Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/212
Karar No: 2018/3879

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/212 Esas 2018/3879 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2017/212 E.  ,  2018/3879 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVALILAR : Hazine - ... - ...
    FERİ KATILAN : ...
    İHBAR OLUNAN : Ömer Alptekin

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Hazine ve ... vekili ile feri katılan ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı 11.02.2013 tarihli adli yardım istekli dilekçe ile; ... ili, ... ilçesi, 2268 parsel sayılı taşınmazdaki ...’e ait 64/480 payı vekil sıfatıyla ...’ün 26.04.2006 tarihinde sahte vekaletnameye istinaden müvekkiline sattığını, ...’e 1.500.000.-TL ödemede bulunduğunu, 45.000.-TL ise harç ödediğini, ancak ... Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/158-416 E.K. sayılı ilamıyla ...’ün resmi evrakta sahtecilik suçundan cezalandırıldığını, malik ... tarafından açılan dava üzerine ... 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/286 E. - 2012/551 K. sayılı ilamıyla satış sırasında kullanılan vekaletnamenin sahte olduğu gerekçesiyle 2268 parseldeki 64/480 payın tapu kaydının iptal edilip ... adına tapuya tesciline karar verildiğini, 03.10.2013 tarihinde kesinleştiğini, tapunun iptal edilmesi sebebiyle zararın oluştuğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutup 1.545.000,00.-TL tazminatın 26.04.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve ...’den tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
    Daha sonra 12.02.2013 tarihli dilekçe ile aynı yöndeki iddiaları ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutup 1.545.000,00.-TL tazminatın 26.04.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yardım istekli dilekçe ile ... 7.Asliye Hukuk Mahkemesinde 2013/75 Esas sayılı davayı açmıştır. Mahkemece 14.02.2013 gün 2013/75 E. - 2013/28 K. sayılı ilamıyla adli yardım isteği yönünden bir karar verilmeden anılan davanın asıl dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Asıl davada 12.02.2013 tarihinde tensiben adli yardım isteği reddedilmiş, davacı vekili bu kez 25.02.2013 tarihli dilekçe ile adli yardım isteminde bulunmuş, mahkemece anılan istek yönünden resmi kurumlara yazışmalar yapılmış, ancak adli yardım isteği hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmeden davacıdan başvuru ve nispi peşin harç alınmadan yapılan yargılama sonucunda; satış sırasında kullanılan sahte vekaletname sebebiyle davacının zararının oluştuğu, illiyet bağının üçüncü kişinin eylemiyle kesildiği gerekçesiyle Hazine ve ... aleyhine açılan davanın reddine, ... hakkında açılan davanın kabulüne, 1.545.000,00.-TL tazminatın 26.04.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ...’den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz harcı ödenmek suretiyle temyiz edilmiş, davalı ... vasisi tarafından ise temyiz harcı ödenmeden temyiz edilmiş, mahkemece davalı ...’ın vasisine temyiz harcı ve giderlerini ödemek üzere muhtıra gönderilmiş, Fettah’da muhtıranın tebliğinden itibaren verilen 7 günlük kesin süre içinde adli yardım istekli dilekçe göndermiş, mahkemece adli yardım
    - 2 -
    2017/212 - 2018/3879
    hakkında Yargıtay tarafından karar verilmesine yönünde ek karar verilmiş, ancak Yargıtay ... Hukuk Dairesinin 16.09.2014 gün 2014/7200 E. - 2014/21074 K. sayılı ilamıyla davacı vekilinin temyiz itirazları incelenerek hüküm bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesinde bulunan 2268 parsel sayılı taşınmazın 64/480 hissesinin ... adına kayıtlı iken, davalı ... adına düzenlenen sahte vekaletname ile davacıya 1.500.000,00.-TL bedel karşılığında satışının yapıldığı, satış işlemi nedeniyle tapuya 45.000,00.-TL harç ödendiği, bu durumu öğrenen gerçek tapu maliki tarafından davacı aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davası nedeniyle ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/286 E. - 2012/551 K. sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda davacı adına olan tapu kaydının iptali ile gerçek malik adına tapuya tesciline karar verildiği, bu kararın 03.10.2013 tarihinde kesinleştiği, 4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinin ""Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur."" hükmünü içermekte olduğu, bu maddede düzenlenen sorumluluğun kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olmasının yeterli olduğu, bunun yanı sıra, her ne kadar davacı noterde düzenlenen sahte vekaletnameye dayalı olarak satın aldığı taşınmazın, sonradan yolsuz tescil nedeniyle tapu kaydının iptal edilerek gerçek maliki adına tescil edilmesi nedeniyle zarara uğramışsa da, kusurun varlığı ya da yokluğunun devletin sorumluluğu için önem taşımadığı, sadece Devletin rücuu halinde iç ilişkide etkili olduğu, bu nedenle, somut olayda 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından temyiz edenin sıfatı göz önüne alındığında, yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmediği, ancak yukarıda sözü edilen yasa hükmü uyarınca, Hazinenin sorumluluğu söz konusu olduğundan adı geçen davalı hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine dair hüküm kurulmasının doğru görülmediği” belirtilmiştir. Davalı Hazine vekilinin karar düzeltme isteği de Dairenin 18.01.2016 gün 2015/2796 E. - 2016/465 K. sayılı ilamıyla reddedilmiştir. Bozma sonrasında tapu memuru ... 03.06.2016 tarihli dilekçe ile davalı Hazine yanında davaya katılmıştır.
    Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne, 1.545.000,00.-TL tazminatın 26.04.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ... ve davalı Hazineden müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılardan Hazine ve ... vekili ile feri katılan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
    Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Dosya kapsamından, davacının başvuru ve nispi peşin harcı ödemeksizin asıl ve birleşen davayı adli yardım istekli dilekçe ile açtığı, birleşen davada adli yardım isteği yönünden karar verilmeden davanın asıl dava ile birleştirildiği, asıl davada 12.02.2013 tarihinde tensiben davacının adli yardım isteğinin reddedildiği, davacı vekilinin bu kez 25.02.2013 tarihli dilekçe ile adli yardım isteminde bulunduğu, mahkemece anılan istek yönünden yazışmalar yapıldığı, ancak adli yardım isteği hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmeden başvuru harcı ve nispi peşin harç ödenmeden yargılamaya devam edilerek işin esası hakkında hüküm kurulduğu, davacının temyiz harcını ödemek suretiyle hükmü temyiz ettiği, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin de harca yönelik bozma yapmadığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (9.5.1960 Gün.21/9 sayılı YİBK).
    - 3 -
    2017/212 - 2018/3879

    Ancak “Usuli kazanılmış hak” kurumunun bir çok hukuk kuralında olduğu gibi, özellikle Yargıtay içtihatlarıyla getirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Kamu düzenine ilişkin hususlar da “usuli kazanılmış hak ilkesinin” istisnalarındandır. Harç, kamu düzenine ilişkin olup nisbi peşin harç ve ıslah harcı alınmadan karar verilmesi doğru değildir.
    Tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar belirsiz alacak davası niteliğinde olmayıp nisbi harca tabi davalardandır.
    492 sayılı Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.
    Harçlar Kanununun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrasında aynen “(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir” denildikten sonra 23/7/2010 tarihli ve 6009 Sayılı Kanunun 18. maddesi ile değişik (a) bendinde “Karar ve ilam harcı” alt başlığı ile “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilâm harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
    Aynı Kanunun “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32. maddesinde ise “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü getirilmiştir.
    Yukarıda belirtilen madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, başvuru harcı ile karar ve ilâm harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır.
    Nitekim vurgulanan bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481 sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.
    Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, davacının adli yardım isteği hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmeden , başvuru harcı ve nispi peşin harç alınmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Diğer taraftan hükmüne uyulan Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 06.09.2014 gün 2014/7200 E. - 2014/21074 K. sayılı ilamı Hazinenin TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazminat ödemekle sorumlu bulunduğuna ilişkin olduğu halde mahkemece sahte vekaletname ile yapılan satıştan kaynaklı davacının gerçek zararı bilirkişi incelemesiyle belirlenmeden resmi satış akit tablosunda yazılı satış bedeli ile tapu harcı toplamının Hazineden alınmasına yönünde hüküm kurulması doğru değildir.
    Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerledirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
    - 4 -
    2017/212 - 2018/3879

    4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerlerinin tespit edilmesi gerekmektedir.
    Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
    Somut olaya gelince davacı tazminat istemine konu taşınmazın mülkiyetini ... 5.. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/286 E. – 2012/551 K. sayılı tapu iptali ve tescile ilişkin kararının kesinleştiği 03.10.2013 tarihte kaybetmiş ise de anılan dava kesinleşmeden eldeki dava açıldığından dava tarihi itibariyle taşınmazın niteliğinin ve değerinin belirlenmesi gerekmektedir.
    Hal böyle olunca öncelikle davacının adli yardım isteği yönünden bir karar verilmeli, adli yardım isteğinin reddi halinde başvuru harcı ve nispi peşin harcı ödemesi yönünde davacıya usulünce süre verilmeli, harcın ödenmesi halinde dava tarihi itibariyle Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 E.K. sayılı kararı çerçevesinde arsa vasfında olup olmadığı araştırılmalı, bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde, uzman bilirkişiler huzuruyla keşif yapılıp emsal incelemesi ve karşılaştırması yöntemiyle arazi niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde ise tarımsal gelir metoduna göre davacının satın aldığı payın dava tarihindeki gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    Diğer taraftan Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince açılacak tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenin olup Tapu Kadastro Bölge Müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmamaktadır. Taraf sıfatı HMK’nın 114/1-d maddesi uyarınca dava şartı olup istek olmaksızın resen gözetilmesi gereken usul kurallarındandır. Bu sebeple Tapu Kadastro Bölge Müdürlüğü hakkında açılan davanın HMK’nın 114/1-d ve 115/2 maddeleri uyarınca pasif taraf sıfatı yokluğu yönünden usulden reddine karar verilmesi ve anılan müdürlük lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu yönde olumlu veya olumsuz hüküm kurulmaması da isabetsizdir.
    Açıklanan hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar Hazine ile ... vekili ve feri katılan ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 17/05/2018 günü oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi