Esas No: 2018/1741
Karar No: 2019/1495
Silahlı terör örgütüne üye olma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2018/1741 Esas 2019/1495 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.09.2017 tarih ve 2017/239 - 2017/296 sayılı kararı
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : Yerel mahkemenin sanığın 3713 sayılı Kanunun 3/1 maddesi yollamasıyla TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK"nın 62/1, 53, 58/9 maddeleri yollamasıyla 58/6, 63. maddeleri gereğince mahkumiyetine dair kararın kaldırılarak sanığın 3713 sayılı Kanunun 7/1-1. cümle yollamasıyla TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 3, 5/1, TCK"nın 221/4, 62/1, 221/5, 58/9, 53. maddeleri gereğince mahkumiyetine dair karar
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
İstinaf Mahkemelerinin Türk yargı sistemine dahil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucunun, hem maddi olay hem de hukuki denetim yapacak olan istinaf başvurusunda sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken (5271 sy. CMK madde 273/4), incelemesi hukuki denetimle sınırlı (CMK madde 294/2) olan temyiz yolunda; mülga 1412 sayılı CMUK"tan (madde 305.) da farklı şekilde, re"sen temyiz tercihinden vazgeçerek, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde/layihasında temyiz edenin hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini/temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu (CMK madde 294/1) şart koşmuş ve temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermemesi durumunda;
tıpkı başvurunun süresi içinde yapılmaması, hükmün temyiz edilemez olması ya da temyiz edenin buna hakkı bulunmaması hallerinde olduğu gibi usulüne uygun açılmış bir temyiz davasından bahsedilemeyeceğinden temyiz isteminin reddedilmesini (CMK madde 298) emretmiş (F.Yenisey-A.Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku sh. 923, Centel-Zafer Ceza Muhakemesi Hukuku sh. 826, C.Şahin-N.Göktürk Ceza Muhakemesi Hukuku sh. 278) olmasına, anılan Kanunun 289. maddesinin, usulüne uygun açılmış bir temyiz davasının "sınırlı inceleme ilkesinin" bir istisnasını teşkil etmesine (F. Yenisey-A. Nuhoğlu, age sh. 905), şartları ve usulü açık bir şekilde ortaya konulmak şartıyla (AİHM Galstyan/Ermenistan Başvuru No; 26986/03 15.01.2007 t.) öngörülen usul şartlarına uyulmaması sebebiyle kanun yolu başvurusunun reddedilmesinin bu hakkın ihlali sonucunu doğurmayacağının (AİHM Sjöö/İsveç Başvuru No; 37604/97) da istikrar kazanmış yargısal kararlarla kabul edilmesine nazaran; sanık müdafiinin 19.12.2017 tarihinde usulüne uygun olarak kendisine tefhim edilen hükmü 20.12.2017 tarihinde gerekçe göstermeden temyiz ettiği ve gerekçeli kararın 09.01.2018 tarihinde kendisine tebliğ edildiği ancak, sanık müdafiinin CMK’nın 295/1. maddesinde öngörülen yasal süresi içerisinde gerekçeli temyiz dilekçesi vermediği anlaşılmakla; temyiz isteminin 5271 sayılı CMK"nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.03.2019 tarihinde üyeler ... ve ..."un temyiz isteminin incelenmesi gerektiği görüşüyle ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ :
Sanık ... hakkında silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen mahkumiyet kararını istinaf etmesi üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda sanığın TCK 314/2, 62, 53/1, 58/9, 63, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK 221/4, 221/5 maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapse ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin 2017/2908 Esas 2017/2799 Karar sayılı ilamına yönelik bulunduğu; sanık vekili Av. ...’in 20.12.2017 tarihli verdiği süre tutum dilekçesinde ise “Mahkeme tarafından verilmiş olan karar; aleyhimize yönleri itibariyle toplanan delillere, oluşa, kanuna, hukuka, adalet ve hakkaniyete aykırıdır, bu nedenle kararın bozulması gerekmektedir ... Karara karşı temyiz yoluna başvurduğumuzu ve gerekçeli kararın tarafımıza tebliğ edildiğinde gerekçelerimizi de sunmak üzere temyiz istemimizin kabulünü talep ediyoruz.” şeklindeki dilekçesinden sonra; sanık vekili Av. ...’in Yargıtay Ceza Dairesine gönderilmek üzere Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderdiği 19.01.2018 tarihli ayrıntılı temyiz sebeplerini belirtir dilekçesinde temyiz iradesini açıkça ortaya koyduğu, temyiz dilekçesi üzerine dosyanın Dairemize gönderilmesi üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonucunda:
CMK 294/1 maddesi gereğince temyiz layihasında temyiz edenin temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğu 20.12.2017 tarihli temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediği ve 19.01.2018 tarihli temyiz dilekçesinin ise süresinde olmadığı, temyiz başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle temyiz isteminin CMK 298. maddesi gereğince reddine oyçokluğuyla karar verildiği, bu düşüncenin yasal düzenlememize ve evrensel hukuk kurallarına (adalete erişim hakkının engellenmesi) aykırı olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanılmıştır.
Bu durumda karşımıza uygulamada 3 sorun çıkmaktadır.
1- Kararın süresi içerisinde sanık veya vekili tarafından müddeti muhafaza dilekçesi verilerek temyiz iradesi beyan edildikten sonra kararın tebliğ edilmesine rağmen herhangi bir ek dilekçe verilmemesi durumu,
2- Sanığın veya müdafiinin süresi içerisinde temyiz sebepleri belirtilmeden süre tutum dilekçesi verdikten sonra temyiz nedenlerini belirtir ek dilekçeler verilmesi durumunda nasıl bir yol izlenmesi gerekir?
3- Temyiz nedeni içermeyen süre tutum dilekçesiyle temyiz başvurusunda bulunan sanık veya müdafiinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 7 günlük süre geçtikten sonra Yargıtay incelemesi yapılmadan önce ek temyiz dilekçesi sunup sunamayacağı, sunulan bu ek dilekçe kapsamında temyiz denetiminin yapılıp yapılamayacağı hususu;
1- Kararın süresi içerisinde sanık veya vekili tarafından uygulamada müddeti muhafaza dilekçesi dediğimiz süre tutum dilekçesi verilmesi durumunda temyiz dilekçesinde; somut bir neden belirtilmeksizin “kanuna aykırı, hukuka aykırı, usule aykırı, usul ve yasaya aykırı, uluslararası hukuka aykırı, Yargıtay kararlarına aykırı, AİHS’e aykırı, AİHM’e aykırı, haksız yersiz, adalete aykırı mahkumiyet kararını temyiz ediyorum, bazen de mahkumiyet kararını temyiz ediyorum temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını ve gerekçeli temyiz dilekçesini gerekçeli kararın tarafıma tebliğinden sonra sunacağım, beraat etmem gerekiyor bu nedenle kararı temyiz ediyorum” şeklindeki temyiz dilekçeleri intikal etmektedir. Bu durumda her dosyada temyiz incelemesi yapılıp yapılmaması kavramın ne anlama geldiği tartışması yapılacak, bazıları kabul edilecek, bazı dilekçeler de kabul edilmeyecek. Bu da kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı hareket edildiği suçlamasını beraberinde getirecektir.
Adalete erişim bir hak olarak kabul edilmektedir. Adalete erişim bir hak olduğu için bu hakkın kullanımı yoluyla yasanın yorumu, anlaşılabilirliği ve dolayısıyla yararlanılabilirliği sağlanıp, içtihatlar bu şekilde oluşturulmalıdır. Hakların tanınması yetmez, hakkın etkin kullanımını da sağlanması gerekir.
Yargı organlarının adalet dağıtmada kaçınma yetkileri yoktur. Anayasamız bunu “hiçbir mahkeme görev yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz”
biçiminde düzenlemiştir (m. 36/2) Adalet dağıtımından kaçınılması, hakkı teslim etmekten kaçınmak demektir.
Adalete erişim hakkı yargıya başvurma (dava açma), güvence oluşturan yasa yollarına başvurma ve yargı kararlarının uygulanmasını sağlama isteme haklarını güvence altına almaktadır. Temyiz yasa yolu, erişim hakkının adli yargıda zirveye ulaşmasını sağlamaktadır (Coulon, Jean-Marie/Roche, Marie-Anne Frison, s.443)
5271 sayılı CMK’da birbiriyle yakın bağlantılı olan iki madde üzerinde durulması gerekmektedir. Bunlardan biri, 288; diğeri 289. maddedir.
Birincisi, 288. maddede, temyizin nedenine yer verilmiştir. Buna göre, “Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır” (m. 288/1). Hukuka aykırılığın ne olduğu da açıklanmıştır; “Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.” (m. 288/2)
İkincisi, CMK 289(1) “Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hallerde hukuka kesin aykırılık var sayılır.“ şeklindeki düzenlemeyle yasa koyucu temyiz dilekçesinde veya beyanında açıkça gösterilmese dahi, 289. maddede sayılan nedenlerin temyiz mahkemesince re’sen dikkate alınacağını kabul etmiştir. Bu nedenlerden en az birinin varlığı halinde hüküm baştan sona hukuka aykırı kabul edilmektedir. Yani, CMK’nın 289. maddesinde, mutlak bozma nedenlerine yer verilmiştir. Burada yer alan hususlardan birine aykırılık varsa hüküm mutlaka bozulacaktır. Bu mutlak bozma nedenlerinden başka maddi ceza hukuku veya yargılama hukuku ilkelerinden birine aykırılık varsa, bunlar mutlak bozma nedeni olarak belirtilmemiş olsalar da, bunlara aykırılık da bozma nedenidir. Bu ikinciler için nispi bozma nedenleri denilebilir. Nispi bozma nedenlerinin 298/1. maddede belirtildiği gibi, temyiz dilekçe veya beyanında yer almasının arandığı söylenebilse de, temyiz dilekçesinde yer almasa bile 289. maddede belirtilen hukuka aykırılıkların tespit edilmesi halinde bozma kararı verilmesi gerekir. (Doç. Dr. İbrahim Şahbaz, Olağan Yasa Yollarından İstinaf ve Temyizde İnceleme, Yargıtay Dergisi, cilt:43, sayı:1, Ocak 2017, sh. 172-173)
5271 sayılı Kanunun 288/2. maddesindeki bu düzenleme hukuka aykırılığın tanımını yapmakta, ancak 289. maddede hukuka aykırılıklar arasında derecelendirme yapılmaktadır. Buna göre mutlak hukuka aykırılık hallerinden biri varsa (m. 289), hükmün mutlaka bozulması gerekir. Hatta yasa koyucu 289/1. maddede ilk cümlede, maddede sayılan hallerden birinin varlığı halinde, bu neden temyiz dilekçesi veya beyanında açıkça dile getirilmese dahi, yasa yolu incelemesi yapan makamın bunu re’sen dikkate almasını kabul etmiştir. Devamla yasa koyucu bu nedenlerden birinin varlığını halinde “hukuka kesin aykırılığın” olduğunu karine olarak kabul etmiştir. Hukuka kesin aykırılık halinde de bozma kararı verilmesi zorunludur. Dolayısıyla, 289. maddede sayılan nedenlerden birine dahi aykırılık varsa hukuka kesin aykırılık vardır ve bu nedenle yargılamanın tamamı hukuka aykırı hale gelmiş olacaktır. Yasa koyucu 289. maddede sayılan nedenlerden birinin varlığı halinde yasa yolu incelemesi yapan makama bu aykırılığın hükme etkisinin olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapma olanağı tanımadığı gibi, Yargıtay’a “araştırma yetkisi de tanımamıştır” Yani 289. maddedeki nedenlerden birinin varlığını yasa koyucu, bu aykırılığın son karara etki ettiğini önceden ve yasayla kabul etmiştir.
Nitekim; 16. Ceza Dairesi 20/12/2017 tarih 2017/2517 Esas ve 2017/5659 Karar, 21/03/2018 tarih, 2018/1228 Esas ve 2018/831 Karar sayılı kararlarında “...CMK 289. maddesinin 1-a-e bendlerinde, hukuka kesin aykırılık halleri içinde, “mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması ile Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken kişilerin yokluğunda duruşması yapılması” gösterilmiştir. Temyiz denetiminde bu madde kapsamındaki hukuka aykırılıklar temyiz kapsamında gösterilmiş olmasa da res’en incelenecektir. (CMK 289/1) Hukuka kesin aykırılık hallerinde, hükümden önce verilen mahkeme kararlarının, temyiz incelemesi yönünden hükme esas teşkil edip etmediğinin de bir önemi bulunmamaktadır.
Bu itibarla, mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkülü için duruşmada hazır bulunması doğrudan şart koşulan zorunlu müdafiin görevlendirilmemesinin, CMK 289. maddesinin 1-a-e bendleri bağlamında hukuka kesin aykırılık oluşturduğu açık olduğundan usulüne uygun açılmış bir temyiz davasında temyiz kapsamında gösterilmiş olmasa da res’en incelenmesi gerekecektir. “
Sorulması gereken tek soru “Temyiz incelemesi temyiz başvurusunda gösterilen nedenlerle sınırlı mıdır?”
Temyiz incelemesi kural olarak temyiz dilekçesinde veya layihasında ileri sürülmüş olan sebepleri kapsayacaktır. CMK’nın 294. maddesinde, temyiz nedenini ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olacağı ve temyiz edenin başvurusunda, temyiz nedenini göstermek zorunda olduğu ifade edilmiştir. Bundan ayrıca 301. maddede de Yargıtay’ın yalnızca “temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile, temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirleyen olaylar” hakkında inceleme yapacağı açıklanmıştır. Anılan hükümler uyarınca, temyiz nedeni olarak gösterilmeyen bir hususun Yargıtay tarafından nazara alınmaması gerekmektedir.
Buna karşın, açıklanan kuralın bir istisnası bulunmaktadır. Gerçekten de temyiz dilekçesinde ileri sürülmemiş olsa bile, CMK madde 289’da belirtilen kesin hukuka aykırılık hallerinin bulunup bulunmadığının temyiz incelemesinde re’sen araştırılması gerekmektedir.
CMK 289. maddesi; hükmü temyiz hak ve yetkisi bulunanın süresi içinde temyiz edilebilir nitelikteki hükme ilişkin usulüne uygun şekilde temyiz iradesi açıkladığından Yargıtay görevli dairesince temyiz dilekçesi veya beyanında temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile (kaldı ki bu dilekçelerde kanuna ve usule aykırıdır, beraatimi istiyorum, usul ve yasaya aykırıdır şeklindeki beyanların sebep olarak kabul edilmesi gerektiği) Hukuka kesin aykırılık halinin denetlenmesi gereğinin bir zorunluluk hali olduğu belirtilmiştir. CMK 289’a göre Daire temyiz dilekçesi veya beyanında temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile hukuka kesin aykırılık halinin denetlenmesi gerekir. Zira; CMK’nın 289. maddesindeki Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da ifadesi,
CMK’nın 294. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
(2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” şeklindeki hükmü,
Temyiz dilekçesinde bir hukuki temyiz nedeni varsa, o zaman CMK’nın 289. maddesinde belirtilen hukuka kesin aykırılık hallerinin var olup olmadığı denetlenebilir, şeklinde kısıtlayıcı şekilde yorumlanamaz.
Ceza Muhakemesi Kanununun 289. maddesi lafzı ve ruhu ile hukuka kesin aykırılık hallerine özel bir önem vererek, hukuka kesin aykırılık hallerinin varlığının tespitini, sebebe dayalı temyiz incelemesi dışında tutarak kişi hak ve hürriyetlerini teminat altına almak istemektedir. Bu denetlemenin temyiz iradesi varsa, mutlaka yapılması gerektiğini açıkça bir zorunluluk olarak belirtmiştir. Aksi halde temyiz sebebi gösterilmediği için hukuka kesin aykırılık oluşturacak şekilde yapılan yargılama sonucunda kurulan hüküm ya da hukuka aykırı şekilde elde edilen delillere dayalı olarak verilen mahkumiyet hükümleri hiçbir şekilde denetlenmeyecektir. Bu durum CMK’nın 289. maddesine aykırı olup, temyiz ve adil yargılama hakkının ihlali sorunlarına yol açar.
Sonuç olarak, sanığın temyiz iradesi vardır ve temyiz sebebi gösterilmemiş olsa da Dairemizce CMK’nın 289. maddesi kapsamında bir temyiz incelemesi yapılmalıdır.
Mutlak temyiz nedenlerinin ortak özelliği, sanığa hak tanıyan kurallar olmalarının yanı sıra aynı zamanda adil bir yargılamanın yapılabilmesi için öngörülmüş, kamusal menfaatleri gözeten kurallar olmalarıdır. Bu hallerin varlığı halinde hükmün bundan mutlak olarak etkilendiği kabul edilmiştir. Kanun bu noktada hukuka aykırılığa ilişkin nedensellik bağını kendisi kurduğundan hakime takdir yetkisi bırakmamıştır.
Kanunun 289. maddesindeki kurala istisna teşkil eden CMK madde 290’daki düzenlemeyi burada açıklamak gerekir; “Sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılık, sanık aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet savcısına bir hak vermez”. Bu hüküm uyarınca, sanığın lehine olan hukuk kurallarına aykırılık bulunması, sanığın aleyhine hükmün bozulması için bir sebep teşkil etmez. Mesela son sözün sanığa verilmediği gerekçesiyle sanığın beraatine ilişkin karar bozulmaz.
Açıklanan nedenlerle; sanığın temyiz talebi CMK 289. maddede belirtilen kesin hukuka aykırılıkların bulunup bulunmadığıyla ilgili olarak sınırlı inceleme yapılıp yok ise temyiz talebinin esastan reddedilerek ONANMASINA, var ise BOZULMASINA karar verilmesi gerekir.
2- Sanığın veya müdafiinin süresi içerisinde temyiz sebepleri belirtilmeden süre tutum dilekçesi verdikten sonra temyiz nedenlerini belirtir ek dilekçeler verilmesi durumunda nasıl bir yol izlenmesi gerekir?
Mevzuatımızdaki düzenlemelere bakıldığında öncelikle temyiz başvurusu (süre tutum dilekçesi), gerekçeli temyiz dilekçesi (temyiz layihası, ek dilekçe) arasındaki fark üzerinde durulması gerekir. Bu dilekçelerin tek bir dilekçeyle verilmesi mümkündür. Ancak uygulamada çoğunlukla kısa kararın tefhimiyle birlikte 15 günlük temyiz süresi başladığında öncelikle süreyi kaçırmamak için temyiz başvuru dilekçesinin verilmesi gerekmektedir. Uygulamacılar bu dilekçeye “müddeti muhafaza dilekçesi (süre tutum dilekçesi)” adını vermektedir.
Temyiz dilekçesinde; somut bir neden belirtilmeksizin “kanuna aykırı, hukuka aykırı, usule aykırı, usul ve yasaya aykırı, uluslararası hukuka aykırı, Yargıtay kararlarına aykırı, AİHS’e aykırı, AİHM’e aykırı, haksız yersiz, adalete aykırı mahkumiyet kararını temyiz ediyorum, bazen de mahkumiyet kararını temyiz ediyorum temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını ve gerekçeli temyiz dilekçesini gerekçeli kararın tarafıma tebliğinden sonra sunacağım, beraat etmem gerekiyor bu nedenle kararı temyiz ediyorum” şeklindeki beyanlarla müdafii veya sanık temyiz iradesini beyan etmiş sayılacak mıdır?
İstinaf mahkemesinin temyiz istediğinin esastan reddine ilişkin kararına yönelik olarak temyiz incelemesi yapılabilmesi için öncelikle temyiz edenin sıfatı yani hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunması, başvurunun süresi içinde yapılması, kararın temyiz edilebilir nitelikte olması ve temyiz iradesinin usulüne uygun şekilde beyan edilmesi gereklidir.
CMK’daki hükümlere bakıldığında, hükme ilişkin temyiz başvurusunda başvuru dilekçesi içeriğinde ya da başvuru tutanağında temyize ilişkin irade açıklamasının bir şekli yoktur. Temyiz iradesi anlaşılıyorsa hüküm temyiz edilmiştir. Bu durumda temyiz iradesinin varlığı kabul edilir. Hükmün temyiz edildiğine ilişkin irade usulüne uygun şekilde beyan edildiği andan itibaren temyiz süreci başlamıştır. Bir kere süresi içerisinde temyiz isteminde bulunduktan sonra Yargıtay’da incelemeye başlanıncaya kadar dilekçe veya ek dilekçeler verilmesi ve bu dilekçelerle önceden belirtilmeyen temyiz nedeni belirtilmesinde herhangi bir engel yoktur. Yargıtay’ın incelemesine kadar verilen ek dilekçe ve gösterilen temyiz nedenleri de Yargıtay tarafından incelenmeli ve denetlenmelidir. Dolayısıyla sanığın veya müdafiinin süresi içerisinde verdiği süre tutum dilekçesiyle hukuka ve kanuna aykırı olan kararın bozulması iradesini içerir dilekçelerin temyiz sebeplerini içermediği iddiasıyla reddine karar verilemez.
3- Temyiz nedeni içermeyen süre tutum dilekçesiyle temyiz başvurusunda bulunan sanık veya müdafiinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 7 günlük süre geçtikten sonra Yargıtay incelemesi yapılmadan önce ek temyiz dilekçesi sunup sunamayacağı, alınan bu ek dilekçe kapsamında temyiz denetiminin yapılıp yapılamayacağı hususu; bu başlık altında CMK 295. maddesindeki sürenin düzenleyici bir süre olup olmadığı ve müddeti muhafaza dilekçesinden sonra verilen ek dilekçelerin 7 günlük süre içerisinde verilmediği durumda akıbetlerinin ne olacağı sorununu ele almak gerekirse;
CMK‘nın 293. maddesi uyarınca da “Süresi içinde yapılan temyiz başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller” bu hükme göre de artık temyiz süreci başlamıştır.
CMK’nın 295. maddesi içeriğinde ise “Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir dilekçe verilir.” hükmü yer almaktadır.
Kanun temyiz nedenlerini gösteren dilekçenin en geç bu süre sonunda dosyaya girmesine yönelik bir düzenleme getirmiştir. Ancak söz konusu dilekçenin bu süre içinde verilmemesinin temyiz başvurusunu ortadan kalkmasına yol açıp açmayacağı tartışmalıdır.
Zira CMK 298. maddesi uyarınca Yargıtay temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa mutlaka temyiz istemini red mi edecektir? Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, istinaf mahkemesinin yapacağı kabul edilebilirlik denetiminde aranmayan bu şartın, Yargıtay tarafından hükmün denetlenmesi sırasında yer almış olmasıdır.
Bu durumun gerekliliği yasa koyucu tarafından açıklanmıştır.
CMK’nın 295. maddesi içeriği itibariyle, temyiz dilekçesi ile hükmü temyiz ettiğini beyan edene, istinaf yasa yolundan sonraki Yargıtay denetlemesine ilişkin kanun yolu başvurusunda ayrıca bir görev daha yüklemiştir.
Ancak bu bağlamda CMK’nın 34. maddesinin 2. fıkrası “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, merci ve şekilleri belirtilir.” hükmünü taşımakta olup, yine CMK’nın 231/2. maddesinde hükmün fıkrasının son kısmında “sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, merci ve süresi bildirilir” hükmünü düzenlemiş olması ve Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun CMK’nın 34/2. maddesinin ve CMK’nın 231/2. maddesi hükümlerinin mutlaka uygulanmasına ilişkin yerleşik çok sayıda kararı bulunması karşısında, CMK’nın 295. maddesinin temyiz sebeplerinin gösterilmesini zorunlu tutması ve temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir şeklindeki düzenlemesi nedeniyle, başvurulacak temyiz kanun yolu başvurusundaki şekle ilişkin İstinaf Mahkemesinin hükmünün son kısmında temyiz yasa yoluna ve şekline (temyiz nedenlerinin gösterilmesi gerektiğine) dair sanığa bildirimde bulunulmadığından sanık ve müdafinin temyiz iradelerinin süre tutum dilekçelerinde hükmün temyiz edildiğine ilişkin irade usulüne uygun şekilde beyan edildiği andan itibaren temyiz süreci başlamıştır. Bu süreçten sonra Yargıtay incelemesi başlayıncaya kadar verilen dilekçeler ve ek dilekçeler ve gösterilen temyiz nedenleri Yargıtay tarafından incelenmeli ve denetlenmelidir. Bu nedenle temyiz isteminin kabulüne karar verilerek incelemenin yapılması zorunludur.
Kaldı ki yukarıda kanuni düzenleme irdelenmesinde sanık ve müdafii tarafından verilen dilekçede temyiz iradesi beyan edilmiş olduğundan dilekçede temyize ilişkin bir sebep gösterilmemiş olsa bile CMK 289’da belirtilen mutlak hukuka aykırılık halleri yönünden hükmün temyiz incelemesi yapılarak denetlenmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle bu yönden bir inceleme yapılmadığından,
Temyiz iradesinin varlığı halinde “Hüküm; kanuna aykırı, hukuka aykırı, usule aykırı, usul ve yasaya aykırı, uluslararası hukuka aykırı, Yargıtay kararlarına aykırı, AİHS’e aykırı, AİHM’e aykırı, haksız yersiz, adalete aykırı mahkumiyet kararını temyiz ediyorum, bazen de mahkumiyet kararını temyiz ediyorum temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını ve gerekçeli temyiz dilekçesini gerekçeli kararın tarafıma tebliğinden sonra sunacağım, ceza fazladır kanuna aykırıdır, beraatimi istiyorum, beraat etmem gerekiyor bu nedenle kararı temyiz ediyorum” şeklindeki beyanların CMK 288 maddesine uygun hukuki nedene dayalı bir temyiz sebebi kabul edilmesi gerektiği, adalete erişim hakkının doğal sonucu olduğu, bu nedenle detaylarının açıklanmasına gerek olmadığı, hükme ilişkin olarak CMK 289 maddesinde yer alan hukuka kesin aykırılık nedenleriyle birlikte CMK 288. maddesi kapsamında temyiz incelemesi yapılarak kararın denetlenmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle sanık ve müdafiinin süresi içinde verdikleri temyiz iradelerini belirtir süre tutum dilekçesi ve temyiz nedenlerini içerir ek dilekçeler kapsamında inceleme yapılıp temyiz talebinin esastan reddedilerek ONANMASI veya hukuka aykırılıklar varsa BOZULMASINA karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılınmamış ve karşı oy kullanılmıştır.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.