21. Hukuk Dairesi 2016/7030 E. , 2017/343 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, malullük aylığı almaya hak kazandığının tespiti ile Bağ-Kur emeklilik müracaatı yaptığı tarihten itibaren almaya hak kazandığı maaşların yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; davacının malullük aylığı almaya hak kazandığının tespiti ile davalı Kurum"a başvuru tarihinden itibaren almaya hak kazandığı maaşlarının tahakkuk tarihi itibariyle yasal faizleri ile birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; “ davacının, malullük aylığı tahsis talebi ile 2006 yılında davalı Kurum"a yaptığı müracaatın reddine yönelik Kurum işleminin iptali ile müracaat tarihi itibariyle davacının malullük aylığı almaya hak kazandığının kabul ve tespitine, bu tarihten itibaren kendisine maaşlarının ödenmesine ” dair verilen ilk karar Dairemizin 29.11.2012 Tarih ve 2011/4268 E, 2012/21724 K sayılı bozma kararı ile; öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınması gerektiği, bu rapora itiraz edilmesi halinde Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu"ndan, her iki rapor arasında çelişki oluşması halinde ise çelişkiyi gidermek ve sigortalının çalışma gücü kaybı oranını ve hangi tarihten itibaren 2/3 veya en az %60 oranında malul olduğunu, sigortalı olarak ilk defa işe girdiği tarihte 2/3 oranında maluliyeti bulunup bulunmadığını tespit etmek için Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu"ndan rapor alınması gerektiği belirtilerek bozulmuş, bozma kararına uyan mahkemece son olarak yine ilk karardaki gibi hüküm kurulmuştur.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı vekili tarafından 2006 yılında davalı Kurum"a tahsis talebinde bulunulduğunun beyan edildiği, buna ilişkin davacıya ait dilekçenin dosyada bulunmadığı, ancak davalı Kurum"un 20.12.2006 tarihli yazı ile davacıya maluliyet talebinin reddedildiğini bildirdiği, davalı Kurum tarafından davacının arızasının ilk sigortalı olduğu tarihte mevcut olduğunun kabul edildiği, davacının 08.03.1998 – 31.01.2001 tarihleri arasında 2926 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığının bulunduğu, prim borcu bulunup bulunmadığının araştırılmadığı, Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğü"nün 13.04.2010 tarihli raporunda; davacının 12.02.2002 tarihinde Bağ-Kur"a girdiğinin, dosyada bundan yaklaşık 1 yıl sonrasına ilişkin belgelerin bulunduğunun, belgelere göre; her iki böbreğinde taş olan davacının ameliyat sırasında sağ böbreğini kaybettiğinin, sol böbreğin de fonksiyon yetmezliği nedeni ile diyalize girdiğinin, davacıda tespit edilen taş durumuna bağlı kronik böbrek yetmezliğinin başlangıç tarihinin tıbben tespit edilemeyeceğinin bildirildiği, Dairemizin anılan bozma kararı sonrasında; Yüksek Sağlık Kurulu"nun 07.06.2013 tarihli kararı ile; davacının mevcut arızası ile sigortalılığa girdiğini ve maluliyet aylığı bağlanamayacağını bildirdiği, davacının rapora itiraz ettiği, Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi"nin 15.10.2014 tarihli raporunda; 11.10.2008 tarihli yönetmeliğe göre davacının çalışma gücünün en az %60"ını kaybettiğinin, malul sayılması gerektiğinin, mevcut belgelere göre maluliyet başlangıç tarihinin diyaliz tedavisi gördüğü bildirilen Çukurova Üniversite"sinin 07.05.2004 tarihli raporu olduğunun bildirildiği, davalı vekilinin rapora itiraz ettiği, Adli Tıp Genel Kurulu"nun 22.10.2015 tarihli raporunda ise; davacının 31.05.1985 tarihli tüzüğe göre beden çalışma gücünün en az 2/3"ünü kaybettiğinin, 11.10.2008 tarihli yönetmeliğe göre de çalışma gücünün en az %60"ını kaybettiğinin, malul sayılması gerektiğinin, mevcut belgelere göre maluliyet başlangıç tarihinin Ankara Numune Hastanesi"nin 30.07.2003 tarihli heyet raporu olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.
1479 sayılı Yasa"nın 28. maddesine göre; çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirdiği tespit edilen sigortalı malul sayılır. Anılan Yasa"nın 29. maddesinde ise; “Malullük aylığından yararlanabilmek için bu Kanun"un 28 . maddesine göre malul sayılmak, en az beş tam yıl sigorta primi ödemiş olmak, yazılı istekte bulunmak ve istek tarihi itibariyle prim ve her türlü borçlarını ödemiş olmak” şartları düzenlenmiştir.
Somut olayda; mahkemece, davacının maluliyet aylığına hak kazanma şartlarını taşıyıp taşımadığı irdelenmeden sonuca gidilmesi ve dosya kapsamında davacının 2006 yılında davalı Kurum"a maluliyet aylığı talebinde bulunduğu yönünde belgenin bulunmadığı, sadece davalı Kurum tarafından verilen red cevabının bulunduğu göz ardı edilerek hükümde “ müracaat tarihi itibari ile davacının maluliyet aylığına hak kazandığının tespitine ” denilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; davalı Kurum"dan davacının tüm sigortalılık süreleri ile prim borcu bulunup bulunmadığını ve 2006 yılındaki maluliyet aylığı talep tarihini sormak, gelen yazı cevapları gereğince davacının maluliyet aylığı koşullarını taşıyıp taşımadığı da irdelenerek varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.