Esas No: 2021/481
Karar No: 2022/396
Karar Tarihi: 25.01.2022
Danıştay 10. Daire 2021/481 Esas 2022/396 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2021/481 E. , 2022/396 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/481
Karar No : 2022/396
TEMYİZ EDEN DAVACILAR : 1- …
2- …
3- ...
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı - ANKARA
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından; …'ün sağ el bileğinin kırılan cam bardağı ile kesilmesi sonucu yaralanması nedeniyle 06/03/2004 tarihinde tedavi amacıyla gittikleri Bismil Devlet Hastanesi Acil Polikliniğinde içte kesi olan siniri kaynatma operasyonu yapılmaksızın görevli memur tarafından yalnızca dikiş atılarak eksik müdahalede bulunulması sebebiyle sağ elinin 4. ve 5. parmaklarının hareketten ve faaliyetten yoksun kalmasında davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddiasıyla … için (miktar artırım dilekçesiyle artırılmış haliyle) 134.276,64 TL maddi, 14.000,00 TL manevi, … için 2.000,00 TL maddi, 3.000,00 TL manevi ve … için 3.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu ihlal kararı üzerine yapılan yeniden yargılama neticesinde ... İdare Mahkemesince; olayla ilgili olarak Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporda, sütürasyon işlemi sonrası kişinin plastik cerrahi ve ortopedi kliniklerine yönlendirilmemiş olması eksiklik olarak değerlendirildiğinden olayda idarenin hizmet kusurunun bulunduğu gerekçesiyle …'ün maddi tazminat isteminin kabulüne, bu miktarın 8.000,00 TL'lik kısmının başvuru tarihi olan 06/05/2004 tarihinden, kalan 126.276,64 TL'nin miktar arttırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği 21/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, …'ün belgeyle ispatlanamayan maddi tazminat isteminin reddine, davacıların manevi tazminatın isteminin kabulüne, davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte 14.000,00 TL manevi tazminatın …'e, 3.000,00 TL manevi tazminatın …'e, 3.000,00 TL manevi tazminatın ise …'e (varsa daha önce yapılan ödemeler mahsup edilmek suretiyle) ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, olayda idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, hükmedilen maddi tazminat miktarının yetersiz olduğu, hükmedilen maddi ve manevi tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği, … yönünden maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğu, hükmedilen tazminat miktarının fahiş olduğu ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMASI : Taraflarca karşılıklı olarak temyiz istemilerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyize konu kararın, manevi tazminata ilişkin kısmının onanması, maddi tazminata ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
1995 doğumlu …'ün, 06/03/2004 tarihinde çay bardağının kırılması sonucu sağ el bileği kesilmiştir. Bismil Devlet Hastanesinde küçüğün eline dikiş atılarak taburcu edilmiştir. Elin 4. ve 5. parmaklarında kasılma gözlenmesi üzerine bu kez Diyarbakır 600 Yataklı Asker Hastanesine müracaat edilmiş, bu hastanede 03/05/2004 tarihinde gerçekleştirilen ameliyat sonrası düzenlenen 18/06/2004 tarihli sağlık kurulu raporunda, nekahatte sağ ulnar sinir lezyonu tanısına yer verilmiştir.
Davacılar, 06/05/2004 tarihli dilekçe ile davalı idareden maddi ve manevi tazminat talep etmişler, bu talep davalı idarenin 14/06/2004 tarihli ön kararıyla reddedilmiştir. Davacılar, tazminat talebinin idare tarafından reddedilmesinden sonra Sağlık Bakanlığı ve doktor ... aleyhine 16/06/2004 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açmışlardır. Mahkemenin 29/09/2006 tarihli kararıyla uyuşmazlığın çözümünde idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bunun üzerine davacılar tarafından, davalı idare aleyhine ... İdare Mahkemesinde bakılan dava açılmıştır.
Bu davada yapılan yargılama sonucu maddi tazminat isteminin reddi, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda verilen ve kesinleşen karara karşı davacılar tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan 2015/9093 sayılı başvuru üzerine Anayasa Mahkemesince "Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan davacıların maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine" karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda olayla ilgili olarak Adli Tıp Kurumu ... İhtisas Kurulunca hazırlanan … tarih ve … sayılı raporda; "...Acile el yaralanması ile aynı gün içerisinde başvuran hastanın acil hekimi tarafından değerlendirilmesi ve ilk müdahalenin yapılması sırasında ortopedi veya plastik cerrahi konsültasyonun istenilmesinin, eğer bu branşlarda o anda hastanede hekim yoksa, kesinin sütüre edilerek kapatılmasının, tetanoz profilaksisi ve antibiyotik reçete edilmesinin uygun olduğu, ilgili branşlara yönlendirilmesi sonrasında ise ilk 24 saatte primer onarım veya daha sonraki ilk 3 haftalık dönemde ise primer geç onarım yapılabileceği ve ilk 3 haftada yapılan tedavi sonuçlarının birbirine yakın olduğu, bir başka deyişle tedavi başarısının benzer olduğu, acil hekiminin (pratisyen veya acil tıp uzmanının) acil şartlarında olayın ajitasyonu, ağrı, gerginlik gibi nedenlerle ve hastanın koopere olamaması nedeniyle sinir kesisi muayenesini tam yapamayabileceği ve bu suretle tanısının da konulamayabileceği, ayrıca sinir kesilerinde kesi parsiyel ise fark edilemeyeceğinin ve hastanın çocuk olması halinde, muayene ve tanısının daha da zor olacağının tıbben bilindiği, kişinin 06/03/2004 tarihinde sağ el bileği kesisi nedeniyle başvurduğu Bismil Devlet Hastanesi’nde yapılan muayenesine ait bulgular tıbbi belgelerde kayıtlı olmamakla birlikte, kişinin 03/05/2004 tarihinde başvurduğu Diyarbakır 500 Yataklı Asker Hastanesi’nde yapılan ameliyatta ulnar sinirinde parsiyel kesi tespit edildiği ve nöroliz uygulandığı dikkate alındığında, ulnar sinir kesisinin parsiyel olması, kişinin yaşı ve olay tarihinde el hareketlerinin ağrılı olması nedenleriyle 06/03/2004 tarihinde sinir kesisinin tespit edilememiş olmasının tıbbi hata olarak değerlendirilemeyeceği ve kesinin sütüre edilmesinin tıbben doğru bir yaklaşım olduğu, ancak sütürasyon işlemi sonrası kişinin plastik cerrahi ve ortopedi kliniklerine yönlendirilmemiş olmasının eksiklik olarak değerlendirildiği, dolayısıyla söz konusu eksiklik nedeniyle Bismil Devlet Hastanesi Acil Servisinde kişinin muayene ve tedavisini yapan Doktor … ve Genel Cerrahi Uzmanı Doktor ...'nın uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olmadığı, sağlık hizmetinin yürütülmesinde idarenin organizasyon hatasının tespit edilmediği..." yolunda görüş bildirilmiştir.
Mahkemece, bu rapor hükme esas alınarak idarenin hizmeti kusurlu işlettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olup, idarenin hukuki (mali/tazmin) sorumluluğunun yargı aracılığıyla belirlenip hüküm altına alınmasını sağlamaktadır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetimi yapılacağından, mahkemece, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmektedir. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
İdarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak, yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütme yükümlülüğünün bulunduğu tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Öte yandan, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 1. maddesinde, adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu; 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumunun, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu; 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiş iken; 703 sayılı "Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış ise de, 15/07/2018 tarih ve 304794 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4 No'lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2.,3. ve 16. maddelerinde yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
A) Temyize konu İdare Mahkemesi kararının manevi tazminata ilişkin kısmının incelenmesi;
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın; davacıların manevi tazminat istemlerinin kabulüne ilişkin kısmı hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
B) Temyize konu İdare Mahkemesi kararının maddi tazminata ilişkin kısmının incelenmesi;
Kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının tıbbi ihmal nedeniyle ihlal edildiği iddiasıyla açılan tam yargı davalarında, hizmet kusurunun tespitine yönelik olarak ilk derece mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesinde, bilirkişinin somut tıbbi verileri kullanarak, sahip olduğu tıbbi bilgilerden hareketle her türlü şüpheden uzak, nesnel bir sonuca varması ve buna göre de somut gerekçelerle kanaat bildirmesi gerekmekte olup; bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Buna ek olarak, bilirkişi veya bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
İdare Mahkemesince hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda, dava konusu olayda hizmet kusurunun olup olmadığı hususu ortaya konulurken 06/03/2014 tarihinde …'ün bileğinde meydana gelen sinir kesisinin tespit edilememiş olmasının tıbbi hata olarak değerlendirilemeyeceği ve kesinin sütüre edilmesinin tıbben doğru olduğu ancak sütürasyon işlemi sonrası …'ün plastik cerrahi ve ortopedi kliniklerine yönlendirilmemiş olmasının eksiklik olduğu yönündeki değerlendirmeyle yetinildiği, kişinin ileri tetkik ve tedavi için yönlendirilmemesi noktasındaki eksikliğin kişide meydana gelen bedensel zarara ne derece etkili olduğu, kişinin zamanında ilgili kliniklere yönlendirilmiş olması halinde mevcut zararın yine de meydana gelip gelmeyeceği hususlarında bilirkişi raporunda bir irdeleme yapılmadığı görülmektedir.
Bu itibarla; Mahkemece, konuyla ilgili uzman hekimlerin katılımının sağlandığı Adli Tıp Üst Kurulundan tarafların iddialarının dikkate alındığı, yukarıda belirtilen hususların açık, anlaşılır şekilde cevaplandığı bir rapor alınarak davalı idarenin olaydaki hizmet kusurunun zararlı sonucun doğmasına neden olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Bu durumda, uyuşmazlığın çözümü için yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme sonucu verilen İdare Mahkemesi kararının maddi tazminata ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin REDDİNE, davalı idarenin temyiz isteminin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2. ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının maddi tazminata ilişkin kısmının BOZULMASINA oy çokluğuyla, manevi tazminata ilişkin kısmının ONANMASINA oy birliğiyle,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/01/2022 tarihinde karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Temyiz incelemesine konu İdare Mahkemesi kararı, usul ve hukuka uygun olduğundan kararın maddi tazminata ilişkin kısmının da onanması gerektiği görüşüyle aksi yöndeki Daire kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.