
Esas No: 2012/23707
Karar No: 2013/728
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2012/23707 Esas 2013/728 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
...
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın 5510 sayılı Yasa"nın 4/I-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu, geçiş hükümlerini içeren aynı Yasa"nın Geçici 7. maddesi hükmünde “bu Kanun"un yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun"un geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” hükmü gözetildiğinde, eldeki somut uyuşmazlığın dayandığı mevzuat hükümleri 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen
./...
-2-
belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ...ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını yada kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değerde delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Somut olayda ; davacı, davalı işveren nezdinde 05.02.1995 – 11.10.2007 tarihleri arasında askerlik süresi hariç kesintisiz çalışmasında eksik bildirilen hizmetinin tespitini istemiştir. Mahkemece; davacının davalı işveren nezdinde 06.09.1999 – 11.10.2007 tarihleri arasında 2915 gün süre ile asgari ücretle çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine hükmederek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; dava konusu reddedilen dönemde davacının hizmet cetvelinde dava dışı işyerindeki çalışmalarına ilişkin davacının söz konusu çalışmaların kendisine ait olmadığına ilişkin iddiası araştırılmadan, davacı ile birlikte dava dönemi çalışması olan davalı işverenin bordrolarında kayıtlı kişilerin re’sen bilgi ve görgülerine başvurulmadan, davacının, çalıştığını iddia ettiği davalı işverenin işyerlerinin adreslerinin tespit edilerek komşu işyerleri ve burada çalışanlar tespit edilip bilgi ve görgüleri alınmadan; hüküm kurulması eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında yapılacak iş; davacının, kesintisiz olduğunu iddia ettiği çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; öncelikle davacının dava dönemi hizmet cetvelinde görülen dava dışı işyerlerinde çalışmalarının olup olmadığı, ilgili işverenler ve bordrolarına kayıtlı çalışanlar tespit edilip bilgi ve görülerinin alınarak davacının dava dışı işyerlerinde çalışmalarının gerçek olup olmadığı araştırılmalı; davacının çalıştığını iddia ettiği davalı işverene ait işyerlerinin dava konusu dönemde faal olup olmadıkları yöntemince araştırılmalı; davacının çalıştığını iddia ettiği davalı işverene
../...
-3-
ait işyerlerinin adresleri tespit edilerek söz konusu işyerlerine, davacının çalıştığını iddia ettiği dönemlerde faal olan komşu işyerleri ilgili vergi dairelerinden ve belediye birimlerinden sorularak tespit edilmeli; tespit edilen komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler ve gerektiğinde davacının çalışmalarını bilebilecek tarafsız tanıklar yöntemince gerekirse re"sen saptanarak, çalışmaların varlığı ve süresi yönünden bilgi ve görgülerine başvurulmalı; yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde; tanıkların kurum kayıtlarında görünen çalışmalarına ilişkin belgeler getirtilerek beyanları denetlenmeli; davacının çalışmalarında kesinti olduğunun tespit edilmesi halinde hak düşürücü süre irdelenmeli; böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip, deliller hep birlikte değerlendirilip, takdir edilerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı işverene ve davacıya iadesine, 22.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
....