Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/2389
Karar No: 2014/27692

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2014/2389 Esas 2014/27692 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2014/2389 E.  ,  2014/27692 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Karacabey 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
    Tarihi : 02.10.2013
    No : 2012/35-2013/385

    Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı Kurum ve davalılar T.. D.. avukatları ile N.. Ö.. tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Davacı Kurum, 12.09.2009 tarihli iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahibine bağlanan gelir ve cenaze yardımından oluşan kurum zararının rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    1- 5510 sayılı Kanununun 21. maddesi hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşullarını düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücuan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
    Anılan Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası, üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilebilecektir.
    Hukuki sorumluluğu doğuran unsurlar arasında illiyet bağı büyük bir önem taşır. İlliyet bağı, sorumluluğun asli şartı, tazminat hukukunun temel ilkesidir. Bu şart olmaksızın bir kişinin sorumluluğu düşünülemez. İnsan düşüncesinin bir kanunu olan illiyet kavramı, zararla söz konusu davranış veya olay arasında bir sebep sonuç bağının bulunmasını gerektirir. (Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin, 14. Bası 2012, syf 536)
    Bilindiği üzere, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların beden ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler.
    Somut olayda, davalılardan Talat’a ait çiftlikte bulunan traktöre bağlı çalışan saman kırma makinesinde meydana gelen iş kazasında, davalı Talat’ın işveren, davalı Nevzat’ın ise saman kırma makinesinin üreticisi olduğu, davalılar aleyhine görülen ceza yargılaması neticesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, eldeki dosyada hükme esas alınan 28.01.2013 ve 26.07.2013 tarihli raporlarda davalı işveren Talat’ın %35, Nevzat’ın %35, kazalının %30 kusurlu olduğu kanaatinin bildirildiği, buna göre saman balyasının makine içine atılmasını sağlayan açıklığın gereksiz derecede büyük olduğu, bu büyüklüğün saman balyasının girebileceği kadar yapılması gerektiği, ayrıca saman balyası atmak için yapılan platformun genişliğinin kısa olduğu, ayrıca vidalı milin açıkta dönmemesi, kapağa yakın kısmının üzerinin kapalı olması gerektiğinden bahisle davalı Nevzat’a kusur atfedildiği anlaşılmaktadır.
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, herhangi bir davranışın zararlandırıcı sigorta olayında sorumluluğa neden olabilmesi için sonuç ile arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Dosya kapsamına göre, davalı Talat tarafından saman kırma makinesinin uzun süre önce satın alınarak kullanıldığının, iş güvenliği tedbirlerini alma ve özellikle bu tedbirlere uyulması için gerekli eğitim ve denetim yetki ve sorumluluğunun işverene ait olduğu, işverenin geniş ölçüde gözetim ve denetim, işçilerini tehlikelere karşı bilinçlendirme, iş disiplinini sağlama yükümlülüğünün bulunduğunun, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ilişkin kararın, kesinleşmiş mahkumiyet kararı olarak kabul edilemeyeceğinin belirgin bulunması karşısında; üretici Nevzat’ın mevzuata aykırı olduğu ileri sürülen eylemleri ile ölüm olayı arasında uygun illiyet bağının ve kusurunun bulunmadığının gözetilmemesi isabetsiz bulunmuştur.
    O halde yapılacak iş; olayın oluşuna göre, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığı ve dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenerek, mevcut çelişkiyi giderecek şekilde, iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan alınacak kusur raporu ile sonuca gidilerek karar vermekten ibarettir.
    2- 5510 sayılı Kanunun süresinde bildirilmeyen sigortalılıktan doğan sorumluluk bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 23’üncü maddesi hükmüne göre; sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce iş kazası meslek hastalığı ve hastalık meydana gelmiş ise, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken her türlü masraflar ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri, 21 inci maddenin birinci fıkrasında yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın işverene ödettirilecektir.
    Sözü edilen madde ile; işverenin kaçak işçi çalıştırmasının önlemesi amaçlanmış olup, maddenin düzenleniş şeklinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 23’üncü maddeye göre işverenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk ilkesine dayanır. Zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemiş ise, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının tamamından sorumlu tutulması gerekir. Öte yandan; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 51’inci maddesindeki; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” ve 52’nci maddesindeki “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” hükümleri gözetilerek, zarar gören(sigortalının) müterafik kusurları da nazara alınarak söz konusu maddeler kapsamında Hâkim tarafından takdir edilecek uygun bir indirimin yapılması gereği de göz önünde bulundurulmalıdır.
    Mahkemece, davanın, işveren Talat’a karşı 5510 sayılı Yasa"nın 21 ve 23. maddelerine dayalı olarak açılmış olmasına, 23. maddenin uygulama önceliği bulunmasına rağmen bu hususta değerlendirme yapılmamıştır.
    O halde yapılacak iş; davanın yasal dayanaklarından olan ve kusursuz sorumluluk halini düzenleyen 5510 sayılı Yasanın 23. maddesine ilişkin araştırma yapılmalı; bu maddeye göre sorumluluk şartlarının mevcudiyeti halinde, gerçek zarar hesabı yapılmasına gerek bulunmadığı gözetilmeli; şartlar mevcut değilse, 21. maddenin açık hükmü karşısında; ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunduğu gözetilerek gerçek zarar tavan hesabı yaptırılıp, ilk peşin
    değerle karşılaştırılması sonucu düşük olanın kusur karşılığına isabet eden miktarına karar verilmelidir.
    Öte yandan, 5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalığın üçüncü kişinin kusuru sonucunda meydana gelmesi halinde rücu edilecek miktarın; sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemelerin tümünün, bağlanacak gelirlerin ise başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, sorumluların toplam kusur karşılığından oluştuğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
    Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davacı Kurum ve davalı T.. D.. avukatları ile davalı N.K.."nün bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmü BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 23.12.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi