21. Hukuk Dairesi 2016/8760 E. , 2017/350 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi(Müstemir Yetkili)
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde sigortalı geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; davacının 01.12.1997 – 10.01.2000 ve 01.12.2000 – 31.02.2003 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; davacının 01.12.1997 – 10.01.2000 ve 03.12.2000 – 04.03.2003 tarihleri arasında davalı şirkette sürekli olarak sigortalı çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen ilk karar Dairemizin 09.02.2015 Tarih ve 2014/2725 E, 2015/2030 K sayılı kararında; dosyada mevcut ücret bordrolarında davacının imzası olanlar saptanarak imzasını içeren bordrolara geçmiş sürelerin dışındaki sürelerle ilgili olarak istemin reddine, imzalı olmayan ve ücret bordrosu bulunmayan süreler yönünden de mevcut tanık beyanları ile ispatlandığından belirlenecek gün sayısı kadar talebin kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuş, bozmaya uyan mahkemece son olarak; önceki karar gibi davacının 01.12.1997 – 10.01.2000 ve 03.12.2000 – 04.03.2003 tarihleri arasında davalı şirkette sürekli olarak sigortalı çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı işyerinde dış hat kaptanı ( şoför ) olarak görev yaptığını beyan eden davacının 01.02.1997 – 10.01.2000 ve 01.12.2003 – 31.03.2003 tarihleri arasındaki çalışmalarının davalı şirket tarafından davalı Kurum"a bildirildiği, ancak ... Büyükelçiliği tarafından davacının 26.06.1984 – 25.02.1992 ve 24.04.1992 – 08.03.2005 tarihleri arasında Suudi işveren nezdinde çalıştığının bildirilmesi gerekçe gösterilerek davacının söz konusu çalışmalarının iptal edildiği, bozmadan sonra alınan bilirkişi raporunda; 1997/2 – 1997/10 aylar arasında davacının imzasının olduğunun ve 10 gün hizmet bildirildiğinin, 1997/11 – 2000/1 ay arası ise davacının imzasının olmadığının, 2000/3 – 2003/3. ay arası ise ücret bordrosu olmadığının, raporun sonuç kısmında; davacının 01.02.1997 – 31.10.1997 tarihleri arasında ayda 10 gün, 01.01.1997 – 10.01.2000 ve 01.12.2000 – 31.03.2003 tarihleri arasında da kesintisiz ayda 30 gün çalıştığının bildirildiği, ancak raporda 10 günlük ve 30 günlük hizmet bildirimi yapıldığı belirtileren 01.01.1997 ve 31.10.1997 tarihleri arasında çakışma bulunduğu, ayrıca bilirkişi raporunda imza bulunmadığı belirtilen ücret bordrolarında davacının imzasının bulunduğu, bilirkişi raporundan sonra davacı tarafından beyanda bulunularak; 1997/2 – 1997/10. ay arası imzaların kendisine ait olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliğinin kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Somut olayda; hatalı bilirkişi raporu esas alınarak, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmeden hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; davacıdan, dosyada mevcut ücret bordrolarındaki imzalara itirazı bulunup bulunmadığını sormak, dosyada mevcut ücret bordrolarındaki davacı imzalarını ve çalışma sürelerini belirleyen yeni bir bilirkişi raporu almak ve böylece davacının imzası bulunan ücret bordrolarındaki aylarda bordrolardaki süreler kadar davanın kabulüne, imza bulunmayan ve ücret bordrosu olmayan süreler yönünden de mevcut tanık beyanları ile davacının çalışmaları ispatlandığından belirlenecek gün sayısı kadar davanın kabulüne karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.