Esas No: 2019/6787
Karar No: 2022/375
Karar Tarihi: 25.01.2022
Danıştay 10. Daire 2019/6787 Esas 2022/375 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/6787 E. , 2022/375 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No: 2019/6787
Karar No: 2022/375
TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR) : Kendi adına asaleten; ...,
..., ..., ..., ......'a velayeten ...
VEKİLLERİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ...Bakanlığı / ...
(Mülga ...Kurumu)
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri Av. ...
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : ...
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN_KONUSU : .... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, yakınları ...'ın ölümünün davalı idareye ait sağlık kuruluşlarında yapılan müdahalelerdeki hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla, zararlarına karşılık her bir davacı için ayrı ayrı 5.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL maddi ve davacı eş ... için 150.000,00 TL, davacı çocukların her biri için ayrı ayrı 30.000,00 TL olmak üzere toplam 300.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesince; Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulu raporu ile dosya içeriğindeki tüm bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacıların yakını ...'a yapılan tıbbi müdahalelerde davalı idareye atfedilebilecek herhangi bir hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, tedaviyi kabul etmediklerine ve vefat eden yakınlarını başka bir hastaneye götürmek istediklerine yönelik iddiaların doğru olmadığı, meydana gelen olayın davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMALARI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiş; müdahil tarafından, meydana gelen olayın komplikasyon olduğu ve bilirkişi raporuyla kusur bulunmadığının sabit olduğu, hasta ve hasta yakınlarının tedaviyi reddettiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na Ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu'nun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na Ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname'nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığı'nın hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dosyanın incelenmesinden; geçirilmiş beş sezaryen öyküsü ve gebeliğinin otuz altıncı haftasında olan davacılar yakınının, düşük tansiyon ve sancı şikayetiyle 31/08/2014 tarihinde Viranşehir Devlet Hastanesi acil servisine başvurması üzerine yapılan tetkikler ve konsültasyon sonucunda idrar yolu enfeksiyonu ve ishal tanısıyla tedavisine başlanıldığı, geceyi gözlem amaçlı olarak acil serviste geçirdikten sonra 01/09/2014 tarihinde sabah saatlerinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanının (müdahilin) muayenesi üzerine aynı tanılarla servise yatışının yapıldığı, gün içerisinde ajite olduğu ve tedavi ile muayeneyi kabul etmediği gerekçesiyle psikiyatri servisiyle yapılan konsültasyon sonucunda durumunun ağrıya bağlı olabileceğinin değerlendirildiği, akşam saat 22.30 sularında icapçı kadın hastalıkları ve doğum uzmanının hemşirelerce aranıp hastaneye davet edilmesi üzerine yapılan muayenede kan değerlerinde ciddi düşüş olduğunun tespit edildiği, ilgili doktorun ifadesine göre tedavinin kabul edilmediği gerekçesiyle, nakil formuna "su gelişi, anemi, hasta ve yakınları ajite, hastanede yatış istemiyor, sevk istiyor (sosyal endikasyon)" yazılarak 02/09/2014 tarihinde gece saat 00.30 sularında Şanlıurfa Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesine sevk edildiği, bu hastanede acilen ameliyata alınacağı esnada gelişen kardiyak arrest sonucunda yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybettiği anlaşılmıştır.
Meydana gelen olayın hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla davalı idareye tazminat ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine bakılmakta olan dava açılmıştır.
Olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla Mahkemece bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen ...tarih ve ...karar numaralı raporda, "Kişinin ölümünün uterus rüptürü ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana gelmiş olduğu, kişinin 6. gebeliği olup öncesinde 5 kez sezaryen ameliyatı geçirmiş olduğu, 36 haftalık gebe olarak şikayetleri nedeniyle 31/08/2014 de hastaneye müracaat ettiği, hipotansiyon ve sancı şikayeti olduğu, acil hekimi tarafından muayanesinin yapıldığı, laborataur tetkiklerinin istenildiği, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ile irtibata geçildiği, NST tetkiki yapıldığı, yapılan muayanede NST'si reaktif, kontraksiyonu yok, muayanesinde dilatasyonu yok, efasmanı yok tespit edilerek hastanın kusma ve ishal şikayetleri olduğundan tekrar acile yönlendirildiği sabaha kadar Acil Serviste gözlem altında tutulduğu, hastaya sıvı tedavisi uygulanıldığı, Acil serviste sıvı tedavisi uygulanan hastanın saat 09.00 civarlarında Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. ...’ın görev yaptığı Kadın Doğum Polikliniğine getirildiği hastanın 'idrar yapamama ve ishal' şikayetleri olduğunu belirttiği, Viranşehir Devlet Hastanesi’nin Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. ... tarafından 01/09/2014 tarihinde saat 09:00'da poliklinikte görüldüğü, karın ağrısı, idrar yapamama, ishal yakınması ile başvuran hastanın yapılan tetkiklerinde TİT de lokosit saptanması üzerine mayi ve antibiotik tedavisi için saat 09:30'da servise yatırıldığı, %5 dextroz, İzotonik 1000 cc iv 1*1, Ulcuran amp 1*1, Metpamid amp 1*1, Ampisina 1 gr 2*1 order edildiği, Brusella ve Salmonella tetkikleri istenildiği, saat 12:00'da Ta:90/50, ateş:36.6, nabız:88 atım/dakika, solunum:20 ölçüldüğü, hastanın her türlü tedaviyi reddetmesi üzerine psikiyatri ile konsülte edildiği, htc:21, hgb:7 olan hastanın nabız 112 atım/dakika, tansiyon:100/60 mm hg olarak saptandığı, hasta hiç bir şekilde nst ve usg'yi kabul etmediği, sadece nst probu ile fka bakılabildiği, hasta ve yakınlarına kan takılması önerildiği, fakat hasta yakınları hastayı götürmek istediklerini söyleyerek kan takılmasını kabul etmedikleri, hasta nefes darlığı tarif etmeye başladığı, saat 23.20'de 112 arandığı, hastanın eski 5 sezeryan aktif su gelişi olduğu ve anemisinin olduğu söylenildiği, hastaya yer aranmaya başlanıldığı, hastanın 23.30'da Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. ... tarafından yapılan muayenesinde aktif su gelişi olduğu saptandığı, tuşe kapalı, forme vajinal kanama izlenmediği, elle muayenede batın rahat izlendiği, kontraksiyonu olmadığı, NST'ye bağlanmayı reddettiği, yer bulunamaması üzerine hasta saat 00.20'de 112 ekipleri ile Şanlıurfa doğumevine çekildiği, saat 00:37'de 112 ekibiyle sevk edildiği, sevk nedeni: mükerrer C/S (eski 5 sezaryeni var), anemi (htc:21), su gelişi, hastanın hastanelerinde yatışı istemediği, Urfa’ya sevk istediği (sosyal endikasyon), hasta ve hasta yakınlarının ajite olduğu kayıtlı olduğu göz önüne alındığında; Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. ...’a ve davalı Viranşehir Devlet Hastanesi idaresine kusur atfedilemeyeceği" yönünde görüş belirtilmiş; İdare Mahkemesince de anılan rapor hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce uyuşmazlığın çözümlenmesi için 24/11/2021 tarihinde verilen ara kararı ile meydana gelen olay ile ilgili olarak yapılmış olan herhangi bir adli veya idari soruşturma (disiplin soruşturması, 4483 sayılı Kanun kapsamında soruşturma vs.) bulunup bulunmadığı sorulmuş; davalı Sağlık Bakanlığının anılan ara kararına göndermiş olduğu cevaptan, meydana gelen olay ile ilgili olarak Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. ... ve davacılar yakınının tedavisine katılan diğer yardımcı sağlık personeli hakkında 4483 sayılı Kanun kapsamında yapılan ön inceleme neticesinde kusurlarının bulunduğu gerekçesiyle soruşturma izni verildiği ve yapılan disiplin soruşturması neticesinde ise, belirtilen sağlık personelinin disiplin cezası ile tecziyesinin teklif edildiği görülmüştür.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetine yönelik tam yargı davalarında, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Öte yandan, 20/01/1982 tarih ve 17580 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanun'da hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı; ancak, davanın ihbarının Danıştay, mahkeme veya hâkim tarafından re'sen yapılacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinin 1. fıkrasında, davanın taraflarının, müdahillerin ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğu; 61. maddesinin 1. fıkrasında, taraflardan birinin, davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebileceği; 66. maddesinde ise, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer'î müdahil olarak davada yer alabileceği hükümleri yer almaktadır.
Aynı Kanunu'nun 266. maddesinde, hakimin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği öngörülmüş; aynı Kanun'un 280. maddesinde, bilirkişinin, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye vereceği, raporun verildiği tarihin rapora yazılacağı ve duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği; 281. maddesinin 1. fıkrasında, tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir.
Ayrıca, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 1. maddesinde, adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu; 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumu'nun, Mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen Adli Tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu; 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiştir. 703 sayılı "Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 15/07/2018 tarih ve 304794 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 4 No'lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2., 3. ve 16. maddelerinde yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; davacılar yakınının kan değerlerinin, Viranşehir Devlet Hastanesi acil servisine başvurduğu 31/08/2014 tarihinde saat 18.48'de yapılan tetkikler sonucunda hgb:9,89 ve hct:28,6 olarak; Viranşehir Devlet Hastanesi kadın doğum servisine başvurduğu 01/09/2014 tarihinde saat 09.37'de yapılan tetkikler sonucunda hgb:7 ve hct:21,4 olarak; sevk edildiği Şanlıurfa Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesinde 02/09/2014 tarihinde saat 01.51'de yapılan tetkikler sonucunda ise hgb:3,78 ve hct:11,48 olarak tespit edildiği görülmektedir.
Davacılar yakınının, 01/09/2014 tarihinde gün boyu Viranşehir Devlet Hastanesinde gözlem altında olmasına ve aynı gün sabah saatlerinde yapılan tetkikler neticesinde bir önceki gün acil serviste yapılan tetkik sonuçlarına göre kan değerlerinde ciddi düşüş olduğu görülmesine rağmen bu duruma yönelik herhangi bir tedavi almamış olduğu açık olup; davalı idarece yapılan ön inceleme ve disiplin soruşturması kapsamında alınan ifadelerden de ilgili uzman hekimin, hastanın kan değerleriyle ilgili olarak sağlık personelince uyarılmasına rağmen herhangi bir girişimde bulunmadığı ve bu durumu sevkten hemen önce saat 23.30 sularında değerlendirdiği ve yine herhangi bir girişimde bulunmadan davacılar yakınını bulunmuş olduğu hal üzerine sevk ettiği sabittir. Ayrıca, davacılar yakınının kan değerlerinde, sevk edilmiş olduğu Şanlıurfa Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesinde 02/09/2014 tarihinde saat 01.51'de yapılan tetkik sonuçlarına göre daha da düşüş olduğu görülmektedir.
İdare Mahkemesince hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda ise, davacılar yakınının takip ve tedavisini gerçekleştiren ilgili uzman hekim ve davalı idareye kusur atfedilemeyeceği yönünde görüş belirtilmiş olmakla birlikte; raporun, davacılar yakınının kan değerlerindeki düşüş, bu durumun uzunca bir süre değerlendirilmemiş ve bu duruma yönelik herhangi bir tedavi yapılmamış olması ya da sevkinin sağlanmaması, yardımcı sağlık personelinin hasta takibi ve koordinasyonu sağlayıp sağlayamadıkları gibi hususlara yönelik yeterli açıklamaları içermediği ve gerekçelendirilmediği, sadece meydana gelen olayın anlatımı ile yetinildiği anlaşılmaktadır.
Ancak, davalı idarece yürütülen ön inceleme ve disiplin soruşturması kapsamında yaptırılan bilirkişi incelemeleri neticesinde, davacılar yakınının tedavi sürecine katılan sağlık personeline kusur atfedildiği, ilgili personel hakkında soruşturma izni verilmesi ile disiplin cezası ile tecziye edilmelerinin teklif edildiği görülmektedir.
Bu durumda, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunun, davalı idarece alınan bilirkişi raporları ve soruşturmalar ile çeliştiği ve yeterli ayrıntı ile gerekçeleri içermediği sonucuna varıldığından; İdare Mahkemesince, Adli Tıp Kurumu raporu ile anılan raporlar ve soruşturmalar arasındaki çelişkinin giderilmesine yönelik olarak Adli Tıp Kurumunun ilgili Üst Kurulundan alınacak rapor uyarınca idarece sunulan sağlık hizmetinin kusurlu işletilip işletilmediğine yönelik olarak yapılacak tespit neticesinde davacıların maddi ve manevi tazminat istemleri hakkında karar verilmesi gerekirken, hükme esas alınamayacak nitelikteki rapor uyarınca davanın reddi yolunda karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan, Mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucunda idarenin tazmin yükümlülüğünün bulunduğuna hükmedilmesi halinde, dava konusu olayda sorumluluğu olan kişi veya kişilere davalı idare tarafından rücû edebileceği dikkate alındığında; Mahkemece, mevcut müdahil dışında menfaati etkilenebilecek diğer kişilere de davanın re'sen ihbar edilmesinden sonra esas hakkında karar verilmesi gerektiği tabiidir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin KABULÜNE,
2. .... İdare Mahkemesinin davanın reddine ilişkin ...tarih ve E:..., K:...sayılı temyize konu kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/01/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.