakıldığında; davanın şirket yetkilisi ..."a karşı açıldığı, şirket aleyhine açılmış herhangi bir dava bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda mahkemece işin esasına girilmeksizin davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, davacının talebi de bulunmamasına rağmen şartları bulunmadığı halde HMK m. 124 gereğince husumetin dava dışı şirkete yöneltilerek yazılı şekilde şirket aleyhine hüküm kurulması doğru olmamış, tarafların temyiz itirazları bu aşamada incelenmeksizin hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün RE"SEN BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 15.02.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.