15. Ceza Dairesi 2020/551 E. , 2020/8525 K.
"İçtihat Metni"Dolandırıcılık suçundan şüpheliler..., ... ve .... haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 14/01/2019 tarihli ve 2019/1509 soruşturma, 2019/5294 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 05/03/2019 tarihli ve 2019/1784 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 20/12/2019 gün ve 94660652-105-06-6525-2019 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30/12/2019 gün ve 2019/133452 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
Somut olayda, müşteki ..."ın Peugeot 207 marka aracını satmak istediğini, o satıştan elde edilecek parayla da Clio marka bir araç satın almak istediğini şüpheli ..."e söylemesi üzerine, adı geçen şüphelinin kendisinde Clio marka bir araç bulunduğundan bahisle yardımcı olabileceğini söylemesini müteakip müşteki ... tarafından şüphelinin hesabına 50.500,00 Türk lirası gönderildiği ancak aracın müştekiye teslim edilmediği, bu sırada şüpheli ..."in, müşteki ...."e ait Honda marka araca da müşteri bulduğundan bahisle adı geçen müştekiden şüpheliler adına vekâletname aldığı ve anılan aracı üçüncü bir kişiye sattıkları, ancak elde edilen satış bedelini göndermeyip, bu bedel üzerine 40.000,00 Türk lirası daha gönderilmesi karşılığında, şüphelinin elinde bulunan İnsignia marka aracı satın almaya müştekiyi ikna ettikleri, müştekiler anılan araçların kendilerine teslimini beklerken, şüpheli ..., müşteki ..."ı arayarak, anılan müştekinin teslimini beklediği Clio marka aracın işe yaramadığından bahisle kendisine 75.000,00 Türk lirası gönderilmesi durumunda Clio yerine kendisine Mercedes marka bir aracı teslim edebileceğini söylediği, anılan bedelin şüphelinin hesabına gönderildikten sonra müşteki gönderdiği bedeli geri istemesi ve Clio ve İnsignia marka araçların kendisine teslimini istemesi üzerine şüpheli ... 30.000,00 Türk liralık kısmını geri göndermiş, geri kalanını ise başka bir iş için harcadığını, müştekilerin teslimini bekledikleri araçları ve peugeot 207 marka aracın satışından kendilerine verilmesi gereken 45.000,00 Türk lirasını gönderemeyeceğini ancak 15.000,00 Türk lirası vermeleri durumunda, kendilerine Mercedes marka bir araç teslim edeceğine ikna ettiği ancak bu bedelin de kendisine gönderilmesine rağmen aracın 13.500,00 Türk lirası miktarında vergi ve trafik borçları olduğunu ileri sürerek teslim etmediği, anılan bedel de kendisine gönderildiği halde aracı müştekilere teslim etmediğinden bahisle yapılan şikâyet üzerine; müştekilerin iddialarının araştırılması, bu konudaki bilgi ve belgelerin temini ile şüphelilerin savunmasının alınması sonrasında, şüphelilerin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma veya dolandırıcılık suçları kapsamında hukukî durumlarının takdir ve tayini gerekirken, hiçbir soruşturma işlemi yapılmadan kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği gözetilmeden, anılan karara karşı yapılan itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Akraba olan müştekilerin araba alım satımı nedeniyle şüphelilerle tanıştıkları, şüpheliler tarafından kar edileceği belirtilerek çeşitli plakalarda araçların alım satımı için müştekilerden vekalet alındığı, anlaşmalar yapıldığı ve muhtelif miktarlarda paralar alındığı halde araba verilmediği gibi, müştekilerin oyalandığı ve para iadesinin de yapılmadığı iddia edilen olayda; para alışverişine ve anlaşmalara ilişkin belgelerin, ayrıca vekaletnamelerin temin edilmesi, iddialarda bahsi geçen araçların kimlere ne şekilde devredildiğinin araştırılması, şüphelilerin savunmasının alınması ve tüm deliller toplandıktan sonra şüphelilerin hukuki durumlarının takdir ve tayinleri gerekirken yazılı şekilde eksik araştırmaya dayalı olarak karar verilmesi nedeniyle kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, itirazın reddine ilişkin Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 05/03/2019 tarihli ve 2019/1784 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde merciince yerine getirilmesine, 21/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.