Abaküs Yazılım
18. Ceza Dairesi
Esas No: 2019/2369
Karar No: 2019/10606
Karar Tarihi: 17.06.2019

İmar kirliliğine neden olmak - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/2369 Esas 2019/10606 Karar Sayılı İlamı

 

 

18. Ceza Dairesi         2019/2369 E.  ,  2019/10606 K.

  •  


"İçtihat Metni"

KARAR

İmar kirliliğine neden olmak suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 05/09/2018 tarihli ve 2018/87051 soruşturma, 2018/28092 esas, 2018/20089 sayılı iddianamenin iadesine dair Bakırköy 22. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/10/2018 tarihli ve 2018/512 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/1257 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında: “3194 sayılı İmar Kanunu"na 7143 sayılı Kanun"un 16. maddesi ile eklenen geçici 16. maddesinde yer alan, "Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar (31/12/2018 tarihine kadar uzatılmıştır) başvurulması, bu maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir ... Yapı Kayıt Belgesi yapının kullanım amacına yöneliktir. Yapı Kayıt Belgesi alan yapılara, talep halinde ilgili mevzuatta tanımlanan ait olduğu abone grubu dikkate alınarak geçici olarak su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilir. Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili bu Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir. ... Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri uygulanır. Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır." şeklindeki düzenleme nazara alındığında, şüpheliye 7143 sayılı Kanun gereği yapı kayıt belgesi verilmiş olmasının idari yaptırımlar bakımından bazı muafiyetler sağlamasına mukabil ceza sorumluluğunu etkileyen bir ciheti bulunmadığı, yapı kayıt belgesinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 184. maddesi anlamında yapı ruhsatiyesi olarak mütalaa edilemeyeceği, ayrıca bu belgenin fiili suç olmaktan da çıkarmadığı, sonuç olarak yapı kayıt belgesinin bulunup bulunmadığı hususunun iddianamenin iadesi sebepleri arasında değerlendirilemeyeceği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
I- Hukuksal Değerlendirme:
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 1’nci maddesinde, kanun koyucu, kanunun kapsamını; ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı hususundaki kurallar ile bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenlemek şeklinde belirtmiştir. Ceza yargılaması içerisinde iddia faaliyetini yürüten savcılık makamını ülkemizde Cumhuriyet başsavcılıkları temsil etmektedir. Cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasındaki bazı görev ve yetkileri de CMK"nın 160 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Yürüttüğü soruşturmadan bir sonuç çıkartmak görevi olan savcı, CMK"nın 170/2. maddesine göre “soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenler” şeklindeki düzenlemeden Cumhuriyet savcısının yaptığı soruşturma neticesinde çıkardığı sonuçlardan birinin İddianame düzenlemek olduğu anlaşılmaktadır.
CMK"nın tanımlar başlıklı 2. maddesinden; soruşturma aşamasının, Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi, kovuşturma aşamasının ise iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi kapsadığı anlaşılmaktadır. O halde iddianamenin düzenlenip mahkemeye verilmesinden mahkemece iddianamenin kabulüne kadar geçen süre de soruşturma aşaması içerisinde kabul edilmelidir.
CMK"nın 174. maddesinde iddianamenin iadesi müessesi düzenlenmiştir. Bu kurumla, kamu davasının açılmasından evvel kanuni şartları taşımayan, yeterli bilgileri içermeyen ve hatalı düzenlenen iddianamelerin bir nevi süzgeçten geçirilip filtrelenerek yargının faaliyetinin hızlandırılması, makul sürede yargılamanın gerçekleştirilmesi, gereksiz davaların önüne geçilmesi, lekelenmeme hakkının korunması amaçlanmaktadır.
CMK’nın 174. maddesinde iddianamenin iadesi sebepleri sınırlı sayıda gösterilmiştir. Bu sebepler dışında iddianamenin iade edilmesi ceza adalet sistemimizde kabul edilmemiştir. CMK’nın 174. maddesinde, imar kirliliğine neden olma suçu açısından suça konu yapının imara uygun hale getirilip getirilmediğinin araştırılması ve yine 7143 sayılı Kanun’la 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. maddesi kapsamında bir araştırma yapma zorunluluğu, buna bağlı olarak da iddianamenin iadesi sebebi gösterilmemiştir. Yine anılan kanunda belirtilen kapı kayıt belgesinin olup olmaması sorunu CMK’nın 174/1-b maddesinde düzenlenen “suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil” olarak da kabul edilemeyeceği için bu gerekçe ile iddianamenin iadesi de mümkün olmayacaktır.
Somut olayda; şüpheli ... hakkında imar kirliliğine neden olma ithamı ile yürütülen soruşturma sonucunda, iddianame tanzim edildiği, Mahkemenin ise düzenlenen iddianamenin yapı kayıt belgesi alınıp alınmadığının araştırılmaması nedeni ile iadesine karar verdiği, Cumhuriyet savcısı tarafından iddianamenin iadesine ilişkin karara süresi içerisinde itiraz edildiği, vaki itirazın bu itirazı incelemekle yetkili ve görevli Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesince reddedildiği görülmüştür.
Yukarıda ayrıntısı ile yapılan açıklama ışığında; Cumhuriyet savcısının soruşturma dosyası içerisinde yapı kayıt belgesi alınıp alınmadığını araştırma zorunluluğu bulunmamasından dolayı iddianamenin iadesi kararının ve bu karara yapılan itirazın hukuka uygun olmadığı görülerek tebliğnamedeki talebin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
II- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 16/10/2018 tarihli ve 2018/1257 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2. Aynı yasa maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 17/06/2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)
(Muhalif)


KARŞI OY

TCK’nın 184. madde de imar kirliliğine neden olma suçu:
(1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.
(5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
(6) (Ek: 29/6/2005 – 5377/21 md.) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı gibi ruhsatsız veya alınan ruhsata aykırı bina yapan veya yaptıranın eylemi suç olarak düzenlenmiştir. 7143 sayılı Yasa ile 3194 sayılı İmar Yasası’na eklenen geçici 16. madde ile
Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar başvurulması, bu maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir. Başvuruya konu yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı sınıf ve grubu ve diğer hususlar Bakanlık tarafından hazırlanan Yapı Kayıt Sistemi’ne yapı sahibinin beyanına göre kaydedilir.
Yapının bulunduğu arsanın 29/07/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’na göre belirlenen emlak vergi değeri ile yapının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca belirlenen yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda yüzde beş oranında alınacak kayıt bedeli başvuru sahibi tarafından genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır. 6306 sayılı Kanun kapsamında kullanılmak üzere kaydedilen gelirler karşılığı Bakanlık bütçesine ödenek eklemeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenek, dönüşüm projeleri özel hesabına aktarılarak kullanılır. Kayıt bedeline ilişkin oranı iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar azaltmaya, yapının niteliğine ve bölgelere göre kademelendirmeye, ayrıca başvuru ve ödeme süresini bir yıla kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Yapı Kayıt Belgesi yapının kullanım amacına yöneliktir. Yapı Kayıt Belgesi alan yapılara, talep halinde ilgili mevzuatta tanımlanan ait olduğu abone grubu dikkate alınarak geçici olarak su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilir.
Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili bu Kanun ve 2960 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir.(1)
Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda, ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir.
Beşinci fıkra uyarınca kat mülkiyetine geçilmiş olması 6306 sayılı Kanun’un ek 1. maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmez.
Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların, Hazineye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlar Bakanlığa tahsis edilir. Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine taşınmazlar Bakanlıkça rayiç bedel üzerinden doğrudan satılır. Bu durumda elde edilen gelirler bu maddenin ikinci fıkrasına göre genel bütçeye gelir kaydedilir. Ayrıca bu gelirler hakkında 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 5. maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanmaz.
Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların belediyelere ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine bedeli ilgili belediyesine ödenmek kaydıyla taşınmazlar rayiç bedel üzerinden belediyelerce doğrudan satılır.
Üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlarda bulunan yapılar ile Hazineye ait sosyal donatı için tahsisli araziler üzerinde bulunan yapılar bu madde hükümlerinden yararlandırılmaz.
Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri uygulanır. Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır.
Bu madde hükümleri, 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alan ile İstanbul tarihi yarımada içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanlarda ve ayrıca 19/6/2014 tarihli ve 6546 sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirlenmiş Tarihi Alanda uygulanmaz.
Düzenlemesi ile afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için yapı kayıt belgesi alınması olanağı getirilerek sanıklar için TCK’nın 184/5. madde kapsamında kabul edilebilecek bir etkin pişmanlık olanağı getirilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızda 7143 sayılı Yasa ile imar yasasında yapılan değişikliğin 184/5 kapsamında etkin pişmanlık olduğu noktasında bir uyuşmazlık yoktur.
Sayın çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık suç tarihinden sonra 3194 sayılı Yasa ile getirilen etkin pişmanlık olanağından sanığın yararlanıp yararlanmadığının Cumhuriyet Savcısı tarafından araştırılmadan kamu davası açılıp açılamayacağı yine devamında etkin pişmanlık araştırılmadan açılan kamu davasının iade nedeni olup olamayacağı noktasındadır. Konunun sağlıklı çözümü için CMK’nın konuya ilişkin hükümleri ile ceza muhakemesine hakim ilkeler AİHM içtihatlarının bir arada değerlendirilmesi gerekir.
CMK Hükümleri
Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar:
Madde 172 – (1) Cumhuriyet Savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.
(2) (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/10 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7072/9 md.) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.
(3) (Ek: 11/4/2013-6459/19 md.) Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi veya bu karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi üzerine, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde talep edilmesi hâlinde yeniden soruşturma açılır. (1)
İhbar ve şikâyet (1)
Madde 158 (1) Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığı’na veya kolluk makamlarına yapılabilir.
(2) Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilir.
(3) Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye"nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir.
(4) Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilir.
(5) İhbar veya şikâyet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir.
(6) (Ek: 15/8/2017-KHK-694/145 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7078/140 md.) İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez. Soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar, varsa ihbarda bulunana veya şikâyetçiye bildirilir ve bu karara karşı 173. maddedeki usule göre itiraz edilebilir. İtirazın kabulü hâlinde Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma işlemlerini başlatır. Bu fıkra uyarınca yapılan işlemler ve verilen kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak Cumhuriyet Savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından görülebilir.
İddianamenin iadesi
Madde 174 – (Değişik: 25/5/2005 - 5353/27 md.)
(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren on beş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170. maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Ön ödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde ön ödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığı’na iadesine karar verilir.
(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
(4) Cumhuriyet Savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.
(5) İade kararına karşı Cumhuriyet Savcısı itiraz edebilir.
TCK’nın 184/5. madde gereğince 1 ve 2. fıkrada düzenlenen imar kirliliğine aykırılık suçu işleyen failin etkin pişmanlıkta bulunması halinde hakkında kamu davası açılamaz. Buradaki düzenleme bir cezadan indirim nedeni olmayıp, yargılama engeli oluşturan olumsuz dava şartıdır. Yani kamu davası açılabilmesi için failin etkin pişmanlıktan yararlanmamış olması gerekir. Kamu davası açma tekeline sahip Cumhuriyet Savcısı’nın bu dava engelinin bulunup bulunmadığını araştırdıktan sonra failin etkin pişmanlıktan yararlanmadığını tespiti halinde ancak kamu davasını açabileceğinin kabulü gerekir. Bu konunun araştırılmaması CMK’nın 174/1-b kapsamına giren bir iade nedenidir.
Yasal düzenlemenin dışında ceza muhakemesine hakim ilkeler açısından bakarsak,
Lekelenmeme hakkı ve insan onurunun korunması
Suçsuzluk karinesi, AİHS’nın 6/2. maddesinde, “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır” şeklinde; Anayasa’nın ise 38/4. maddesinde, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” şeklinde düzenlenen ve adil yargılanma hakkının uzantısı olan temel bir haktır. Dolayısıyla sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşinceye kadar suçlu sayılmaması gerekir. Lekelenmeme hakkı da, suçsuzluk karinesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Lekelenmeme hakkı kovuşturma evresi için olduğu kadar soruşturma evresi bakımından da geçerlidir.
Yine delillerin henüz yeterli suç şüphesini ortaya koymadığı soruşturma evresinin gizliliği de lekelenmeme hakkını teminat altına almaktadır. Bu bakımdan özellikle kamuoyu bakımından önem taşıyan soruşturma işlemlerinin gizliliğinin ihlali lekelenmeme hakkının da ihlali anlamına da gelmektedir.
Nitekim CMK’nın 157/1. maddesi, “Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir” şeklinde düzenlenmiş olup, anılan hükmün ihlal edilmesinin yaptırımı, TCK’nın 285. maddesindeki gizliliğin ihlali suçuyla belirlenmiştir. Anılan hükümler, bir yandan soruşturma işlemlerinin düzgün bir biçimde yürütülmesi ve böylece adaletin tesis edilmesi; diğer yandan suçsuzluk karinesine uyularak şüphelinin lekelenmeme hakkının korunmasını sağlamayı amaçlamaktadır.
Lekelenmeme hakkı ve masumiyet karinesi kişilerin haklarında soruşturma başlatılma ihtimali olan bir adli sürece karşı soruşturma evresi başlatılmadan dahi korunmasını gerektirmektedir. Bunu sağlamak Devletin pozitif yükümlülükleri arasında yer alır. Bu kapsamda çağdaş ceza muhakemelerinde soruşturma aşamasında da benimsenen lekelenmeme hakkına kayıtsız kalmayan yasa koyucu lekelenmeme hakkına güçlü bir vurgu ve yasal güvence için CMK’nın 158/6. maddeye bir ekleme yaparak CMK’nın madde 158/6 ile “soruşturmaya yer olmadığına dair karar” kurumunu getirmiştir. Bu düzenleme ile amaçlanan kişilerin haksız ve yersiz ihbar ve şikâyetler ile kamu ve toplum nezdinde suçlu muamelesi görmesini ve ceza soruşturmalarına muhatap olmalarını engellemektir. “Soruşturmaya yer olmadığına dair karar” kurumunun en çok ve doğrudan ilişki içerisinde olduğu hakların başında lekelenmeme hakkı gelmektedir. Çünkü lekelenmeme hakkı soruşturma evresindeki işlemlerin gizli tutulmasını, hakkındaki iddialar araştırılmakta olan kişilerin saygınlığının ve manevi haklarının korunmasını esas almaktadır. Değişiklik gerekçesine göre; “Maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 158’inci maddesine yeni bir fıkra eklenerek, içeriği suç oluşturmayan veya soyut ve genel nitelikteki ihbar ve şikâyetler için soruşturma öncesi bir değerlendirme mekanizması oluşturulmaktadır. Bu tür ihbar ve şikâyetler üzerine derhal soruşturmaya başlanması, ilgililere şüpheli sıfatı verilerek yakalama ve ifade alma başta olmak üzere çeşitli muhakeme işlemlerine girişilmesi hem usul ekonomisi ile hem de “lekelenmeme hakkı” ile bağdaşmamaktadır. Düzenlemeyle bu tür ihbar ve şikâyetlerin duruşma evresi başlatılmadan hukuki sonuca bağlanması sağlanmaktadır.” Adil yargılanma hakkının temel ilkelerinden olan suçsuzluk karinesi aynı zamanda lekelenmeme hakkına da kapsamaktadır. Ancak, lekelenmeme hakkı masumiyet karinesi ile bağlantılı ancak farklı ve özel bir haktır.
Şüphelinin onuru ve saygınlığının ceza soruşturması ve kovuşturması nedeniyle uğrayacağı örselenme ve toplum önündeki lekelenme olasılığı dikkate alındığında suç şüphesi altındaki herkes açısından ve ceza muhakemesinin tüm evrelerinde, adli işlemlerin yapılmaya başlandığı andan itibaren lekelenmeme hakkının gözetilmesi gerekir. Şüphelinin lekelenmemesi için en büyük sorumluluk yargı makamlarına düşmektedir. Gizlilik esaslı bir soruşturma lekelenmeme hakkının teminatıdır. Gizlilik ile lekelenmeme hakkı arasında doğrudan bir bağ vardır. Soruşturma aşamasında benimsenen Gizlilik ilkesinin iki yönü vardır bir yönüyle delillerin korunması iken önemli bir yanı ise henüz suç şüphesi altında bulunan şüphelinin toplumsal saygınlığı, şeref ve onuru zarar görmeden, lekelenmeden şüpheli afişe edilmeden kamu davası için yeterli şüphe yok ise üzerindeki “leke”nin kalkmasıdır. Çağdaş ceza yargılamasının merkezinde insan onuru bulunmaktadır. Ceza muhakemesine hakim ilkelerden biri insan onurunun korunmasıdır. Ceza muhakemesinde ne pahasına olursa olsun maddi gerçeğe ulaşmak amacı yerine insan onuru, lekelenmeme hakkı gibi ceza muhakemesi hukukunun temel ilkeleri göz önünde bulundurularak hukuka uygun biçimde aranan maddi gerçek asıl hedeftir. Bu nedenle, ceza muhakemesinin amacı insan hakları ihlallerine yol açmadan maddi gerçeğin araştırılıp bulunması, adaletin gerçekleştirilmesi ve hukuki barışın sağlanmasıdır.
Cumhuriyet Savcıları’nın filtre görevini gereği gibi yerine getirmemesi etkin bir soruşturma yapmaması ve “itham kolaycılığına” kaçması durumunda bireyin uzun süren yargılamalarla toplumda suçlu olarak algılanmaları, dolayısıyla onur ve saygınlıklarının örselenmesine lekelenmeme hakkının ihlaline yol açacaktır.
2- AİHM Yaklaşımı:
AİHM Salduz/Türkiye kararında adil yargılama ilkesinin sadece kovuşturma evresiyle sınırlandırılamayacağını, ilkenin soruşturma evresinde uygulanamayacağı yönünde bir engel bulunmadığı, ilkenin sağladığı güvencenin kovuşturma evresi öncesinden başladığını kabul etmek gerektiğini ifade etmiştir. Kararda soruşturma evresinde elde edilen delillerin yargılamayı şekillendirdiği, sonuç olarak mevcut olayın hangi suça vücut vereceği yönüyle tüm belirlemelerin büyük oranda soruşturma evresinde yapılan faaliyetler ve elde edilen delillere göre şekillenmekte olduğuna işaret edilmiştir.
AİHM’in Dupuis ve diğerleri/Fransa kararında, soruşturmanın gizliliğinin kişilerin suçsuzluk karinesini teminat altına almayı amaçladığı belirtilmiştir.
SONUÇ: Somut olayda failin imar kirliliğine neden olma suçunu işlemesinden sonra 3194 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 16. madde ile imar barışı ve faile bir etkin pişmanlık olanağı getirilmiştir. Cumhuriyet Savcısı tarafından öncelikle şüphelinin etkin pişmanlıktan yararlanıp yararlanmadığı araştırılmalıydı. Etkin pişmanlıktan yararlanmış ise TCK’nın 184/5. madde uyarınca kovuşturmaya yer olmadığına karar vermesi gerekirken şüphelinin lekelenmeme hakkı gözetilmeden, olumsuz yargılama şartı olan etkin pişmanlığın bulunmaması koşulu araştırılmadan doğrudan kamu davası açılması hukuka uygun değildir. Bu nedenlerle mahkemenin iddianamenin iadesi kararına itirazın reddi kararı yerinde olup KYB talebinin reddi yerine bozma yönündeki sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.


Başkan ...


KARŞI OY

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca İmar Kanuna muhalefet suçundan dolayı şüphelinin TCK 184/1 maddesi gereğince yargılanma talebiyle açılan iddianame Bakırköy 22. Asliye Ceza Mahkemesinin kararı ile yapı ruhsat belgesi alınıp alınmadığı araştırıldıktan sonra kamu davasının açılması talebiyle iade edilmiş Cumhuriyet Savcısının itirazına istinaden Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi de vermiş olduğu kararla iade talebinin yerinde olduğundan itirazı reddetmiştir. Adalet Bakanlığı kanun yararına bozma talebiyle Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesinin kararının kaldırılmasını talep etmiş, Dairemiz çoğunluğuyla da kanun yararına bozma talebi kabul edilmiş ve Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarih ve 2018/1257 değişik iş sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
5271 sayılı CMK "da ceza yargılaması içerisinde hazırlık soruşturmasının Cumhuriyet Başsavcılıkları aracılığı ile yürütülmesini düzenlemiştir. CMK"nın 160 ve devamı maddelerinde de Cumhuriyet Savcısının görev ve yetkileri belirlenmiştir. Ceza yargılama sistemimizde Cumhuriyet Savcısı hazırlık soruşturmasını yönetirken şüpheli aleyhine olan delilleri toplama görevi olduğu gibi şüpheli lehine olan delilleri de toplaması gerekir. Cumhuriyet Savcısı soruşturma evresi sonunda toplanan deliller ile suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluştuğunda iddianame düzenler. Ancak gerek CMK gerekse bazı özel yasa ve TCK" da Cumhuriyet Savcısının suç oluşsa dahi kamu davası açma hususunda takdir hakkını kullanması gerektiği hususunda düzenlemeler yapmıştır. Bazı yasal düzenlemelerde ise Cumhuriyet Savcısına dava açmak konusunda takdir yetkisi tanımamıştır. TCK"nın 184/5 maddesinde ise "kişinin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar." şeklinde düzenleme yapılmıştır. Görüldüğü üzere bu maddenin düzenlenmesinde Cumhuriyet Savcısına takdir hakkı tanınmamış ve ruhsata uygunluk halinde kamu davasının açılamayacağı emredilmiştir. Gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve gerekse Evrensel hukuk ilkeleri gereğince öncelikli olarak kişilerin lekelenmeme hakkı yani hakkında gereksiz yere ceza davası açılmaması gerektiği kabul edilmiştir. Bu sebeplerle yapı kayıt belgesi olduğu takdirde Cumhuriyet Savcısının kamu davası açamayacağından öncelikli olarak Cumhuriyet Savcısının da hazırlık soruşturmasını yürütürken ve iddianame düzenlerken bu hususun da idareye yazılacak bir yazı ile sorularak sonuca göre iddianame düzenlenmesi gerekir. Bu sebeple gerek Bakırköy 22. Asliye Ceza Mahkemesinin gerekse Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarının yerinde olduğu düşüncesiyle kanun yararına bozma talebinin reddedilmesi gerektiği düşüncesiyle Dairenin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.










 

 

 

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi