11. Hukuk Dairesi 2018/4359 E. , 2019/4575 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 30/01/2017 tarih ve 2014/265 E- 2017/55 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi"nce verilen 11/04/2018 tarih ve 2017/467 E. - 2018/320 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 01.12.2009 tarihli bayilik sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmeye göre tarafların sözleşmeyi 2 yıllık bildirim süresine uyularak feshedilebileceğini, ayrıca bu süreçte müvekkiline bırakılan bölgede yapılan satışlardan komisyon müvekkiline komisyon ödeneceğini, müvekkiline “Greater Europe” bölgesinin bırakıldığını, davalının 18.12.2010 tarihinde 2 yıllık süreye uymaksızın sözleşmeyi feshettiğini, bu nedenle müvekkilinin zararının oluştuğunu ileri sürerek fesih nedeniyle oluşan zararın tespiti ile şimdilik 20.000TL"nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, sözleşmenin 9. maddesinin hakkaniyet doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiğini, ayrıca fesihten sonra anılan bölgeye satış yapılmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, taraflar arasındaki sözleşmeye göre “Greater Europe” bölgesi dahilinde yapılan satışlardan davacının komisyon alabileceği, davacı tarafın bu bölgede yapılan satışın varlığını kanıtlayamadığı, Lübnan ülkesinde kurulu şirkete yapılan satışın sözleşem kapsamında bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf isteminde bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, "Greater Europe" nın ne anlama geldiği, hangi ülkeleri kapsadığı ve Lübna’nın bu sınır içinde kalıp kalmadığı hususunda Dışişleri Bakanlığı"na ve İstanbul Ticaret Odasına müzekkere ile sorulduğu, Dışişleri Bakanlığı 28/03/2018 tarihli yazısında "Greater Europe" ifadesinin genellikle akademik alanda kullanılmakla birlikte, coğrafi açıdan sabit bir alanı tasvir etmediğinin bildirildiği, İstanbul Ticaret Odası Başkanlığı cevabında ise “Greater Europe" deyiminin ticari işlerde kullanıldığına ilişkin herhangi bir teamülün bulunmadığının bildirildiği, tüm bu hususlar nazara alındığında davacı tarafın Lübnan ülkesinin "Greater Europe" bölgesi kapsamında kaldığı hususu ile davalının satış gerçekleştirdiği Somoplast Rıach Co. şirketinin davacının müşterisi olduğunu ispat etmesi gerektiği, anılan hususların da davacı tarafça ispat edilemediği gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zararın tespiti ile maddi tazminat istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece yargılamasında eksiklik görülerek "Greater Europe" ibaresinin ne anlama geldiği ve Lübnan ülkesinin bu sınır içinde kalıp kalmadığı hususunda Dışişleri Bakanlığına ve İstanbul Ticaret Odasına müzekkere ile sorulduğu, gelen müzekkere cevaplarına göre Lübnan’ın “Greater Europe” bölgesinde kaldığının ispat edilemediğinin anlaşılması ile istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir. Ancak, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca yargılamada eksiklik bulunmadığının ve kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediğinin anlaşılması karşısında istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekir. Başka bir anlatımla ilk derece mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması üzerine başvurunun esastan reddine karar verilmesi gerekir. Bölge Adliye Mahkemesince az ömce de açıklandığı üzere yargılamasında eksiklik görülerek davacı iddialarının ispatı yolunda araştırma yapılmıştır. Bu durumda HMK’nın 353/1-b-3. maddesi gereğince duruşma açılmaksızın tamamlanabilecek yargılama eksikliklerinin varlığı karşısında esastan yeni bir karar verilmesi gerekmektedir. Aksi halde, incelenen kararda olduğu gibi, bir yandan kararın gerekçesinde yargılama eksikliğine ve bunun giderildiğine değinilirken, bir yandan da ancak ilk derece yargılamasında usul ve yasaya hiçbir aykırılık bulunmayan hallerde verilmesi gereken istinaf başvurusunun esastan reddi biçimindeki hüküm fıkrası arasında çelişki ve infazda tereddüt oluşacağı, bu durumun ise kanuna açık aykırılık nedeniyle re’sen bozma nedeni teşkil edeceği açıktır. Bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemesince yeniden esas hakkında bir karar tesis edilmesi gerekirken, HMK m. 353/1-b-1 kapsamında istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu nedenle ve HMK’nın 369/1. ve 371. maddeleri uyarınca bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 19/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.