22. Hukuk Dairesi 2019/6466 E. , 2019/18535 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin 1990 yılında mevsimlik işçi olarak davalı işyerinde çalışmaya başlayıp 02.02.2001 tarihinde daimi işçi kadrosuna geçirildiğini, daimi kadroya geçirilirken 01.03.1999-28.02.2001 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre intibak ücret skalasının yanlış tespit edildiğini, bu nedenle ücret zamlarının yevmiyesine eksik uygulanarak ücret ve ikramiye fark alacağı doğduğunu, müvekkilinin yeni işe giren işçi statüsünde değerlendirildiğini, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması nedeniyle kademe ilerlemesi ve derece terfilerinin ilk işe girdiği tarihten itibaren toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre yapılarak, daimi kadroya geçtiği tarihteki yevmiyesinin belirlenmesi ve bu yevmiyeye takip eden toplu iş sözleşmesi ücret zamlarının uygulanması gerektiğini, yanlış uygulama ile ücret ve ikramiye farkı alacağı doğduğunu, ilave tediye alacağından sigorta primi kesilmemesi gerektiği yönünde yargı kararları bulunmasına rağmen kesinti yapıldığını, bu kesintilerin ödenmesi gerektiğini ileri sürerek ücret, akdi ikramiye, ilave tediye ve ağır hizmet primi alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece Dairemizin 2017/44933 esas 2017/30323 karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada davacı iradi taraf değişikliği yaparak davasını davalı İçişleri Bakanlığına yöneltmiş ve yargılamya bu şekilde devam edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Davada hukuki dinlenilme haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığı hususu uyuşmazlık konusudur.
Savunma hakkı Anayasa’mızın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.
İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
Somut olayda; davacı davasını, Mahkemenin Dairemizin bozma ilamına uyulma kararından sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu 124. maddesine göre İçişleri Bakanlığına yöneltmiş ve yargılamaya İçişleri Bakanlığı"na karşı devam edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak dava İçişleri Bakanlığına yöneltilmesine rağmen dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporlarının ve davacının ıslah dilekçesinin davalı İçişleri Bakanlığı vekiline tebliği sağlanıp gerekli olan cevap süresi tanınmadan yargılamaya devam edildilmiştir. Bu durum davalı İçişleri Bakanlığı’nın savunma hakkını kısıtlar mahiyette olduğu anlaşılmaktadır. O halde yapılması gereken dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporları ve davacının ıslah dilekçesinin davalı vekiline tebliği sağlanıp rapor ve ıslah dilekçesine karşı kanunen davalıya tanınması gereken süre beklendikten sonra hüküm kurmak olup bu hususun gözetilmemesi bozma sebebidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 09.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.