Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı vekili tarafından 30.09.2006 vade tarihli 10.000,00-YTL. bedelli ve 30.10.2006 vade tarihli 20.000,00-YTL. bedelli bonolara dayalı olarak borçlular L. S. ve E. A. hakkında kambiyo senetlerine mahsus yol ile icra takibine geçildiği anlaşılmaktadır.
Borçlular vekili İcra Mahkemesine başvurusunda, 30.10.2006 vade tarihli 20.000,00-YTL. bedelli bonodaki imzaların müvekkillerine ait olmadığını belirterek imzaya itiraz ettiği, 30.09.2006 vade tarihli 10.000,00-YTL. bedelli bonoda ise borçlu E. A.’ın imzasının bulunmadığı ve bu senedin borçlu L. S.’a zorla imzalatıldığını ileri sürerek borca itiraz ettiği görülmüştür.
Mahkemece 30.10.2006 vade tarihli 20.000,00-YTL. bedelli bono yönünden yaptırılan imza incelemesi sonucu Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporda imzaların borçlulara ait olmadığı belirlenmiştir.
Takip dayanağı 30.09.2006 vade tarihli 10.000,00-YTL. bedelli bonoda ise borçlu E. A.’ın keşideci veya kefil(aval veren) sıfatının bulunmayıp anılan bono nedeniyle adı geçen borçlunun sorumluluğu yoktur.
İİK’nun 169. ve sonraki maddelerinde, borca itiraz halinde bu itirazın inceleme yöntemi ve itirazın haklı kabul edilebilmesi için zorunlu belgelerin nelerden ibaret olduğu gösterilmektedir. Borçlu L. S., 30.09.2006 vade tarihli 10.000,00-YTL. bedelli bonodaki imzanın tehdide dayalı olarak atıldığını beyan etmiştir. Borçlu L. S.’un anılan bononun cebir ve tehditle imzalatıldığına ilişkin iddiaları genel mahkemede yargılamayı gerektiren bir husus olup dar yetkili icra tetkik merciinde incelenemez. Adı geçen borçlu anılan bono yönünden borca itirazını İİK. nun 169/a maddesinde belirtilen nitelikte bir belge ile ispatlayamadığına göre borca itirazının reddi gerekir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda Mahkemece, borçluların 30.10.2006 vade tarihli 20.000,00-YTL. bedelli bonoya yönelik imzaya itirazlarının ve borçlu E. A.’ın 30.09.2006 vade tarihli 10.000,00-YTL. bedelli bonoya ilişkin borca itirazının kabulü ile borçlu L. S.un anılan bono yönünden borca itirazının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde her iki borçlu yönünden de takibin tamamının iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Kabule göre de; İİK.nun 170/3.maddesine göre tetkik mercii aynı kanunun 68/a maddesine göre yapacağı inceleme sonunda inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığı kanaatine varırsa itirazın kabulü birlikte takibin durdurulmasına karar verir.
Somut olayda, Mahkemece 30.10.2006 vade tarihli 20.000,00-YTL. bedelli bonoya yönelik borçluların imzaya itirazı kabul edildiğine göre yukarıda belirtilen madde hükmüne aykırı olarak anılan senet konusu alacak yönünden takibin durdurulması yerine takibin iptaline yönünde hüküm tesisi doğru değildir.
Yine borca itiraz yönünden uygulanması gereken İİK.nun 169/a-6.maddesi hükmüne göre; “borçlunun itirazının icra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir.”
İmzaya itiraz açısından uygulanması gereken İİK. nun 170/4. maddesine göre ise senedi takibe koymada kötü niyetli veya ağır kusuru bulunduğu taktirde alacaklının takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminatla sorumlu tutulabileceği hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece anılan madde hükümlerine aykırı olarak karar yerinde gerekçesi açıklanmadan % 20 oranı aşılmak suretiyle % 40 tazminata hükmedilmesi yasaya uygun görülmemiştir.
Öte yandan borçlular tarafından imzaya itiraz edilen alacak aynı belgeden kaynaklandığı ve itirazları da aynı sebebe dayandığından her iki borçlu yararına tek bir icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken alacaklının ayrı ayrı icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması yerinde değildir..
SONUÇ :Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 06/05/2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.