20. Hukuk Dairesi 2017/8734 E. , 2018/3803 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVACI - K. DAVALI : ...
DAVALI - K. DAVACI : Orman Yönetimi
DAVALILAR : ... - Hazine
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı - karşı davalı gerçek kişi ile davalı - karşı davacı ... Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı gerçek kişi 20/02/2013 havale tarihli dava dilekçesi ile; adına kayıtlı olan ... ili, ... ilçesi,... köyünde sırasıyla 3220 m² ve 6379 m² yüzölçümlü, bahçe ve fındıklık vasfındaki 307 ve 569 parsel sayılı taşınmazların, ormanla ilgisi olmadığı halde, 2013 yılında yapılan orman kadastro çalışması sonucunda orman sınırı içine alındığını belirterek, taşınmazların orman sınırı dışına çıkarılarak adına tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Davalı - karşı davacı ... Yönetimi vekili, 28/03/2013 havale tarihli karşı dava dilekçesi ile taşınmazların kesinleşen orman sınırı içinde kaldığı iddiasıyla, tapu kaydının iptaline, orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı gerçek kişinin orman kadastrosuna itiraz davasının reddine;
Davalı - karşı davacı ... Yönetiminin tapu iptali tescil davasının tefrikine karar verilmiş, hüküm davacı - karşı davalı gerçek kişi ile davalı - karşı davacı ... Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 23/02/1949 tarihinde ilân edilip kesinleşen orman kadastrosu, 01/02/2013 tarihinde ilân edilip kesinleşen, evvelce sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması, 1982 yılında yapılan arazi kadastrosu vardır.
Dava, orman kadastrosuna itiraz ve buna karşılık olarak açılan tapu iptali tescil istemine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman bilirkişi tarafından yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmaya göre, çekişmeli taşınmazların 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 1949 yılında kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı, yörede 1950 yılında 5653 sayılı Kanun hükümlerine göre makiye ayırma çalışması; 1982 yılında genel arazi kadastrosu yapıldığı, 2013 yılında yapılan aplikasyonda orman sınırı içinde kalmaya devam ettiği, 307 sayılı parselin belgesizden Hazine adına; 569 sayılı parselin Mayıs 1944 tarih 74 numaralı tapu kaydı nedeniyle gerçek kişiler adına tespit edildiği, 307 sayılı parsel hakkında, ilk malik Ömer Bozkurt tarafından Hazine aleyhine açılan dava sonucunda, kadastro mahkemesinin 1992/16-8 sayılı kararıyla davacı adına tesciline karar verilmiş ise de Orman Yönetiminin taraf olmadığı dosyada verilen tescil kararının Orman Yönetimini bağlamayacağı ve kesin hükümden sözedilemeyeceği, eğimlerinin % 25-35 civarında ve 307 sayılı parselin eylemli orman niteliğinde olduğu, kaldı ki; yörede maki sahalarının tesbitine dair talimatnamenin 5. ve 6. maddeleri gereğince
-2-
2017/8734 - 2018/3803
orman muhafaza karakteri taşıyan taşınmazların orman rejimi dışına çıkartılmaması gerektiği açıklanarak, daha önce yapılan işlemin yasa ve yönetmeliğe aykırı olması nedeniyle makiye ayırma işleminin iptal edildiği, 5653 sayılı Kanunda ve 17/08/1950 tarihli yönetmelikte maki komisyonlarının kesinleşmiş orman sınırı içinde maki tesbit işlemi yapacağı konusunda hiçbir hüküm bulunmadığı gibi, ormanların ve orman muhafaza karakteri taşıyan makiliklerin hiç bir zaman makiye ayrılamayacağı, ayrılmış olsa bile kanuna aykırı olarak yapılan işlemin yok hükmünde olacağı, HGK"nın, YKD"nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararında kabul edildiği gibi taşınmazlar 1949 yılında kesinleşen orman kadastro sınırı içinde kaldığından, revizyon gören tapu kayıtlarının hukuki değerini yitirdiği, orman içinde kalan ya da orman sınırı dışına çıkartılan alanlarda tapu kayıtlarına değer verileceğine ilişkin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 45. maddesi, Anayasa Mahkemesinin 01/06/1988 gün 31/13 ve 14/03/1989 gün 35/13 ve 13/06/1989 gün 7/25 sayılı kararları ile iptal edildiğinden, davacının dayanacağı bir yasal yolun bulunmadığı, açıklanan nedenlerle geçerli bir makiye ayırma işlemi olmayan ve makiye ayırma işlemi de iptal edilen taşınmazla ilgili, ilk orman kadastrosuna itiraz davası açmak için hak düşürücü sürelerin geçtiği, aplikasyonun doğru yapıldığı, yeni bir orman sınırı içine alma işleminin bulunmadığı, 02.09.1986 tarihinde yürürlüğe giren 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması hakkında Yönetmeliğin 44. ve 25523 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak 15.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren Yönetmeliğin 43 ve devamı maddelerine göre, aplikasyon işleminin davacıya yeni dava hakkı vermeyeceği belirlenerek, davacının orman kadastrosuna (aplikasyona) itiraz davasının reddine; Orman Yönetiminin yenilik doğurucu karar verilmesini gerektiren tapu iptali tescil davasının tefrikine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır, ancak kadastro mahkemesince 3402 sayılı Kadastro Kanununun 31/son maddesi gereğince vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre vekalet ücreti hesaplanmış olması doğru değil ise de bu yanılgının giderilmesi hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. Bu sebeple hükmün 3. paragrafında yazılı “...Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince hesaplanan 1.500,00 TL...” sözlerinin hükümden çıkarılarak, bunun yerine “...3402 sayılı Kadastro Kanununun 31/son maddesi gereğince takdir edilen 500,00.-TL maktu vekalet ücretinin..." yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 15/05/2018 günü oy birliği ile karar verildi.