6. Ceza Dairesi 2015/5129 E. , 2018/3331 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma
HÜKÜM : Beraat
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Ceza muhakemesinin asıl amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır. Bu da usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda olacaktır. Bu nedenle hüküm kesinleşinceye kadar inceleme olanağı bulunan kanıtların ele alınıp değerlendirilmesi, diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşmesi için; olaya ışık tutabilecek nitelikte tüm yasal kanıt ve belgelerin araştırılıp, elde edilen tüm delillerin, akla, mantığa, bilimsel verilere, fiziksel kurallara, herkesçe bilinen somut duruma, gündelik hayatta elde edilen karine niteliğindeki bilgilere uygun olup olmadığı belirlenerek, bu konuda varsa yanılgılar sonlandırılıp, birini diğerine üstün kılan anlatım ve/veya deliller açıklanıp, hukuki sonucun temyiz merciince denetlenebilir bir gerekçe ile yazılması gerekir.
Hakimi maddi gerçeği ulaştıracak araçlar, delillerdir.
Bütün isnat araçları delildir. Soyut olarak da deliller eşdeğerdedir. Bu nedenle deliller yeterince araştırılmamış veya soruşturma eksik ise bu hususlar giderilmelidir. Soruşturma evresinde toplanmamış delilleri mahkemenin toplaması gerekir. Hakimin sanık lehine ve aleyhine olan delilleri araştırıp; tam bir inanışla özgürce değerlendirerek kuşkudan arınmış bir sonuca ulaşması gerekir. Kuşkular yenilmelidir. Yani hükümde varsayıma dayalı kuşkulu kalan hususlar olmamalıdır. Maddi gerçeğin olayın bir bütünü veya parçasını temsil eden kanıtlardan ortaya çıkarılması gerekir. Bir takım varsayımlara dayanılarak karar verilmesi ceza muhakemesinin amacına kesinlikle aykırıdır. Kuşku ve çelişki yenilmeden karar verilemez. Bir suç varsa bunun failini belirleyebilmek ancak kanıtların yorumu ile olanaklıdır. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu
./..
ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa imkan vermemelidir. Yüksek ihtimal ile deliller yeterli toplanmadan bir ceza verilemez. Eylem veya eylemlerin bir suç olup olmadığının belirlenmesi için, önce sözkonusu eylemin işlenip işlenmediğinin belirlenmesi gerekir. Bu da kanıtların yorumu ile cevaplanacaktır. Hakim hangi kanıtı nasıl yorumladığını, yorum ile nasıl bir kanıya ulaştığını, kararının gerekçesinde göstermek zorundadır.
İlk derece mahkemesi, tek ve asli görevi olan gerçeği ortaya çıkarmak için, sanığın lehine ve aleyhine tüm kanıtları dava sonuçlanıncaya kadar toplar, tek tek ve/veya bir bütün halinde değerlendirip birbirini tamamlayan parçaları ele alıp, mantıksal bir yol izleyerek vicdani kanaate (hükme konu) sonuca ulaşır.
Varsayıma dayalı ve/veya kuşku duyularak hüküm kurulamaz. Geçerliliği tartışılır ve/veya kanıtlanmamış beyanlar varsa, ortada karanlık kalmış bir nokta olduğu söylenebilir. Kanıtlar mutlaka sanığın suç işlediğini kesin olarak kanıtlayan bir noktaya ulaşmalıdır. Ulaşamıyorsa bu durum sanık aleyhine yorumlanmamalıdır. Ceza yargılamasının en büyük ilkesi olan ""in dubia pro reo"" kuşkudan sanık yararlanır kuralına göre değerlendirme yapılacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelirsek;
15.10.2012 tarihinde düzenlenen iddianame ile; “21.12.2012 tarihinde kullanmakta olduğu 05368129823 nolu cep telefonundan müştekinin kullanmakta olduğu 05327480660 numaralı cep telefonunu arayarak "gönderdiğim hediyeyi aldınmı" demesi üzerine müştekinin "kimsin sen" dediği, şüphelinin de müştekiye "yakında beni tanıyacaksın eşinden mi başlıyayım, çocuklarından mı, golf arabandan mı" diyerek tehdit ettiği; 01.01.2012 tarihinde şüphelinin kullanmakta olduğu 05327480660 numaralı cep telefonundan müştekinin kulllanmakta olduğu 05368129823 numaralı cep telefonunu tekrar arayarak "balkona çık göreşelim" diyerek telefonu kapattığı ve müştekinin tedirgin olması nedeniyle balkona çıkmaması üzerine şüphelinin müştekiyi tekrar arayarak "sen bana zarar verdin ya senin canını alacağım ya eşinin ya çocuğunun, benim kim olduğumu göreceksin, ya bana 50.000.-TL para vereceksin ya canını vereceksin" diyerek tehdit ettiği” iddiasıyla sanık hakkında kamu davası açıldığı;
Soruşturma aşamasında, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, suçta kullanılan ve sanık ... adına kayıtlı bulunduğu anlaşılan 0536 812 9823 numaralı telefon hattına ait abonelik sözleşmesi ve eklerinin getirtilip, inceleme için Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği’ne gönderildiği, dosya arasında bulunan 19.09.2012 gün ve 2012/1957 sayılı raporda, ... adına atılı bulunan imzaların, sanık ..."ya ait olup olmadığı yönünde menfi yada müspet kanaat bildirmenin mümkün olmadığının belirtildiği;
Sanık ..., 27.02.2012 tarihinde, polis merkezindeki savunmasında özetle; “0536 812 9823 numaralı telefonu ilk kez Polis Merkezinde duyduğunu, kendisinin böyle bir hat çıkartmadığını, olayda bahsi geçen şahısları tanımadığını, daha önce kimliğini kaybetmediğini...” söylediği, sanığın, bu ifadesi sırasında, bir örneği dosya arasında bulunan,
31.03.2008 tarihinde “YENİLEME” nedeniyle Buca Nüfus Müdürlüğü’nce verilmiş nüfus cüzdanını ibraz ettiği;
Mahkeme huzurunda, 15.11.2013 günlü oturumda ise; "Ben müşteki ..."ı tanımıyorum. 0536 812 98 23 numaralı hattı ben kullanmıyorum. Bu hatla birlikte ayrıca 7 tane daha benim kimlik bilgilerimde benim adıma çıkarılmıştır. Benim bu hatlardan haberim yoktur. Kimin, nasıl, ne şekilde hat çıkarttığı konusunda bilgim yoktur. Karakoldan çağrı pusulası geldiğinde bu hatların benim adıma çıkarıldığını öğrendim ve aynı gün tüm hatları iptal ettim. Ben iddia edildiği gibi söz konusu numaradan şikayetçiyi arayarak tehdit etmedim. Kendisinden 50.000,00 TL para istemedim. Ben karakolda hatların İzmir/Bornova tarafında bir yerde çıkarıldığını öğrendim. Benim nüfus cüzdanım kaybolmuştu, İzmir ilinde kaybetmiştim. Daha sonra yenisini çıkartmıştım, tahminen o nüfus cüzdanı kullanılmış olabilir. Daha önce Muğla ve Bodrum"a hiç gitmedim. Askerden geldiğimden bu yana İstanbul"da ikamet ediyorum. Şikayetçi kendisini telefonla arayan şahsın doğu şivesiyle konuştuğunu söylediğini öğrendim, ben doğma büyüme İzmir"liyim" şeklinde beyanda bulunduğunun anlaşılması karşısında;
Sanığın, aşamalarda değişerek gelişen, birbiri içerisinde bir ölçüde kendi kendine çelişen beyanları arasındaki açık aykırılıklar giderilip,
Öncelikle; resmi kurumlardan, olay tarihi öncesi ve sonrasında kayıtlara giren, sanığın imzasının bulunduğu evrak temin edilip, dosya arasında bulunan sanığa ait imza-yazı örnekleri ile birlikte incelemeye gönderilip, suç konusu telefon hattına ait abonelik sözleşmesindeki imzanın sanığa ait olup olmadığı ve resmi belgelerde kullandığı imzasından farklılık gösterip göstermediği hususunda bir kezde Adli Tıp Kurumundan rapor alınıp,
Sanığın, nüfus cüzdanını kaybettiği ve yenisini çıkarttığı yönündeki savunması ilgili, Nüfus Müdürlüklerinden resen araştırılıp,
Suça konu gsm. hattına ait HTS. kayıtlarında, anılan telefon numarası ile en fazla iletişimi gözüken telefon hattı sahiplerinin tespiti ile, gerektiğinde andlı beyanları alınmak suretiyle, sanık ... ile irtibatları bulunup bulunmadığı hususları da saptandıktan sonra, sonucuna göre deliller bir bütün halinde ele alınıp, sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği düşünülmeden, eksik incelemeyle yetinilerek yargılamaya devamla, yerinde yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan ... vekilinin temyiz itirazları bu bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 24/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.