21. Hukuk Dairesi 2015/15571 E. , 2017/273 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacılar ile davalılardan ... mirasçıları vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, 13.08.1999 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalılar..., ..., ..., ... Ve Tic. Ltd. Şti. Hakındaki davanın feragat nedeniyle reddine, davacıların maddi tazminat taleplerinin kabulüne, davacı eş için 3.000,00 TL manevi, davacı anne ve baba için 1.000,00"er TL manevi tazminatın davalı ..."in mirasçılarından müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
1- Dosyadaki kayıt ve belgelerden davalıların ...,..., ... ve ... (yargılama sırasındavefat ettiği anlaşıldığından mirasçılarının) olduğu, davacılar vekilinin 15.05.2014 tarihli dilekçe ile ... Ve Tic. Ltd. Şti.nin davalı olup olmadığı ya da davaya dahil edilmesi gerekip gerekmediği hususunda tereddüt oluştuğunu belirterek eğer gerekiyorsa dava dilekçesi ve diğer gerekli belgelerin adı geçen şirkete tebliği suretiyle gerekli işlemlerin tamamlanmasına karar verilmesini talep ettiği ve Mahkemece adı geçen şirketin Karar başlığında dahili davalı olarak gösterilmek suretiyle hakkında açılmış bir dava varmış gibi adı geçen şirket yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yürürlükten kalkan HUMK"nun 49 ve devamı maddeleri ile yürürlükte bulunan HMK’nun 61 ve devamı maddelerine göre, davada taraf olmayan bir kimsenin lehine veya aleyhine hüküm kurulması mümkün değildir. Somut olayda ... Ve Tic. Ltd. Şti. Asıl ya da birleşen dava dilekçelerinde davalı olarak gösterilmediğinden, davada taraf sıfatı olmadığından karar başlığında dahili davalı olarak gösterilmesi ve hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- Davacılar vekili 24.01.2001 tarihli oturumda davalı... hakkındaki davayı atiye bıraktığını, adı geçen davalı vekili de kendileri hakkındaki davanın atiye bırakılmasına bir diyecekleri olmadığını beyan etmiştir.
Mahkemece, atiye bırakılan davalı yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3- Davaya konu iş kazasının 13.08.1999 tarihinde meydana geldiği, kaza sonucu sigortalının 17.08.1999 tarihinde vefat ettiği, davacıların ölüm nedenine dayalı olarak tazminat isteminde bulundukları ve zararın ölüm olayı ile ortaya çıktığı göz ardı edilerek, davacılar eş, anne ve baba yönünden hüküm altına alınan tazminatlara uygulanacak faizin ölüm tarihi yerine olay tarihinden başlatılmasına karar verilmesi hatalı olduğu gibi davacı çocuk ... olay ve vefat tarihinden sonra doğduğu dosya içerisindeki nüfus kayıtlarından anlaşılmakla zararın doğumla birlikte ortaya çıkacağı ortada olduğundan davacı çocuk bakımından hüküm altına alınan tazminata doğum tarihinden itibaren faiz işletilmek gerekirken olay tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi de hatalı olmuştur.
4- 6100 sayılı HMK"nun "Taleple Bağlılık İlkesi" başlıklı 26.maddesine göre "Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir."
Bu hukuki düzenleme doğrultusunda davacı eş için 2.000,00 TL manevi tazminat talep edilmesine rağmen talep aşılmak suretiyle davacı eş için 3.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
5- Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri borcun tamamından sorumludur.
Bunun yanında, Türk Borçlar Kanunun 168/2. maddesi gereğince alacaklı, diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse bunun sonuçlarına katlanır. Müteselsil sorumlulardan biri hakkındaki davadan feragat edilmesi diğer müteselsil sorumlu yönünden de teselsülden feragat niteliğini taşır ve böylece müteselsil sorumlu olan diğer davalı da bu çerçeve kapsamında sorumluluktan kurtulmuş olur.
Somut olayda davacı vekili, davalı ... ve dava dışı ... Ve Tic. Ltd. Şti. yönünden davadan feragat etmiştir. Böylelikle davacı taraf bir kısım müteselsil sorumluların durumunu iyileştirirken diğer müteselsil borçluların iç ve dış ilişkideki durumlarını ağırlaştırmıştır. Hal böyle iken feragat edilen sorumluların kusuru oranında davalı ... mirasçılarının sorumluluğunda indirim yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
6- İş kazası nedeniyle işçinin ölümü halinde ana ve baba yararına maddi tazminata karar verilebilmesi için ana ve babaya ... Kurumu tarafından kısa vadeli sigorta kolundan ölüm geliri bağlanması gerekmektedir. Kendilerine gelir bağlanan ana ve babanın destekten yararlandığı varsayılmaktadır. Bu nedenle mükerrer ödemeyi önlemek için tespit edilen tazminat miktarından bağlanan gelirlerin peşin sermaye değeri düşülmelidir.
Yapılacak iş, davanın niteliği göz önünde tutularak davacı anne ve babaya iş kazası sigorta kolundan ölüm geliri bağlanıp bağlanmadığının saptanması, bağlanmamış ise Kurumdan gelir bağlanması için ... Kurumuna başvuruda bulunmaları giderek Kurum aleyhine dava açmaları için önel verilmesi ve verilen önelin sonucuna göre gelir bağlanır ise hesap edilen zarar miktarlarından davacı anne ve babaya bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerlerinin rücu edilebilir kısımlarının indirilmesi suretiyle karar vermekten ibarettir.
7- Alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde ibra denir.
İbranamenin kural olarak işçiye yapılmış olan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda İbranameden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda anılan belge ibraname değil ancak makbuz niteliğindedir. Bu yönün ise, ibranamenin verildiği tarih göz önünde tutularak işçinin gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, 24.04.2014 tarihli ibranameyi veren davacıların öncelikle yapıldığı belirtilen ödemelerin hangi tazminat kalemlerine dair, hangi davacıya ne kadar ödeme yapıldığı konusunda davacılar vekiline açıklama yaptırılarak maddi tazminat bakımından ibranamenin verildiği tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararlarını saptamak, böylece tazmin edilecek miktarlar ile buna karşılık ibraname ile alınan meblağlar arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığı denetlemek, açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde, geçerli bir ibranamenin söz konusu olduğunun kabulü ile maddi tazminat talebinin tümden reddine karar vermek, açık oransızlığın bulunması durumunda ise ibranameyi "kısmi ifayı içeren makbuz" niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki gerçek zararları hangi oranda karşıladığını saptamak, hesaplanan tazminat miktarlarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenen karşılanmayan zararlardan davalı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararı karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktarlara önceki bentlerde belirtilen bozma sebepleri ile kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle hükmetmekten ibarettir.
O halde, davalılar ..., ... ve ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmelive hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle incelenmeksizin BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 19.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.