Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/3192
Karar No: 2018/101
Karar Tarihi: 24.01.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/3192 Esas 2018/101 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/3192 E.  ,  2018/101 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sakarya 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.03.2015 gün ve 2014/1522 E., 2015/252 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 15.02.2016 gün ve 2015/10499 E., 2016/1812 K. sayılı kararı ile;
    (...Dava, 1479 sayılı Kanun hükümleri gereğince sigortalı baba üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla ölüm aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    1982 yılında yaşamını yitiren sigortalı eşi üzerinden 1479 sayılı Kanun hükümleri gereğince kendisine ölüm sigortasından aylık bağlanan davacı hak sahibi kız çocuğunun, bu kez 1989 yılında ölen anılan Kanuna tabi sigortalı babası üzerinden de ölüm aylığı bağlanması için 12.03.2014 tarihinde yaptığı başvurunun davalı Kurumca reddedilmesinden sonra işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
    Davanın yasal dayanağı olan 1479 sayılı Kanunun “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması halinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması halinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malûl bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, daha sonra 04.10.2000 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bentteki “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilip 1479 sayılı Kanunun “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46. maddesinin 2. fıkrasına, “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiş, ancak, söz konusu KHK, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 gün 61/34 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
    İptale konu düzenleme daha sonra bu kez kanun koyucu tarafından 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren ve anılan (c) bendini değiştiren 4956 sayılı Kanunun 23. maddesiyle benimsenerek, sigortalının evli olmayan/boşanan/dul kalan kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanabilmesi için “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartı, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiş, aynı zamanda 46. maddenin 2. fıkrasına da “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi yeniden eklenmiştir.
    Diğer taraftan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
    Anılan yasal düzenlemeler kapsamında dava irdelendiğinde; bu tür ölüm sigortasından aylık tahsislerinde, ayrık durumlar dışında genel kural olarak hakkı doğuran olay tarihinde yürürlükte olan yasal mevzuatın uygulanması gerekmekte olup buna göre sigortalı babanın yaşamını yitirdiği gün itibarıyla yürürlükteki 1479 sayılı Kanunun 45. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinde yer alan, geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulunun, eşi üzerinden ölüm aylığı almakta olan davacı yönünden gerçekleşmediği belirgindir. Diğer taraftan, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren yasal değişiklikle, bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan davacı hakkında 45. maddedeki aylık bağlama engeli kaldırılmış ise de bu kez 46/2. madde düzenlemesine göre kendisine çift aylık bağlanamayacağı ve eşi üzerinden bağlanan aylığın daha fazla olması halinde, babası üzerinden de aylık bağlanamayacağı ortadadır. Giderek 01.10.2008 günü yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun hükümleri kapsamında da aynı değerlendirme geçerli olmaktadır ve sonuç olarak 1479 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde, eşi üzerinden dul aylığı almakta olan davacıya, hakkı doğuran olay tarihi itibarıyla yürürlükteki yasal mevzuat gereğince, babası üzerinden ölüm aylığı tahsis edilemeyeceği gibi süreç içerisindeki yasal değişiklikler karşısında da çift aylığa hak kazanamadığı açıktır.
    Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.



    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 09.09.1982 tarihinde vefat eden eşinden dolayı aldığı ölüm aylığı yanında ayrıca 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 20.01.1989 tarihinde vefat eden babasından dolayı da ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
    Davacı eşi Tacettin Yıldırım’ın 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 09.09.1982 tarihinde vefat ettiğini ve talebi üzerine 1479 sayılı Kanun kapsamında ölüm aylığı bağlandığını, babası Hüsnü Bodur’un 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 20.01.1989 tarihinde vefat ettiğini, babasından da ölüm aylığı alabilmek için Kuruma yapmış olduğu 05.03.2014 tarihli başvurunun reddedildiğini, oysa her iki ölüm aylığını da aynı anda alması gerektiğini iddia ederek Kurum işleminin iptali ile babasından dolayı bağlanması gereken ölüm aylığının, her bir aylığın ödenmesi gerektiği tarihten itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Kurum vekili davacının 01.10.2008 tarihiden önce vefat eden babası ve eşinin 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğunu, aynı sigorta kurumuna bağlı müteveffalar ile ilgili hak sahibi kız çocuklarına her iki maaşın birlikte bağlanmasının mümkün olmadığını, 1479 sayılı Kanunun 46. ve 5434 sayılı Kanunun 94. maddesinde hem eşinden hem babasından ölüm aylığına hak kazanan kız çocuklarına yüksek olan aylığın ödeneceğinin öngörüldüğünü belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece 06.08.2003 tarihinden önce ölen babasından dolayı hak sahibi olan davacının eşinden ölüm aylığı almakta olsa dahi evliliğinin ölüm sebebi ile son bulmasından sonra babasından da ölüm aylığı talep etme hakkına sahip olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının babası Hüsnü Bodur’dan ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
    Yerel mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı ... Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı, davalı ... Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 09.09.1982 tarihinde vefat eden eşinden dolayı aldığı ölüm aylığının yanında ayrıca 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 20.11.1989 tarihinde vefat eden babasından dolayı da ölüm aylığı alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Bilindiği üzere, sosyal güvenlik hakkı temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile Anayasada güvence altına alınmıştır. Bireyleri toplum içinde iktisadi bakımdan desteklemeyi, muhtaçlığa düşmesini önlemeyi, sosyo – ekonomik ve fizyolojik risklerin sonuçlarına karşı korumayı hedef alan bir haktır. (K. Arıcı, Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s.95).
    Ölüm ise gerçekleşmesi mutlak, ancak ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen tipik bir sosyal güvenlik riskidir (K. Arıcı, Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s.386). Bu risk hak sahibi konumunda olan dul eş ve yetim çocuk yönünden etkili olacaktır. Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır.
    Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle konuya ilişkin yasal mevzuatın belirlenmesi ve incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
    Her uyuşmazlığın yürürlükte bulunduğu mevzuat hükümlerine göre çözülmesi gerektiği kuralı gereğince ve 1479 sayılı Kanunun 41. maddesinde ölüm aylığının ne zaman başlayacağına dair “Sigortalının ölümde hak sahibi kimselerine bağlanacak aylıklar, ölümle aylığı hak kazandıkları tarihten sonraki aybaşından başlar.” şeklindeki düzenlemeye istinaden, somut olay bakımından babanın ölüm tarihi olan 20.01.1989 tarihindeki kanuni düzenlemelere değer verilmesi gerekmektedir.
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, mülga 02.09.1971 tarihli 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun 46. maddesinin 24.07.2003 tarihli ve 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesindeki hâlinin incelenmesi gerekir. Söz konusu madde “Ölüm Sigortasından Bağlanan Aylığın Sona Ermesi” başlığı altında;
    “Sigortalının dul eşi evlenirse aylığı kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan evlenme son bulunca aylık yeniden bağlanır. Sonraki eşinden de aylık almaya hak kazanan dul eşe bu aylıklardan fazla olanı ödenir.
    Sigortalının kız çocukları evlenirse bağlanan aylık kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan evlenmenin son bulması hâlinde, dul kaldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak kaydı ile yeniden aylık bağlanır.
    Sigortalının çocuklarına bağlanan aylıklar; çocuğun 18 yaşını, orta öğretim yapması hâlinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması hâlinde 25 yaşını dolduracağı tarihe kadar devam eder. Bu yaşları doldurdukları tarihlerde çalışamayacak durumda malul olan çocukların aylıkları, bu yaşlara vardıktan sonra da kesilmez.”
    Şeklinde düzenlenmiştir.
    Ayrıca 1479 sayılı Kanunun “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması hâlinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması hâlinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, daha sonra 04.10.2000 günü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bentteki “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu, bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilip 1479 sayılı Kanunun “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46. maddesinin ikinci fıkrasına, “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiş, ancak, söz konusu KHK, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 gün 61/34 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
    İptale konu düzenleme daha sonra kanun koyucu tarafından 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren ve anılan (c) bendini değiştiren 4956 sayılı Kanunun 23. maddesiyle benimsenerek, sigortalının evli olmayan/boşanan/dul kalan kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanabilmesi için “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartı, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiş, aynı zamanda 46. maddenin ikinci fıkrasına da “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi yeniden eklenmiştir.
    Görüldüğü üzere 1479 sayılı Kanunun 46. maddesinin ilk halinde 24.07.2003 tarihli ve 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile getirilen “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” ifadesi bulunmamaktadır. Sadece sigortalının kız çocukları yönünden “ geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartının bulunduğu görülmektedir.
    Öte yandan Özel Daire bozma kararında 1479 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde eşi üzerinden dul aylığı alan davacı yönünden “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartının gerçekleşmediği belirtilmiş ise de, dosya kapsamından bu şartın sağlanıp sağlanmadığı anlaşılamamaktadır. Davacının, babasının ölüm tarihinde eşinden aldığı ölüm aylığının miktarı belirlenmeden ve aldığı aylığın babasının ölüm tarihinde belirlenen asgari ücretin altında olup olmadığı tespit edilmeden veya başka gelir getirici faaliyetinin bulunup bulunmadığı araştırılmadan “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartının gerçekleşmediğini söylemek mümkün değildir.
    Tüm bu açıklamalar çerçevesinde somut olaya gelince, davacının eş ve babasının ölüm tarihleri değerlendirildiğinde, 1479 sayılı Kanunun 46. maddesinin 24.07.2003 tarihli ve 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki hâlinin uygulanmasının gerektiği ve bu düzenlemede somut olay bakımından davacının eşinden aldığı ölüm aylığının yanında sigortalı babasından ölüm aylığı alabileceği, ancak bunun tek şartının evlenmenin son bulması hâlinde, dul kaldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren geçimini sağlayacak başka bir gelirinin bulunmaması olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla mahkemece babasından dolayı ölüm aylığı talebinde bulunan davacının “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartının kapsamlı bir şekilde araştırılması gerekmektedir. Ayrıca 1479 sayılı Kanunun 43. maddesine göre ölüm aylıklarının beş yıl geçtikten sonra talep edilmesi hâlinde talep tarihinden itibaren ölüm aylığının bağlanması gerektiği düzenlenmiştir. Somut olay bakımından mahkemece yapılacak araştırma sonucunda davacı yönünden geçimini sağlayacak başka bir geliri olmadığı sonucuna ulaşıldığı takdirde bu kez hak düşürücü beş yıllık süreye dikkat edilerek ve davacının sigortalı babasından dolayı ölüm aylığı talep tarihi göz önüne alınarak karar verilmelidir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, eşinden ölüm aylığı alan davacı yönünden “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartının gerçekleşmediği, Özel Dairenin kararının doğru olduğu ve direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Davalı ... Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24.01.2018 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi