
Esas No: 2014/786
Karar No: 2016/146
Karar Tarihi: 10.02.2016
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/786 Esas 2016/146 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 3.Asliye Ticaret Mahkemesince mahkemenin görevsizliğine dair verilen 11.09.2013 gün ve 2013/232 E. 2013/191 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 24.12.2013 gün ve 2013/32267 E. 2013/32471 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı, davalı ile kredi kartı üyelik sözleşmesi imzalandığını, davalının kredi kartı borcunu ödememesi nedeniyle hesabın kat edilerek alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bireysel kredi kartlarına ilişkin bankanın açtığı davada asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Konya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, eldeki davada davalıya kredi kartı verildiğini, kredi kartı borcunun ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibine de itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Taraflar arasında kredi kartı sözleşmesi düzenlendiği, talebin dayanağını bu sözleşmenin oluşturduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece, bireysel kredi kartı sözleşmesi nedeniyle, kartı veren bankanın, kart hamili hakkında açtığı davaların 5464 sayılı Kanun’un 44/2 maddesindeki atıf nedeniyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Uyuşmazlık, kredi kartı sözleşmesine dayanarak banka tarafından açılan davalarda asliye hukuk mahkemesinin mi yoksa asliye ticaret mahkemesinin mi görevli olduğu hususundadır.
5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. Maddesine göre; Kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-f maddesine göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3. Maddesine göre de; Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. Anılan yasa hükümleri gereği, davacı bankanın kredi kartı hamiline karşı açtığı davaya bakma görevi asliye ticaret mahkemesine aittir. Hal böyle olunca, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; davacı banka ile davalı arasındaki kredi kartı üyelik sözleşmesi gereğince davalıya verilen kredi kartı borcunun ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili banka tarafından davalı lehine Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesine istinaden kredi kartı hesabı açılıp kullandırıldığını, borcun ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edildiğini, borcun ödenmesine ilişkin gönderilen ihtarnamelerin tebliğ edilmesine rağmen ödeme yapılmadığından Konya 2.İcra Müdürlüğünün 2013/3389 Esas sayılı icra takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun borca ve ferilerine itiraz etmesi üzerine takibin durdurulduğunu, davalının itirazında haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilmiştir.
Mahkemece, davalı borçlunun tacir olmayıp bireysel kredi kartı kullanıcısı olduğundan ve bu durumda 5464 sayılı Kanunun 44.maddesi gereğince genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek, mahkemenin görevsizliğine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihi ile 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girdiği 28.05.2014 tarihi arasında kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamili tüketici aleyhine açılacak davalarda asliye hukuk mahkemesinin mi yoksa asliye ticaret mahkemesinin mi görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkemenin belirlenmesinde, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır;
Türkiye’de kredi kartları ile ilgili ilk yasal düzenleme 14.03.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4822 sayılı yasa ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna “Kredi Kartları” kenar başlıklı 10/A maddesi eklenmek suretiyle yapılmıştır. Böylece kredi kartları 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamına alınmıştır. 4077 sayılı Yasanın “Tüketici Mahkemeleri” başlıklı 23. maddesinde, davayı açanın sıfatına bakılmaksızın bu kanundan doğan uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.
01.03.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinde ise, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanundaki düzenlemeden farklı olarak davayı açanın sıfatına göre değişen bir görev düzenlemesine gidilmiştir.
5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44/1. maddesine göre: ”Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 22. ve 23. maddeleri hükümleri uygulanır.” Belirtilen yasal düzenleme ile tüketici sıfatını haiz kart hamilleri tarafından kart çıkaran kuruluşlar aleyhine kredi kartı uyuşmazlığı nedeniyle açılacak davalarda tüketici mahkemeleri görevli kılınmıştır. Bu konuda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44/2. maddesine göre; kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır.
Taraflardan birisi tüketici olan ve kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak görevli mahkemeye ilişkin olarak 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 73 ve 83.maddelerinde de düzenlemeler yapılmıştır. 6502 sayılı Kanunun 73/1.maddesine göre; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.”
Aynı Yasanın 83/2.maddesine göre de “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 83/2.maddesindeki bu açık düzenleme karşısında 28.05.2014 tarihinden itibaren dava açanın sıfatına (tüketici mi kart çıkaran kuruluş mu olduğu) bakılmaksızın tüketicinin taraf olduğu kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklara bakma görevi tüketici mahkemesine aittir.
Görevin belirlenmesinde, 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte kalan 1086 sayılı HUMK dönemi ile bu tarihten sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK döneminde açılan davalar bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılmasında fayda vardır.
01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun göreve ilişkin hükümleri anılan kanunun 1-8. maddelerinde düzenlenmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 8/1. maddesine göre mal varlığına ilişkin davalar yönünden görevli mahkeme dava değerine göre belirlenmekte ve yasada öngörülen ve her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılan değeri geçmeyen davalar sulh hukuk mahkemelerinde, belirli değerin üzerindeki davalar ise asliye hukuk mahkemelerinde görülmekteydi.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda göreve ilişkin düzenlemeler 1-4.maddeleri arasında bulunmaktadır. Yasanın 2.maddesine göre “(1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.”
Sulh Hukuk Mahkemesinin görevi ise aynı Yasanın 4.maddesinde düzenlenmiş ve sulh hukuk mahkemesinin bakabileceği davalar açıkça sayılmıştır. Yasadaki bu açık düzenleme karşısında sulh hukuk mahkemesinin, 01.10.2011 tarihinden itibaren kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketici aleyhine açılacak davalara bakma görevi bulunmamaktadır.
Kredi kartından kaynaklanan uyuşmazlık nedeniyle, 01.10.2011 tarihinden itibaren kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketici aleyhine açılacak davalara bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine mi yoksa asliye ticaret mahkemesine mi ait olduğu hususunun da değerlendirilmesi gerekir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesine göre; “Aksine hüküm olmadıkça, dava olunan şeyin değerine göre asliye hukuk veya sulh hukuk mahkemesi ticari davalara dahi bakmakla vazifelidir.
Şu kadar ki; bir yerde ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4 üncü maddesi hükmünce ticari sayılan davalarla hususi hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere ticaret mahkemesinde bakılır.
İkinci fıkrada yazılı hallerde, münhasıran iki tarafın arzularına tabi olmıyan işler hariç olmak üzere, bir davanın ticari veya hukuki mahiyeti itibariyle mahkemenin iş sahasına girip girmediği yalnız iptidai itiraz şeklinde taraflarca dermeyan olunabilir. İtiraz varit görüldüğü takdirde dosya ilgili mahkemeye gönderilir; bu mahkeme davaya bakmaya mecburdur; ancak, davanın mahiyetine göre tatbiki gerekli usul ve kanun hükümlerini tatbik eder. Ticari bir davanın hukuk mahkemesi, ticari olmıyan bir davanın ticaret mahkemesi tarafından görülmesi hükmün bozulması için yalnız başına kafi bir sebep teşkil etmez.”
Yasadaki bu düzenleme nedeniyle asliye hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemesi arasındaki ilişki, işbölümü ilişkisi olduğu için 01.10.2011 tarihinden itibaren kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketici aleyhine açılan davalar asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi tarafından görülebilmekte idi. Ayrıca, o dönemde yürürlükte olan Türk Ticaret Kanununun 5. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olduğundan süresinde iş bölümü itirazı olmadıkça hakim, görevsiz olduğunu gerekçe göstererek re’sen gönderme kararı verememekteydi. Hakimin iş bölümü itirazına rağmen davaya devam edip uyuşmazlık hakkında esastan karar vermesi ise tek başına bozma sebebi sayılmamaktaydı.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunun 2.maddesi ile değişik 5/3.maddesine göre; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.”
Yasadaki bu düzenleme ile, asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Bu nedenle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihi ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girdiği 28.05.2014 tarihleri arasında kart çıkaran kuruluşlar tarafından kredi kartı üyelik sözleşmesine dayanarak açılacak davalara bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine mi yoksa asliye hukuk mahkemesine mi ait olduğu hususunun belirlenmesi için asliye ticaret mahkemelerinin görevinin düzenleyen yasa hükümlerinin değerlendirilmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesine göre;
“(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.”
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin (f) bendinin birinci cümlesinde, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı belirtilmiş, ikinci cümlesinde ise bu hükme istisna getirilmiştir. Ancak, yasada bankaların özellikle kredi kartlarının kullanımından kaynaklanan alacakları yönünden bir ayrım yapılmamıştır. Bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un yürürlüğe girdiği 28.05.2014 tarihine kadar olan süreçte kart çıkaran kuruluşlar tarafından kredi kartı hamili tüketiciye karşı açılacak davalar ticari dava niteliğinde olup asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerekir. Somut olayda da, davalı tüketici olup davacı banka tarafından kredi kartı borcunun tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali istemiyle açılan davanın asliye ticaret mahkemesinde görülerek sonuçlandırılması gerekir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda 5464 sayılı Yasanın 44/2 maddesi uyarınca 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapıldığı, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 447/2. maddesi uyarınca bu atfın Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağı, gerek Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun göreve ilişkin 1-8.maddelerinde, gerekse Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 1-4.maddelerinde genel mahkemelerin görevleri düzenlenmiş olup ticaret mahkemelerinin görevine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği, ticaret mahkemelerinin görevinin 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde düzenlendiği, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 43.maddesinde, Bu Kanunun 44 üncü maddesi hükümlerinin tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında uygulanmayacağının belirtildiğini, yine 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 142.maddesinde, fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılmasının öngörüldüğünü, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 44/2.maddesinde ise Türk Ticaret Kanununun göreve ilişkin hükümlerine herhangi bir atıf yapılmadığı belirtilerek 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihi ile 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un yürürlüğe girdiği 28.05.2014 tarihleri arasında kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamili tüketici aleyhine açılacak davalara bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu görüşü dile getirilmiş ise de; bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına, bozma ilamında ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 10.02.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Yerel Mahkemece; kredi kartı çıkaran kuruluş tarafından tacir olmayan bireysel kredi kartı kullanıcısı hamil aleyhine açılan davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olmadığı, 5464 sayılı kanunun 44. maddesi gereğince genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir.
Özel Dairece; görevli mahkemenin 5464 sayılı kanunun 44. maddesi ve 6102 sayılı kanunun 4/1 ile 5/3 maddeleri gereğince Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu belirtilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı bankadan alınıp kullanılan kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.
Kart çıkaran kuruluşlar(bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi mi yoksa asliye hukuk mahkemesi mi olduğu hususu tartışmalıdır. Özellikle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde 6335 sayılı yasayla yapılan değişiklik uyarınca 01.07.2012 tarihinden itibaren asliye ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisi haline dönüştürüldükten sonra bu konudaki tartışmalar yoğunlaşmıştır.
Bu noktada, kart çıkaran kuruluşlar(bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkemenin belirlenmesinde, konuya ilişkin yasal düzenlemeler hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
Türkiye’de kredi kartları ile ilgili ilk yasal düzenleme 14.03.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4822 sayılı yasa ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a “Kredi Kartları” kenar başlıklı 10/A maddesi eklenmek suretiyle yapılmıştır. Böylece kredi kartları 4077 sayılı TKHK kapsamına alınmıştır. 4077 sayılı yasanın “Tüketici Mahkemeleri” başlıklı 23. maddesinde, davayı açanın sıfatına bakılmaksızın bu kanundan doğan uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.
01.03.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinde ise, 4077 sayılı yasadaki düzenlemeden farklı olarak davayı açanın sıfatına göre değişen bir görev düzenlemesine gidilmiştir.
5464 sayılı BKKKK’nun 44/1. maddesine göre: ”Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 22. ve 23. maddeleri hükümleri uygulanır.” Belirtilen yasal düzenleme ile tüketici sıfatını haiz kart hamilleri tarafından kart çıkaran kuruluşlar(bankalar) aleyhine kredi kartı uyuşmazlığı nedeniyle açılacak davalarda tüketici mahkemeleri görevli kılınmıştır. Bu konuda uygulama birliği bulunduğundan tartışma da yaşanmamıştır.
Tartışma, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesindeki görev düzenlemesi ile ilgili olarak karşımıza çıkmıştır. Tartışmaların konusunu iki farklı görüş oluşturmaktadır. Bir görüşe göre; banka kredi kartı sözleşmeleri 6102 sayılı TTK’nun 4/1-f maddesinde düzenlenen bankacılık işlemlerinden olup mutlak ticari davalardan sayıldığından kredi kartı uyuşmazlıkları nedeniyle kart çıkaran kuruluşlarca(bankalarca) kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Diğer bir görüşe göre; 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde, 1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıfta bulunulmuş olup, HMK’nun 447/2 maddesi uyarınca “1086 sayılı HUMK’na yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı”, HMK’nun 2. maddesinde ise “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi” olduğunun hükme bağlandığı, ticari davaların usul kanunlarında değil, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlendiği gözetildiğinde kart çıkaran kuruluşlarca tüketici sıfatını haiz kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 07.02.2007 tarih ve 2007/19-50 E,2007/50 K sayılı kararında, bankalarca kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda ticaret mahkemelerinin değil genel mahkemelerin, somut olayda dava değerine göre asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu açıkça belirtmiş ve ikinci görüşü benimsemiştir.
Görevin belirlenmesinde, 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte kalan 1086 sayılı HUMK dönemi ile bu tarihten sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK döneminde açılan davalar bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılmasında fayda vardır.
Tekrar etmek gerekirse, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde “1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine” atıf yapılmıştır. 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’un göreve ilişkin hükümleri anılan kanunun 1-8. maddelerinde düzenlenmiştir. HUMK’un 8/1. maddesine göre mal varlığına ilişkin davalar yönünden görevli mahkeme dava değerine göre belirlenmekte ve yasada öngörülen ve her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılan değeri geçmeyen davalar sulh hukuk mahkemelerinde, belirli değerin üzerindeki davalar ise asliye hukuk mahkemelerinde görülmekteydi. Ayrıca, o dönemde yürürlükte olan TTK’nun 5. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olduğundan süresinde iş bölümü itirazı olmadıkça hakim, görevsiz olduğunu gerekçe göstererek res"en gönderme kararı verememekteydi. Hakimin iş bölümü itirazına rağmen davaya devam edip uyuşmazlık hakkında esastan karar vermesi ise tek başına bozma sebebi sayılmamaktaydı. (6762 sayılı TTK madde 5).
Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK’nun geçici 1. maddesindeki “Bu kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz” hükmü de gözetildiğinde, 01.10.2011 tarihinden önceki uyuşmazlıklarda, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 1-8. maddeleri uyarınca dava tarihindeki dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirlenecek, ancak 6762 sayılı TTK’nun 5. maddesindeki iş bölümü itirazı ile ilgili hüküm de görevin tespitinde gözetilecektir. Buradan hareketle, 01.10.2011 tarihinden önce bankalar tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalarda genel mahkemeler (dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemeleri) görevli olmakla birlikte, dava asliye ticaret mahkemesine açılmış ve süresinde iş bölümü itirazında bulunulmamış ise davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacak, ancak süresinde iş bölümü itirazında bulunulmuş ise dosyanın genel görevli(sulh veya asliye hukuk) mahkemesine gönderilmesine karar verilecektir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK, dava değerine göre görev belirlemenin uygulamada birçok sorun yarattığı, bu ayrımın pratik olmadığı ve ihtiyaçlara da tam olarak cevap vermediği gerekçeleriyle miktar ayrımı yapılmaksızın kanunlarda belirtilen istisnalar dışında mal varlığına ilişkin davalarda asliye hukuk mahkemelerini asıl mahkeme haline getirmiştir. Buna göre, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak mal varlığına ilişkin davalarda HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK"nun 5. maddesinde 6335 sayılı yasayla değişiklik yapılarak asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan davanın her safhasında mahkemece res’en gözetilmelidir. Ancak 6335 sayılı kanunla 6102 sayılı kanuna eklenen geçici 10. maddede görev düzenlemesinin bu kanunun yürürlüğünden önce açılmış olan davaları etkilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Bu yasal düzenlemeler karşısında, kart çıkaran kuruluşlar(bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda 5464 sayılı yasanın 44/2 maddesi uyarınca 1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapıldığına, HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca bu atfın HMK’nun ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağına, gerek HUMK’un göreve ilişkin 1-8. maddelerinde, gerekse HMK’nun 1-4. maddelerinde genel mahkemelerin görevleri düzenlenmiş olup ticaret mahkemelerinin görevine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olmasına, ticaret mahkemelerinin görevinin (6762 sayılı TTK’nun 5.) 6102 sayılı TTK"nun 5. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde ise TTK’nun göreve ilişkin hükümlerine herhangi bir atıf yapılmamasına göre 01.10.2011 tarihinden önceki davalar bakımından dava değerine göre sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunun kabulü gerekir.
Yeri gelmişken bu kuralın istisnalarına da değinmek gerekmektedir. Zira 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesinde; “kanunlarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça” ifadesine yer verilmiştir. Aksine düzenleme, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1 ve 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde yer almaktadır.
Gerçekten 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde; “Bu kanunun 8. maddesinin ikinci fıkrası, 9"uncu,12"inci,24"üncü,25"inci,26"ıncı ve 44"üncü maddesi hükümleri tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında uygulanmaz.” hükmü getirilmiştir. Görüldüğü gibi, kanun koyucu, tacirlere verilen kredi kartları ile tüketiciye verilen kredi kartları hakkındaki uyuşmazlıklarda görev yönünden farklı bir düzenlemeyi benimsemiş, tacirlere verilen kredi kartları bakımından 6762 sayılı TTK"nun 4/1-6 (6102 sayılı TTK"nun 4/1-f) maddesindeki ticari dava tanımına uygun olarak 5. madde uyarınca asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağı hususunu istisnai bir şekilde hükme bağlamıştır.
Belirtmek gerekir ki, kanun koyucu, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesi kapsamındaki davaların da asliye ticaret mahkemelerinde görülmesini amaçlamış olsaydı aynı kanunun 43. maddesine, tacirlere verilen kurumsal kredi kartları ile ilgili bu istisna hükmünü koymazdı.
İkinci bir istisna da, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1. maddesi hükmüyle getirilmiştir. Buna göre “Fon,fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür.” Belirtilen yasa hükmüne göre, kredi kartı uyuşmazlığından doğan dava, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1. maddesinde öngörülen kurum,kuruluş, ya da bankalar tarafından açılmışsa görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. O yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi varsa 1 ve 2 nolu asliye ticaret mahkemeleri görevlidir. Anılan yasa hükmündeki görev kamu düzenine ilişkin ve emredici nitelikte olduğundan mahkemece res’en gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 01.10.2011 tarihine kadar olan dönemde bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve yukarıdaki istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkeme, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesidir. Nitekim yukarıda tarih ve numarası yazılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir.
Kuşkusuz, 28.11.2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan ve yayımı tarihinden itibaren 6 ay sonra (28.05.2014 tarihinde) yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun"un yürürlüğe girmesinden sonra oluşacak banka kredi kartı uyuşmazlıklarında görevli mahkeme, anılan kanunun 3/1-k-l,4/3,73/1,83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenmelidir.
Hal böyle olunca somut olay bakımından usul ve yasaya uygun yerel mahkeme kararının onanması gerekirken saygıdeğer çoğunluğun Hukuk Genel Kurulu’nun önceki kararlarına aykırı olacak şekilde gerçekleşen bozma kararına katılamıyoruz.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.