10. Hukuk Dairesi 2014/2870 E. , 2014/28173 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İzmir 8. İş Mahkemesi
Tarihi : 27.11.2013
No : 2012/360-2013/694
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davalı sigorta şirketi yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı sigorta şirketi tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun; 599’uncu maddesinde, mirasçıların, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazandıkları, kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçıların, miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazandıkları ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu oldukları, atanmış mirasçıların da mirası, miras bırakanın ölümü ile kazandıkları, yasal mirasçıların, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlü oldukları belirtilmiş, 605’inci maddesinde, yasal ve atanmış mirasçıların mirası reddedebilecekleri, ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen belirlenmiş ise, mirasın reddedilmiş sayılacağı bildirilmiş, 606’ncı maddesinde, mirasın, üç ay içinde reddolunabileceği, bu sürenin, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri kanıtlanmadıkça miras bırakanın ölümünü öğrendikleri, vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlayacağı açıklanmış, 610’uncu maddesinde, yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçının, mirası kayıtsız koşulsuz kazanmış olacağı, ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan, ya da, tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçının, mirası reddedemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Kural olarak, bir kimsenin ölümü ile mal varlığının bir bütün olarak mirasçılarına geçmesini ifade eden külli halefiyet gereğince, miras bırakanın kişisel özelliklerinin ağır bastığı, düşünsel ve bedeni özellik ve yetenekleri göz önünde bulundurularak yapılmış, borcun bizzat miras bırakan tarafından yerine getirilmesi gereken kişisel edim borçları dışında, malvarlığından ifa durumunda olunan maddi edim borçları mirasçılara intikal eder. Miras bırakanın borçları, ölümünden önce yaptığı hukuki işlemlerden, işlediği haksız eylemlerden, malvarlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşmeden ve ölüm anına kadar oluşan bir takım olgular nedeniyle doğrudan doğruya kanundan doğabilir. Mirasçıların sorumluluğu bakımından borcun kaynağı önem arz etmemektedir ve mirasın kesin olarak kazanılması ile başlayan bu sorumluluk, borcun esası ile sınırlı olmayıp, işlemiş ve işleyecek faizleri de kapsamaktadır. Miras açıldığı sırada terekenin pasifi aktifinden fazla ise tereke borca batık sayılmaktadır ve ayrıca, borca batıklık olgusunun tespiti dava yoluyla istenebileceği gibi açılmış bir davada itiraz olarak da ileri sürülebilir.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında, inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; kazaya karışan aracın kayıt maliki limited şirket ile davalıların murisi arasında ne gibi bir ilişki olduğu, bu şirketteki ortaklık payını ve şirkete ait kazaya karışan aracı mal edinip edinmediklerinin araştırılmadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan, davalı sigorta şirketi, Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nde açılan 2012/368 ve 2012/382 esas sayılı dava dosyalarının aynı konuya ilişkin olup, derdestlik itirazında bulunmuş olup, söz konusu dava dosyaları getirilip taraflarının konusunun ve hukuki sebebinin aynı olup olmadığı araştırılmalı, söz konusu dava dosyalarının sigortalının açtığı tazminat davasına ilişkin olduğu anlaşılacak olursa, o dava dosyaları ile eldeki dava dosyasında hükme esas kusur raporu arasında çelişki oluştuğu takdirde yeniden kusur raporu alınmalıdır.
Ayrıca , davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 26/2. maddesi olup, 3. kişiler yönünden zamanaşımı zarara ve faile ıttıla tarihinden itibaren 2 yıl ve her halde kaza tarihinden itibaren 10 yıl olup, sigorta şirketi yönünden faile ıttıla tarihi 22.02.2010 tarihi olup, 03.03.2010 tarihli geçici iş göremezlik ödemesinin de zamanaşımına uğradığının gözetilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harıcının istek halinde davalı Sompo Japan Sigorta A.Ş."ye iadesine, 25.12.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.