14. Hukuk Dairesi 2017/3994 E. , 2019/6960 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 05/05/2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair verilen 09/12/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava konusu 168 ada 9 parsel sayılı taşınmazda dava dışı Servet Duşko’ya ait hissenin ve üzerindeki binanın Servet Duşko tarafından 03.08.1983 tarihli vasiyetname ile müvekkiline devrinin vasiyet edildiğini, Servet Duşko’nun 2981 sayılı Yasa uyarınca başvuruda bulunamadan öldüğünü bu nedenle hissesinin Hazine adına tescil edildiğini belirterek taşınmaz üzerindeki binanın davacıya ait olduğuna ve davalı adına kayıtlı 1645/2410 hissenin müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-g ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve davalı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı yasanın 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2-Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3-Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4-Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Somut olayda; mahkemece davacı tarafa eksik gider avansını tamamlaması için 12.06.2015 tarihli duruşmada kesin süre verildiği belirtilmiştir. Ancak, mahkemece verilen kesin süre eksik gider avansının hangi kalemlerden oluştuğu ve miktarının açıkça belirtilmemesi nedeniyle usulüne uygun değildir. Ayrıca, duruşma tutanağı da davacı tarafa tebliğ edilerek ihtarat yapılmamıştır.
Mahkemece, yukarıda belirtilen ilkelere uygun şekilde kesin süre verilip ihtarat yapılarak sonucuna göre işlem yapılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22. 10.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.