10. Hukuk Dairesi 2011/15387 E. , 2013/824 K.
"İçtihat Metni"....
Dava, iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımlarının davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, tüm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle; .... Tic. Ltd. Şti. olması gereken davalı isminin karar başlığına yazımdaki yanlışlığın, 1086 sayılı HUMK’nın 459. maddesine (6100 sayılı HMK."nın 304. maddesi) göre mahallinde her zaman düzeltilmesinin mümkün olmasına göre, davacı Kurum vekilinin tüm ve davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2-) Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26.maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken,.... 21.03.2007 gün ve...sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve.... sayılı kararı ile 26.maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, 506 sayılı yasaya dayalı olarak işverenler aleyhine açılan rücuan tazminat davalarında; süregelen mevcut uygulama dışında, herhangi bir etkileşim ve değişim öngörülmediğinden,
./...
-2-
Borçlar Kanununun 332/I maddesinde belirtilen işçi-işveren arasındaki akde aykırılık eylemleri ve bu çevrede maddenin 2. fıkrası gereğince işverenin akde aykırı davranışları (işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği önlemlerin alınmaması vs.) sonucu, 26/I maddeyle vaki ilişkilendirme, bir bakıma akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabii olmakla; zamanaşımının, işverenler açısından Borçlar Kanununun 125. maddesine göre belirlenmesi gerektiği gözetildiğinde on yıldır.
Zararlandırıcı sigorta olayına neden olan 3. şahıslar yönünden; üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki söz konusu olmayıp 506 sayılı Kanununu 26/2 maddesi ile Borçlar Kanununa yollamada bulunulduğundan, Borçlar Kanunun 60. maddesinde öngörülen bir ve on yıllık haksız fiil zamanaşımı süresinin uygulaması gerekir.
Maddedeki zamanaşımı süresi, zararın ve eylemi gerçekleştirenin (failin) öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlamakta olup, Kurumca zararın öğrenilme tarihinin, giderlerin sarf ve ödeme günü olduğu açıktır. Tazminat yükümlüsünün öğrenilme tarihine ilişkin olarak ise, Kurumun yetkili organının faili öğrendiği tarih esas alınmalıdır. Bu kapsamda; ceza mahkemesince yargılanıp hakkında cezalandırma kararı verilen üçüncü kişi yönünden, Kurumun, ceza kararının kesinleştiği tarihte faili öğrendiği kabul edilmeli, cezalandırma kararının söz konusu olmadığı durumlarda ise yöntemince yapılacak araştırma sonunda tazminat yükümlüsünün kim olduğunun öğrenilme tarihi açıklıkla saptanmalıdır. Önemle belirtilmelidir ki, zamanaşımı süresinin, hem zararın, hem de tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren, bir başka anlatımla, ancak, her iki olgu gerçekleştikten sonra işlemeye başlayacağı dikkate alınmalıdır.
Davaya konu somut olayda, dava dışı ... işveren, davalı ... .. tüplere dolum yapan firma, ... bu firmanın işvereni ve ... ise iş kazasının meydana geldiği işyerinin sahibi konumundadır. Bu durumda, kusurlu bulunan davalılar, 506 sayılı Yasanın 26/2. maddesi kapsamında 3’üncü kişi durumundadır.
Hal böyle olunca, davalılar ile sigortalı Davut Uçar arasında hizmet akdinden doğan bir ilişki söz konusu olmadığı gibi, sorumluluğunun temelini haksız fiil teşkil ettiğinden, 506 sayılı Kanunun 26/2 maddesi ile Borçlar Kanununa yollamada bulunulduğundan, zamanaşımı süresinin Borçlar Kanunu"nun 60. maddesine göre belirlenmesi gerekir. Söz konusu maddede zamanaşımı süresi faile ve zarara ıttıla tarihinden itibaren 1 yıl ve her halükarda olay tarihinden itibaren 10 yıldır. Somut olayda zararlandırıcı sigorta olayının 08.01.1998 tarihinde meydana geldiği, rücu davasının ise 06.07.2010 tarihinde açıldığı gözetildiğinde, olay tarihi ile dava tarihi arasında 10 yıldan fazla zaman geçtiği için 3’üncü kişi durumunda olan tüm davalılar yönünden dava, zamanaşımına uğradığı halde, mahkemece, bir kısım kurum alacakları yönünden sarf ve ödeme tarihleri itibariyle zamanaşımı süresinin gerçekleştiğinden bahisle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir.
../...
-3-
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 24.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
....