3. Ceza Dairesi 2019/13710 E. , 2019/16643 K.
"İçtihat Metni" Basit yaralama suçundan sanık ...’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 86/2, 86/3-c, 29, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 2.260,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Gölbaşı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.09.2015 tarihli ve 2014/538 Esas, 2015/416 Karar sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 01.07.2019 tarihli ve 2018/15556 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.07.2019 tarihli ve 2019/72385 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre,
1) Katılan ..."nın suç tarihi itibariyle Ankara ili Gölbaşı ilçesi 2 nolu Aile Sağlığı Merkezinde doktor olarak görev yapmakta olduğu, sanığın suç tarihinden önce gerçekleşen hadise nedeniyle katılanı Sağlık Bakanlığına şikayet ettiği ve neticesinde katılanın adli veya disiplin yönünden işlem gerektiren eylemi bulunmamakla birlikte hasta ile olan iletişiminde daha dikkatli davranması konusunda denetçi tarafından kanaat bildirilmesi nedeniyle katılan ile sanık arasında önceye dayalı niza bulunduğu ve olay günü sanık ve eşinin çocuklarını Ankara ili Gölbaşı ilçesi 2 nolu Aile Sağlığı Merkezine muayene amacıyla götürdüklerinde çocuğun doktoru olan ..."nin esnek mesai uygulaması nedeniyle yerinde olmamasından dolayı çocuğunu katılana muayene ettirdiği ve akabinde sanığın eşinin 1 günlük rapor istemesi ancak katılanın vermemesi nedeni ile sanık ile katılan arasında tartışma çıktığı, bu esnada sanığın katılanı darp ederek basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığına, mahkemesince sanığın üzerine atılı suçu kabul etmediğine yönelik savunmasına ve sanığın eşinin yeminsiz tanık beyanına, genel adli muayene raporu, raporu teyit eden ve raporu tanzim eden tanık ..."in beyanlarına nazaran itibar edilmeyip, bahse konu rapor ve tanık beyanına dayalı olarak sanığın mahkumiyetine karar verildiğinin anlaşılması karşısında;
Olayın görgüye dayalı tek tanığının sanığın eşi ... olduğu ve takdiren yeminsiz olarak alınan beyanında darp iddialarını kesinlikle reddettiği, olayın gerçekleştiği 17/09/2014 günü saat 09:30"da düzenlenen tutanakta katılanın sanık ile ağız münakaşasına girdiği ve kendisini tehdit ve hakaret ettiği iddiasında bulunduğu ancak darp iddiasından hiç bahsetmediği, bahse konu tutanağın katılan tarafından kabul edilmemesi üzerine, sanığın şikayetine istinaden Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/4545 soruşturma sayılı dosyası üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde söz konusu tutanak altındaki imzanın katılanın eli ürünü olduğunun ortaya çıktığı, katılanın 17/09/2014 günü saat 09:44"te kollukta alınan beyanında sanığın kendisine tokat sallayıp vurduğunu iddia etmesine karşın, hükme esas alınan 17/09/2014 günü saat 10:30"da düzenlenen genel adli muayene raporunda katılanın kafasının sağ yan tarafından yaralandığı ve ödem olduğunun tespit edilmesi karşısında, maddi hakikatin hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilebilmesi açısından Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/4545 soruşturma sayılı dosyası dosya arasına getirtilip incelenmesini müteakip gerekli belgeler iş bu dosya arasına celp edilmeden, hükme esas alınan genel adli muayene raporu ile katılanın beyanları arasındaki çelişki giderilmeden, olayın görgüye dayalı tek tanığı olan ..."ın beyanına neden itibar edilmediği gerekçeli kararda tartışılmadan, sanığın savunmanın aksini kanıtlayacak ve mahkûmiyet hükmüne dayanak oluşturacak nitelikte ve kesinlikte delil dosyada mevcut olmadan, dolayısıyla müsnet suçun sanık tarafından işlendiğine dair sanığın savunmasının aksini kanıtlayan, her türlü şüpheden uzak, ceza hükmü kurulmasına yeterli delil elde edilemediği gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde,
2) Kabul ve uygulamaya göre de, sanık hakkında 5237 sayılı Kanun"un 86/2, 86/3-c, 29. maddeleri gereğince belirlenen 135 gün adli para cezasından 5237 sayılı Kanun"un 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapıldığında, 112 gün adli para cezası yerine 113 gün adli para cezasına ve anılan Kanun"un 52/2. maddesinin uygulanması sonucu 2.240,00 Türk lirası adli para cezası yerine 2.260,00 Türk lirası adli para cezasına hükmedilmek suretiyle fazla ceza tayin edilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK"nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
1) (1) numaralı bozma talebi yönünden yapılan incelemede;
Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nin 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hakim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır. Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hakimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 tarih ve 2/29-56 sayılı Kararı da bu doğrultudadır.)
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; sanık ... hakkında, mahkemece yargılama yapılarak deliller usulünce değerlendirilerek katılan ...’yı basit tıbbi müdahale ile giderilir şekilde yaralama eyleminden TCK’nin 86/2, 86/3-c, 29, 62, 52/2 maddeleri uyarınca 2.260,00 TL. adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği; kanun yararına bozmaya konu edilen Gölbaşı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.09.2015 tarihli ve 2014/538 Esas, 2015/416 Karar sayılı mahkumiyet kararındaki ileri sürülen hukuka aykırılığın 5271 sayılı CMK"nin 309. maddesindeki hallere dahil olmayıp hakimin takdir hakkına ilişkin olduğu, mahkemenin de olayda delilleri değerlendirerek sanığı TCK’nin 86/2, 86/3-c, 29, 62, 52/2 maddeleri uyarınca cezalandırdığı ve takdir hakkını bu yönde kullandığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle Gölbaşı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.09.2015 tarihli ve 2014/538 Esas, 2015/416 Karar sayılı kararına yönelik, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen (1) numaralı düşünce yerinde görülmeyerek kanun yararına bozma talebinin REDDİNE,
2) (2) numaralı bozma talebi yönünden yapılan incelemede;
Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen (2) numaralı düşünce yerinde görüldüğünden; Gölbaşı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.09.2015 tarihli ve 2014/538 Esas, 2015/416 Karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nin 309/4. maddes gereğince kanun yararına BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.09.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.