22. Hukuk Dairesi 2016/20911 E. , 2019/18440 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının, davalı işyerinde 03.04.1998 - 13.01.2014 tarihleri arasında işçi olarak çalıştığını, emeklilik nedeniyle iş akdini feshettiğini, aylık ücret tutarının daha fazla olmasına rağmen Sosyal Güvenlik Kurumu’na asgari ücretten bildirim yapıldığını, davacının fazla mesai yaptığını ancak karşılığının ödenmediğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, aylık maaş ücretlerinin de ödenmediğini beyanla kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, genel tatil ücreti, asgari geçim indirimi alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamış, yargılama aşamasındaki beyanlarında davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere, tanık beyanları ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmasının bulunup bulunmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez. Aynı ilkeler, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerindeki çalışmanın ispatı bakımından da geçerlidir.
Somut olayda, fazla mesai yaptığı, ulusal bayram ve genel tatiller ile hafta sonlarında çalıştığını iddia eden ve ispat yükü kendi üzerinde bulunan davacı, iddiasının ispatında tanık deliline başvurmuştur. Her ne kadar tanık Sadettin Köç’ün davalı şirkete karşı dava açtığından husumetli olduğu iddia edilmiş ise de, dinlenilen diğer tanık beyanı ve davacının yapmakla görevli olduğu işin niteliği gözetildiğinde delillerin birlikte değerlendirilmesi neticesi davacının fazla mesai yaptığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, davacı tanıklarının beyanları doğrultusunda fazla çalışma alacağı hüküm altına alınmış ise de, dosya kapsamından dinlenen davacı tanıkları ile davacının tüm çalışma döneminde birlikte çalışmadıkları anlaşılmaktadır. Tanığın davacının çalışma düzenine ilişkin bilgisinin çalışma süresi ile sınırlı olduğu dikkate alınmalıdır. Bir diğer deyişle, tanığın davalı işverenlikte çalışmadığı ve dolayısıyla davacının çalışma şeklini bilemeyeceği dönem için beyanı esas alınmamalıdır. Bu husus gözetilmeden yapılan hesaplamaya itibar edilmesi hatalıdır. Hal böyle olunca gerekirse tanıklara ait sigorta kayıtları da getirtilmek suretiyle, davacı ile birlikte çalıştıkları süre belirlenerek, uyuşmazlık konusu fazla mesai ve genel tatil alacaklarının bu süre ile sınırlı olarak hesaplanması gerekmektedir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasındaki bir başka uyuşmazlık, işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı Kanunun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesinde, hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup madde uyarınca, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının çalışma süresi boyunca hiç yıllık ücretli izin kullanmadığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Davacının 11 yıl süren çalışması göz önüne alındığında, bu süre boyunca hiç izin kullanmamış olması hayatın olağan akışına uygun bulunmadığından, hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde, mahkemece, davacı asilin çalışma süresi boyunca kaç gün yıllık izin kullandığı konusunda beyanı alınmalı bundan sonra sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 08.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.