1. Hukuk Dairesi 2016/8472 E. , 2019/6396 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece 21 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile muris adına tesciline, 12 parsel yönünden iptal-tescil isteğinin reddine bedelin davalı ... dışındaki davalıdan tahsiline ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.12.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... vd. vekili Avukat ... ile davalı ... ... vekili Avukat ... ve davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı ... karayıldırım vekili Avukat ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil (ketmi verese) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar, ...Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 1985/20E.-1985/35K. sayılı veraset ilamı ile mirasbırakan ..."ın mirasçıları olduklarının tespit edildiğini, ancak bir kısım davalıların ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesi"nden alınan 1996/89 E.- 1996/863K., sayılı mirasçılık belgesi ile mirasbırakan ..."ın maliki olduğu 12 ve 21 parsel sayılı taşınmazların adlarına intikalinden sonra diğer davalılara temlik ettiklerini, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2002/430Esas, 2003/247 Karar sayılı kesinleşen ilamıyla, ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 1996/89 E.- 1996/863K., sayılı veraset ilamının iptali ile ...Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 1985/20E.-1985/35K. sayılı veraset ilamının geçerliliğine karar verildiğini, iptal edilen veraset ilamına dayanılarak sahte mirasçılar adına yapılan tescilin yolsuz olduğunu, taşınmazları edinen davalıların da iyiniyetli olmadıklarını ileri sürüp tapu kayıtlarının iptali ile terekeye iadesini olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Derdestlik nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece ; "....davacılar (bir kısım mirasçılar ) ilk davada 21 parsele yönelik pay oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlar eldeki davada ise tüm mirasçıların taraf olduğu, 12 ve 21 parsellerin dava edildiği terekeye iade olmazsa alacak (bedel) talep ettikleri gözetildiğinde HUMK."nun 187.maddesi anlamında aynı davadan ve derdestlikten bahsetme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, eldeki dava yönünden taraf delillerinin toplanıp işin esası yönünden bir karar verilmesi gerektiği.." gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 21 parsel sayılı taşınmaz maliki..."ın iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne, 12 parsel sayılı taşınmaz maliki Bilal"in iyiniyetli olduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteminin reddi ile bedelin diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’a ait çekişme konusu 706 ada 12 ve 737 ada 21 parsel sayılı taşınmazların ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 15.8.1996 tarih, 1996/89 E., 1996/863 K., sayılı veraset ilamına istinaden mirasçılar adına intikal ettirildiği (eldeki davadaki bir kısım davalılar), mirasçılardan ..."a vekaleten ... (davalı) ile ...’ın müştereken, diğer mirasçılara vekaleten ...’in, 18.10.1996 tarihinde 706 ada 12 parsel sayılı taşınmazı ..."ye, 737 ada 21 parsel sayılı taşınmazı davalı ... Karayıldırım"a, ...’nin de 706 ada 12 parsel sayılı taşınmazı, 24.03.1997 tarihinde davalı ...’e temlik ettikleri, intikale esas veraset ilamının hasımlı olarak açılan...Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 17.6.2003 tarih ve 2002/430 E., 2003/247 K., sayılı ilamı ile iptal edildiği ve davacıların mirasçı olduklarının saptandığı ...Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 03.04.1985 tarih ve 1985/20E.-1985/35K., sayılı veraset ilamının geçerliliğine karar verildiği, dava konusu parseller bakımından ketmi verese olgusunun saptandığı kararın temyiz edilmeksizin 10.12.2003 tarihinde kesinleştiği, ... 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25.10.2005 tarih, 2003/228 Esas, 2005/316 Karar sayılı kararı ile de, sanık ... İlbi (... ile ...’nin babası) hakkında, baştan beri olayın içinde yer alıp yönlendirdiği, Uşak, Kula gibi ...’den uzak yerlere giderek mirasçılar ile konuştuğu onları kandırarak vekaletnamelerinin alınmasını sağladığını, gerçeğe aykırı veraset ilamı verilmesine sebep olduğu gerekçesiyle resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet hükmü kurulduğu, diğer sanıklar ..., ... ile ... yönünden de yoğun biçin sahtecilik eylemina katılmaları nedeniyle resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet hükmü kurulduğu, kayıt maliki davalı ... (ve dava dışı vekil ...) yönünden ise resmi belgede sahtecilik suçuna katıldıklarına dair kuşku mevcut ise de salt kuşkudan hareketle ceza verilemeyeceği gerekçesiyle delil yetersizliğinden beraat hükmü kurulduğu, sanıklar müdafilerinin temyizi üzerine hükmün Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2008/20299 Esas, 2011/20833 Karar sayılı kararı ile sanık ... İlbi’nin hükümden sonra ölmesi nedeniyle davanın düşürülmesine, diğer sanıklar ..., ..., ... müdafilerinin “resmi belgede sahtecilik” suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının reddine, ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının takdir ve değerlendirilmesi yönünde bozulmuş, bozmaya uygun kurulan hüküm temyiz edilmeksizin 02.02.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 08.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olaya gelince; ... 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25.10.2005 tarih, 2003/228 Esas, 2005/316 Karar sayılı dava dosyasında dinlenen sanık, katılan ve tanık beyanlarından ...’nin, satılık bir taşınmazı olduğunu bildirmesi üzerine ... (emlakçı), ... (komisyoncu), ...(haritacı) ve ...’nin, iptal edilen veraset ilamındaki mirasçıları bularak, satış paralarını vererek ellerinden satışa da yetkili olmak üzere vekaletnameler aldıkları, tanık ...’ın 08.03.2004 tarihli celsede dağıtılan paranın ...’a ait olduğunu beyan ettiği, tanık ...’nun 19.01.2014 tarihli celsede ... ile ...’nin bürosunda pazarlık yaparak taşınmazın 5 milyara satışı hususunda anlaştıkları, sanık ...’in savcılıkta alınan 31.10.2000 tarihli beyanında ... ile tapu müdürü ... vasıtasıyla taşınmazın satışına engel bir durumun olmadığını öğrendiklerini beyan ettiği, yine eldeki davada dinlenen davacı tanıklarının kayıt maliki...’ın, ketmi verese olgusunu bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda olduğuna ilişkin bilgilerinin olmadığı gibi davacı tanığı ...’un bir kısım davacıların ... ile tarla hakkında konuşması üzerine ...’nin bütün parayı ödeyenin ... olduğunu beyan ettiği görülmektedir.
Yukarıda yer verilen tespitler bir bütün halinde değelendirildiğinde; davalı ...’ın ketmi verese olgusunu bilmediği veya kendisinden beklenen özeni göstermesi halinde dahi bilebilecek konumda olmadığı, aksini davacının kanıtlayamadığı gözetildiğinde, davalı ...’ın TMK’nın 1023. maddesi koruyuculuğundan istifade edeceği kuşkusuzdur.
Öte yandan, HMK’nın 326/1 hükmü gereğince yargılama giderleri davada haksız çıkan taraftan tahsil edilir. Eldeki dava kabul edildiğine göre davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği açıktır. Ne var ki mahkemece bu yönde olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir.
Hal böyle olunca, 737 ada 21 parsel sayılı taşınmaz bakımından iptal-tescil isteğinin reddedilmesi, bedel isteği bakımından değerlendirme yapılması gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi kendisini vekil aracılığıyla temsil ettiren davacılar vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de isabetsizdir.
Kabule göre de, Türk Medeni Kanunu"nun 28.maddesinde düzenlendiği gibi kişilik ölümle sona erdiğinden 737 ada 21 parsel sayılı taşınmazın mirasçılar adına tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekirken ölü kişi mirasbırakan ... adına tescil kararı verilmesi doğru olmadığı gibi, hükümde yer alan “Davacıların yapmış oldukları dava açılış gideri olarak 178,70 TL, bilirkişi gideri, tebligat, posta masrafı olarak toplam 2.340,70 TL” ibaresinin kimden alınıp kime verileceği belirtilmeksizin hüküm tesisi de isabetsizdir.
Tarafların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan gelen davacılar vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davalı ... Karayıldırım"dan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.