2. Hukuk Dairesi 2016/7693 E. , 2017/1218 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma-Ziynet Alacağı
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından iştirak nafakasının miktarı, kişisel ilişki düzenlemesi ve ziynet eşyası alacağı davası yönünden; davalı-karşı davacı kadın tarafından ise davacı-karşı davalı erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar, vekalet ücreti ve ziynet eşyası alacağının reddedilen bölümü yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 07.02.2017 günü temyiz duruşmalı temyiz eden davalı-karşı davacı ... ile vekili Av. ... gelmedi. Karşı taraf temyiz eden davacı-karşı davalı ... ile vekili Av....geldiler. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Mahkemece, boşanmaya sebep olan olaylarda taraflar eşit kusurlu kabul edilerek davacı- karşı davalının da boşanma davasının kabulüne karar verilmiş ise de; davacı-karşı davalı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davacı-karşı davalı erkeğin davasının reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ne var ki, kadının kabul edilen boşanma davası temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olmakla erkeğin boşanma davasının konusu kalmamıştır. Gerçekleşen bu duruma göre, erkeğin boşanma davasının konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına ve davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama gideri ile vekalet ücreti konusunda karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
3- Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere davalı-karşı davacı kadına kusur olarak yüklenebilecek bir olayın varlığı toplanan delillerle kanıtlanamamıştır. Boşanmaya sebep olan olaylarda; mahkemece kabul edilen ve kesinleşen kusurlu davranışları yanında, birlik görevlerini yerine getirmeyen ve ailesinin evlilik birliğine müdahalelerine kayıtsız kalan davacı-karşı davalı erkek tamamen kusurludur. Davalı-karşı davacı kadın boşanmakla en azından eşinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK m. 4, TBK m. 50 ve 52 ) dikkate alınarak davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat takdiri gerekirken hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak bu talebin reddi doğru görülmemiştir.
4- Velayeti davalı-karşı davacı anneye bırakılan ortak çocuk 01.07.2012 doğumlu Aybüke ile davacı-karşı davalı baba arasında her ayın ilk ve son haftası yatılı kişisel ilişki kurulmaması, okulların yarıyıl tatilinde kişisel ilişki kurulmaması sebebiyle kurulan kişisel ilişki babalık duygusunun tatminini sağlamaktan uzak olduğu gibi, dini bayramlar ve her yıl Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında kurulan kişisel ilişkide başlayış ve bitiş tarihlerinin ve saatlerinin gösterilmemesi infazda tereddüt yaratacak niteliktedir. Ayrıca her yıl Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında birer hafta kişisel ilişki düzenlenmesi de annenin velayet görevini gereği gibi yerine getirmesine engel olacaktır. O halde, ortak çocuk ile davacı-karşı davalı baba arasında her ayın belirli hafta sonları (1-3 veya 2-4 gibi) yatılı olacak şekilde ve yarı yıl tatili, dini bayramlar ve yaz tatilinde görüş günlerinin başlangıç ve bitiş saati gösterilerek kişisel ilişki düzenlenmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
5- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin (2). fıkrasında; hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyunadırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği, aynı Kanunun 298. maddesinin (2.) fıkrasında da, gerekçeli kararın, tefhim edilen hükme aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre; dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamaz. Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alman eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde kabul edilen ziynet ve eşyaların ayrı ayrı cins, nitelik ve bedellerinin gösterilmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün, yukarıda 2., 3., 4. ve 5. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre vekalet ücreti ve ziynet eşyası alacağına yönelik diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 1.480.00 TL. vekalet ücretinin ....dan alınıp duruşmaya gelen ..."e verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 07.02.2017 (Salı)