6. Ceza Dairesi 2020/1829 E. , 2021/727 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Nitelikli yağma
HÜKÜMLER : Temyiz isteminin reddi, mahkumiyet, mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/07/2019 günlü ve 2019/118-314 sayılı ilamı ile nitelikli yağma suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine karşı, sanıklar ... ve ... müdafiilerinin 5271 sayılı CMK"nın 272 ve müteakip maddeleri uyarınca İstinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 22/10/2019 gün ve 2019/3225-2618 sayılı kararı ile "İlk derece mahkemesince şikayetçiler ... ve ..."ın zararlarının karşılanmaması nedeniyle sanıkların bu şikayetçiler açısından kurulan mahkumiyet hükümlerinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması yönüne gidilmemiş ise de, sanıklar veya yakınlarının etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması amacıyla talepte bulunduğunun anlaşılmış olması karşısında bu şikayetçiler açısından müracaat ettiklerinde kendilerine ödenmek üzere tevdi mahalli tayini belirlenip mahkum olan sanıklara bu şikayetçilerin zararlarını ödemeleri hususunda makul bir süre verildikten sonra yağma suçundan bu şikayetçilere karşı kurulan mahkumiyet hükümlerinde durumlarının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, nedeni ile" yerel mahkeme ararının BOZULMASINA kararı verildiği, bozma kararı üzerine dosyayı yeniden ele alan yerel mahkemece 04/02/2020 gün ve 2020/14-46 sayılı karar ile yeniden ve aynı şekilde kurulan hüküm üzerine sanıklar müdafiilerince yeniden istinaf kanun yoluna başvurulduğu, dosyayı ele alan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 29/04/2020 gün ve 2020/1250-982 sayılı kararı ile “Müştekiler ... ve ..."ye yönelik nitelikli yağma suçlarından kurulan mahkumiyet hükmü yönünden temyiz yolu açık olmak üzere, müştekiler ..., ..., ..., ..."a yönelik nitelikli yağma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri yönünden KESİN olmak üzere” “İstinaf başvurularının ESASTAN REDDİNE” kararına karşı, sanıklar ... ve ... müdafii tarafından usulüne uygun olarak temyiz davası açıldığı; sanıklar ... ve ... hakkında müştekiler ..., ..., ..., ..."a yönelik nitelikli yağma suçundan kurulan hükmün kesin nitelikte olmasına rağmen sanık müdafiinin bu hükme karşı da temyiz davası açması sonucu yapılan incelemede 5271 sayılı CMK"nin 286 . maddesi uyarınca sanıklar hakkında bu suçtan verilen hükmün temyiz edilemeyecek hükümlerden olması gerekçesiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 20/05/2020 tarihli ek kararıyla reddedilemesi üzerine; Sanıklar ... ve ... müdafiinin süresi içinde bu ek karara karşı da temyiz davası açtığı anlaşılmakla;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 29/04/2020 gün ve 2020/1250-982 sayılı "Esastan red" kararı ve temyiz isteminin reddine dair 20/05/2020 tarihli ek kararına karşı usulüne uygun olarak açılan temyiz davası üzerine, temyiz dilekçelerinde hukuka aykırı olduğu ileri sürülen hususlar ile re’sen incelenmesi gereken konular 5271 sayılı CMK’nin 288. ve 289. maddeleri kapsamında incelenip görüşüldü;
I-İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 20/05/2020 gün ve 2020/1250-982 sayılı Ek kararına karşı yapılan temyiz başvurusunun incelenmesinde;
Hükmolunan cezanın miktarı ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK"nın 286/2-a maddesi uyarınca, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizleri mümkün olmadığından, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince verilen temyiz isteminin reddine ilişkin 20/05/2020 tarihli, 2020/1250-982 sayılı ek kararda bir isabetsizlik görülmediğinden, bu karara yönelik sanıklar müdafiinin temyiz itirazının reddiyle, temyiz isteminin reddine dair ek kararın ONANMASINA,
II- Sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde ise;
5271 sayılı CMK"nın “Temyiz nedeni” başlıklı 288. maddesi uyarınca;
(1)Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
(2)Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.""
Aynı Kanunun “Hukuka kesin aykırılık hâlleri” başlıklı 289. maddesi uyarınca;
(1)Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a)Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b)Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c)Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d)Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e)Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f)Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g)Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h)Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i)Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
Temyiz başvurusunun içeriği” başlıklı 294. maddesi uyarınca;
(1)Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
(2)Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.”
Temyiz isteminin reddi” başlıklı 298. maddesi uyarınca;
Yargıtay, süresinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.
Nihayet “Temyiz isteminin esastan reddi veya hükmün bozulması” başlıklı 302. maddesi uyarınca;
(1)Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.
(2)Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı gösterilir.
(3)Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir.
(4)Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur.
(5)289 uncu madde hükümleri saklıdır.
Yukarıda özetlenen mevzuat hükümleri uyarınca, istinaf sonrası temyiz incelemesi sebebe bağlı olup hukuksal denetimle sınırlıdır. Temyizde kural olarak maddi vaka denetimi, diğer bir ifadeyle sübut denetimi yapılamaz.
Dairemize göre, ilk derece mahkemesi ve son tahlilde istinaf mahkemesinin maddi vaka konusundaki kabulü akla, mantığa, ilme ve fenne aykırı ise bu durumda istisnaen maddi vaka yani sübut konusuna girilebilir.
Bir örnekle açıklamak gerekirse; ilk derece mahkemesi ve istinaf, sanığın mağdurun kendisine “Hödük” demesine kızarak ona karşı kasten yaralama suçunu işlediğini kabul etmiş, bu sebeple sanık hakkında haksız tahrik altında kasten nitelikli yaralama suçundan verilen cezada indirim yapılmış ve katılan da “Ben ... hödük demedim. O nedenle haksız tahrik indirimi yapılmamalıydı” biçiminde bir gerekçeyle hükmü temyiz olsun. İlk derece ve istinaf mahkemesince hödük denildiğinin kabul edilmesi konusunun irdelenmesi bir maddi vaka denetimi yani sübut denetimi olup, kural olarak temyiz denetiminde bu konuya girilmemelidir.
Ancak; “Hödük” kelimesinin ne manaya geldiği, bu sözün haksız fiil teşkil edip etmediği, somut olayda tahrik hükümlerinin nasıl yorumlanıp, uygulandığı hususlarının denetlenmesi ise; hukuksal denetimdir ve temyizde yapılması gereken de budur.
Mağdur temyiz dilekçesinde, "... doğuştan sağır dilsizim, bu sebeple hödük demem mümkün değil deyip, dilekçe ekinde de buna dair sağlık kurulu raporu ibraz etmiş ise, bu kabul; akla, mantığa, ilme ve fenne aykırı olacağından artık vaka denetimi yapılabileceği düşüncesindeyiz.
Nitekim Dairemiz, bu düşüncelerden hareketle verdiği 24.05.2018 günlü, 2017/5297 Esas ve 2018/8102 sayılı Kararında, sanık müdafiinin müvekkili hakkında TCK"nın 143. maddesinin uygulanmaması gerektiğini temyiz nedeni yaptığı olayda, ilk derece mahkemesi ve istinaf ceza dairesinin 27.01.2015 günü, suçun işlendiği saat dilimi olarak kabul ettiği 18.30-21.00 saatleri arasının değil de gündüz sayılabilecek başka bir saatin suç saati olarak kabul edilip edilmemesini, yani suç saatine ilişkin sübut konusunu denetlemenin bir maddi vaka denetimi olacağını, temyiz denetiminde bunun yapılamayacağını, suçun işlendiği kabul edilen saatin TCK"nun6/1-e. maddesi uyarınca gece vakti olup olmadığı, buna bağlı olarak aynı Kanunun 143. maddesinin somut olayda uygulanmas gerekip gerekmediği, gerekiyorsa doğru uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesinin ise, hukuksal denetim olduğunu, hukuksal denetimle sınırlı inceleme sonunda, somut olayda, suç saati alarak kabul saatin gece vakti olduğunu ve uygulamanın hukuka uygun olarak yapıldığını tespit ederek temyiz isteminin esastan reddiyle hükmün onanmasına karar vermiştir.
İstinaf sonrası temyizde önemli olan diğer bir konuda, temyiz incelemesinin sebebe bağlı ve sebeple sınırlı olarak yapılmasıdır.
CMK"nın 298. maddesi uyarınca, temyiz istemi sebep içermiyorsa reddi gerekir.
Ancak, CMK"nın 289. maddesinin âmir hükmü uyarınca temyiz dilekçesinde bu maddedeki sebeplere dayanılmasa da, temyiz incelemesi sebebi yapılan husus incelenirken 289. maddede tadadi olarak sayılan hukuka kesin aykırılık hallerinin tespit edilmesi hâlinde hükmün (varsa diğer sebeplere ilâveten) bu sebeple(de) bozulması gerekir.
Dairemiz, 5271 sayılı CMK’nın 302/3. maddesi uyarınca, temyiz dilekçesi ve beyanında gösterilen sebep yerinde ise, diğer bir ifadeyle ileri sürülen hukuka aykırılığı varit kabul ettiği taktirde hükmü bu yönden bozmakta, varsa ileri sürülmeyen bütün diğer hukuka aykırılık hâllerini de kararında göstermektedir.Burada son olarak açıklamak gerekirse;
Hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delilin hükme dayanak yapılması nedeniyle hüküm temyiz edilmiş veya başka bir sebepten temyiz edilmiş olmakla birlikte bu husus temyiz incelemesi sonucu tespit edilmiş ise, CMK"nın 289/1-i maddesi uyarınca hükmün bozulması gerekir. Burada kalan delillere göre, sübutun yeniden değerlendirilmesi gerektiği şeklinde bir bozma, mevzuatımıza uygun tam bir hukuksal denetimdir. Ancak bunu yapmak yerine, kalan delillerin de mahkûmiyete yeteceğini değerlendirip temyiz istemini esastan reddetmek ya da kalan delillere göre beraat kararı vermek gerekir diyerek hükmü bozmak ya da 303/1-a maddesine göre düzelterek onamak tam bir vaka denetimidir.
Somut olayda;
Sanık ... ve ... müdafiilerinin temyiz isteminin, yapılan teşhisin hatalı olduğuna, müştekilerin bir kısmına kovuşturma aşamasında ulaşılamaması nedeni ile beyanlarının alınmamasının usuli eksiklik olduğuna, müvekkillerinin kuşkudan sanık yararlanır ilkesi gereği haklarında beraat kararı verilmesi gerektiğine yönelik olduğu anlaşılmıştır.
Ayrıca dosyada CMK"nın 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinin herhangi birinin varlığı da tespit edilememiştir.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine göre, sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla istinaf isteminin esastan reddine dair karar hukuka uygun bulunduğundan, sanıklar müdafiilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, 5271 sayılı CMK"nın 302/1. maddesi uyarınca, usul ve yasaya uygun olan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 29/04/2020 gün ve 2020/1250-982 sayılı kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKMÜN ONANMASINA, 25/01/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.