Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/2155
Karar No: 2016/179
Karar Tarihi: 24.02.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/2155 Esas 2016/179 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/2155 E.  ,  2016/179 K.
"İçtihat Metni"

##########
MAHKEMESİ :##########İş Mahkemesi
##########
##########
##########
##########


Taraflar arasındaki “ödeme emrinin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ......İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.04.2013 gün ve 2011/801 E., 2013/176 K. sayılı kararın incelenmesi .................. tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay .....Hukuk Dairesinin 29.04.2014 gün ve 2013/14803 E., 2014/9694 K. sayılı ilamı ile;
(...Davaya konu 15.09.2011 tarihli 2010/15917 takip no’lu ödeme emrinin 04.10.2011 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın ise 21.11.2011 tarihinde açıldığı, diğer taraftan davacı tarafından Kuruma karşı düzenlenen 07.10.2011 tarihli dilekçede; ödeme emrinin 05.10.2011 tarihinde tebliğ edildiği belirtilip 6 aylık yönetim kurulu üyeliği karşılığı 2.187,80 TL dışında bu tutarı aşan borcun iptalinin talep edildiği, eldeki davada da süresi içinde Kuruma itiraz edildiğinin ve itirazın reddi üzerine eldeki davanın açıldığının ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Mahkeme, davanın, 6183 Sayılı Yasanın 58. maddesinde öngörülen 7 günlük itiraz süresi içinde açılmadığını gerekçe göstererek davanın reddine hükmetmiştir. Mahkemece, davacının iddia ve savunmaları üzerinde durulup, 07.10.2011 tarihli dilekçenin Kuruma intikal tarihi ile Kurum cevabi yazısının davacıya tebliğ tarihi Kurumdan araştırılıp açıklığa kavuşturulmalı ve varılacak sonuca göre hak düşürücü sürenin geçip geçmediği değerlendirip ileri sürülen talep hakkında bir karar tesis edilmelidir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

##########

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı kurumun müvekkili hakkında toplam 15.044,68 TL prim borcu nedeniyle icra takibi başlattığını, ödeme emrine süresi içinde ..... İl Müdürlüğüne itiraz edildiğini, davalı kurumun itirazı yerinde bulmayarak reddettiğini, yapılan takibin haksız ve mesnetsiz olduğunu, ödeme emrine konu borcun 6 aylık döneminden sorumluluğu bulunduğunu, müvekkilinin üst düzey yöneticilik sıfatı olmadığını belirterek, ödeme emrinin iptalini istemiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili, davanın 7 günlük yasal süre içinde açılmadığını, 6183 Sayılı Yasa" nın 58/5. maddesine göre davacının itirazında haksız çıkması durumunda alacağın %10 zamla tahsili gerektiğini belirterek, haksız ve yersiz açılan davanın reddine ve kurum alacağının %10 zamla tahsiline karar verilmesini savunmuştur.
Yerel mahkemece, Kurum alacağı için 6183 Sayılı Yasanın 55. maddesi uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrine karşı borçlunun, anılan yasanın 58. maddesine göre ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde iş mahkemesine dava açarak ödeme emrinin iptalini isteyebileceği, itiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü süre niteliğinde olduğu, davacıya 2010/15917 sayılı takip dosyasında gönderilen 15/09/2011 tarih 17618846 sayılı ödeme emrinin hangi tarihte tebliğ edildiği dosya kapsamından anlaşılmadığı, ancak davacının ödeme emrine karşı kuruma yaptığı itirazda ödeme emrinin tarafına 05/10/2011 tarihinde tebliğ edildiğinin belirtildiği, Kurum tarafından itirazının reddi üzerine 21/11/2011 tarihinde bu davanın açıldığı, gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuş; yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Hükmü temyize, davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 6183 sayılı Kanun uyarınca gönderilen ödeme emrinin iptaline ilişkin davanın anılan Kanunun 58. maddesinde düzenlenen yedi günlük süre içinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, “Türk Sosyal Sigortalar Sistemi” ağırlıklı olarak primli rejime dayanmaktadır. Kurumun sosyal sigorta yardımlarını sağlaması, en önemli gelir kaynağı olan sigorta primlerinin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmesine bağlıdır.
Bu konudaki ilk yasal düzenlemeyi içeren Mülga 506 sayılı Kanunun 80. maddesinin ilk şeklinde prim alacağının tahsili İcra İflas Kanunu hükümlerine göre yapılmakta iken, 01.12.1993 gün ve 3917 sayılı Kanunun 1. maddesi uyarınca yapılan değişiklik ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerine tabi kılınmış; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88. maddesinde de Kurumun prim ve diğer alacaklarını 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun uyarınca takip ve tahsil edeceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Prim borçları, bu düzenlemeler ile kamu alacağı derecesine getirilerek, takip ve tahsilinde, icra ve iflas hukukuna göre çabukluk ve sadelik sağlanmak istenmiştir. Gerek mülga 506 sayılı Kanun, gerekse yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanunda yer alan aynı yöndeki düzenlemeler primlerin zamanında ve düzenli olarak tahsilini sağlamaya yöneliktir. Takip yetkisinin bizzat Kuruma tanınmış olması da aynı amaca hizmet etmektedir.
Bu doğrultuda 6183 sayılı Kanunun “Ödeme emrine itiraz” başlıklı 58. maddesi düzenlemesine göre;
"Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz kamisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtirazın şekli, incelenmesi ve itiraz incelemelerinin iadesi hususlarında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur.
Borcun bir kısmına itiraz eden borçlunun o kısmın cihet ve miktarını açıkça göstermesi lazımdır, aksi halde itiraz edilmemiş sayılır.
İtiraz komisyonu bu itirazları en geç 7 gün içinde karara bağlamak mecburiyetindedir.
İtirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı %10 zamla tahsil edilir.
İtiraz komisyonlarının bu konudaki kararları kesindir.
Borcun tamamına bu madde gereğince vakı itirazların tamamen veya kısmen reddi halinde, borçlu ret kararının kendisine tebliği tarihinden itibaren 7 gün içinde mal bildiriminde bulunmak mecburiyetindedir.
Borcun bir kısmına karşı bu madde gereğince vakı itirazlar mal bildiriminde bulunma müddetini uzatamaz."
Hükmü yer almaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.04.2001 gün ve 2002/21-201 E., 2002/297 K. ; 24.03.2004 gün ve 2004/10-164 E. , 2004/170 K. sayılı kararlarında da benimsendiği üzere itiraz davası için öngörülen yedi (7) günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle defi değil, bir itiraz olup; sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir ve resen gözönünde tutulur.
Kurum alacağı için 6183 sayılı Kanunun 55. maddesi uyarınca düzenlenip, tebliğ edilen ödeme emrine karşı borçlu, anılan Yasanın 58. maddesi uyarınca 7 gün içinde iş mahkemesine itiraz davası açabilir.
Anılan madde metninde itirazın “vergi itiraz komisyonuna yapılacağı” hükmü yer almakta ise de, mülga 506 sayılı Kanunun 80. maddesinin “Kurum alacaklarının tahsilinde 21.07.1953 tarih ve 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde, alacaklı Sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesi yetkilidir” düzenlemesi ve yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin “Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir” hükümleri ile birlikte davalı Kurum bünyesinde 6183 sayılı Kanunun itiraz mercii olarak belirttiği vergi itiraz komisyonunu bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, maddede belirtilen vergi itiraz komisyonuna itiraz yolunun; Sosyal Güvenlik Kurumu (...) alacaklarının tahsili yönünden 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıklarda iş mahkemesine dava açılması yolu olarak kabulü zorunludur.
Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 E., 2006/249 K. sayılı kararında da belirtilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için Anayasal “hak arama özgürlüğünün” de değerlendirilmesi gerekmektedir.
2709 sayılı T.C. Anayasası’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesi uyarınca; “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.”
Maddeye 03.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanunun 16. maddesi ile eklenen 2. fıkra uyarınca “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır”.
Bu bağlamda anılan madde hükmüyle hak arama özgürlüğü Anayasal bir kurum olarak, diğer temel haklar gibi düzenlenmiş ve Anayasa güvencesine bağlanmış, Anayasa’da kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır.
Vatandaşlara hak arama özgürlüğü konusunda anayasal bir hak tanınırken, Devlete de, onların bu haktan yararlanmayı sağlayacak şartları hazırlama görevi yüklenmiştir. Devlet için öngörülen bu zorunluluk ilgilinin Anayasal haklar içinde yer alan hak arama özgürlüğünün yaşama geçirilmesini sağlayacaktır.
Bu anayasal görevin yerine getirilmesi için getirilen yasal düzenlemeler ve kurulan kurumların görevleri de bu bilinçle değerlendirilmelidir.
Bu kapsamda Anayasal teminat altına alınmış hak arama özgürlüğünden bahsedebilmek için Devletin işlemlerinde işleme karşı başvuru yollarını ve süresini açıkça, vatandaşında kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermelidir.
Bu görevin yerine getirildiğinin kabulü için alacaklarının tahsiline yönelik işlemlerin tamamında ilgili mevzuatın vergi alacaklarının tahsili ile alacaklarının tahsiline ilişkin olarak uygulanmasındaki farklılıklar da dikkate alınarak ilgiliye, işleme karşı başvurabileceği kanun yolu ve süresinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Anılan zorunluluk karşısında, Kurum alacaklarının tahsiline ilişkin olarak, 6183 sayılı Kanunun 55. maddesi uyarınca, Kurumca düzenlenen ödeme emrinin ilgilinin başvurabileceği kanun yolu ve süresini açıkça gösterir ve özellikle mevzuatta açıklık bulunmaması nedeniyle 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi ile öngörülen itiraz hakkını kullanabilmesi için yedi günlük süre içinde iş mahkemesine dava açabileceği ihtaratını da içerir şekilde düzenlenmelidir.
Somut uyuşmazlığın incelenmesinde, davacının 58. maddede öngörülen süre içinde Kuruma itirazda bulunduğu açıktır.
Davacı tarafından doğrudan iş mahkemesine dava açılmamış ise de, Kurumun davacıya gönderilen ödeme emrinde itiraz yolu olarak iş mahkemelerine dava açılabileceği ihtarında bulunulmayıp, aksine sadece vergi itiraz komisyonundan bahseden 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı ihtarında bulunması; Kurumun davacının itirazını usul yönünden reddederek itiraz merciinin iş mahkemeleri olması gerektiği yönünde kanun yollarını açıkça gösterici işlem tesis etmeyip, bir anlamda davacıyı yanıltıcı şekilde itirazını esastan inceleyerek reddine karar vermesi karşısında, davacının hak arama özgürlüğünün zedelendiğinin ve Kuruma ödeme emrinin tebliğini takiben yaptığı başvurunun hatalı merciye (görevli olmayan yere) yapılan başvuru olarak, yedi günlük dava açma süresini kestiğinin kabulü zorunludur.
Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 02.11.2011 gün ve 2011/21-571 E., 2011/680 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ödeme emrinin tebliğ edildiği 05.10.2011 tarihinden sonra yasal süre içersinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Bursa İl Müdürlüğü’ne verdiği 07.10.2011 tarihli dilekçe ile itiraz etmiştir. İtiraz üzerine Kurum tarafından verildiği iddia edilen itirazın reddine ilişkin kararın davacıya tebliğ edildiğini gösterir belgelerin dosyada mevcut olmaması nedeniyle bu hususta araştırılma yapılarak, ret kararının tebliğ tarihinin tespit edilerek, sonucuna göre karar verilmelidir.
O halde, Özel Daire bozma ilamında belirtilen gerekçelerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: .......... temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 24.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi