11. Hukuk Dairesi 2018/2924 E. , 2019/4525 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 15/03/2018 tarih ve 2015/692-2018/389 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait fıstık bahçesinin TARSİM Devlet Destekli Bitkisel Ürün Sigorta Poliçesi kapsamında davalı tarafından sigortalandığını, don teminatının da poliçeye eklendiğini, 30.03.2014 tarihindeki aşırı soğuklar neticesinde fıstık bahçesinin don nedeniyle zarar gördüğünü, müvekkilinin zararının tazmini için davalı sigorta şirketine bildirim yapılmış olmasına rağmen zararın sigorta kapsamı dışında kaldığı gerekçesiyle karşılanmadığını, Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2014/303 sayılı D.İş dosyasında fıstık bahçesinin %95 oranında zarar gördüğünün tespit edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.500.- TL zararın davalıya başvuru tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu don hasarından etkilenen sigortalı fıstık ağaçları üzerinde yapılan ekspertiz çalışmasında, don hasarından etkilenen ağaçlarda meydana gelen zararın teminat başlamadan önce yaşandığının tespit edildiğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu poliçe ile teminat altına alınan davacıya ait antepfıstığı bahçesindeki ürünün 2014 yılında meydana gelen "don" olayından zarar gördüğü ve zararın çiçeklenme evresinde meydana geldiği, zararın poliçe dahilinde ve teminat kapsamında olduğu yönündeki bilirkişi raporuna itibar edilerek, davanın kabulü ile 14.897,52 TL maddi tazminatın davanın açıldığı 18.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Devlet Destekli Bitkisel Ürün Sigortası sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece, aldırılan bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın kabulü ile 14.897,52TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Davacı vekili, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.500TL"nin tahsilini talep etmiş, bilahare bilirkişi raporu sonrasında taleplerini ıslah yolu ile arttırmıştır. Dava dilekçesi ve davacı tarafın ıslahı gözönüne alındığında dava HMK m. 109"da düzenlenen kısmi davadır. Bu nedenle ancak dava konusu yapılan miktar bakımından zamanaşımı kesilir. Bu durum karşısında, olayın 2014 yılında meydana geldiği, davanın 18.08.2014 tarihinde açıldığı, ıslah talebinin ise 16.06.2017 tarihinde yapıldığı gözönüne alındığında, TTK"nın 1420. maddesinde belirtilen süre geçmiş olduğundan, davalının usulüne uygun ve süresinde yaptığı zamanaşımı def"i dikkate alınarak ıslah edilen kısım yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine kararı verilmesi gerekirken, isabetli olmayan gerekçelerle bu kısma ilişkin de davanın kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine,
17/06/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK 33. maddesinde "Hakimin, Türk Hukukunu re"sen uygulayacağı",
Yasa"nın 107/1 maddesinde "Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenmeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği" düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı taşınmazındaki fıstık ağaçlarının don nedeniyle zarara uğradığını bildirerek, zararı mahkemece tespit edilmek ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydı ile 1.500.00 TL"nin tazminini istemiştir.
Yerel mahkeme, zarar miktarı ve zararın poliçe teminatı kapsamında kalıp kalmadığını tespit edebilmek için bilirkişi heyetinden rapor almış, davacı zararı 28.05.2016 günlü raporla belirlenebilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde davayı HMK 109/1 maddesinde ifade edilen şekilde kısmi dava olarak açmış, mahkemece dava HMK 107/1 maddesi hükmüne göre belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmiştir.
Davacıdan, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını veya değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenmesi mümkün değildir. Yukarıda da ifade edildiği gibi, davacı zararı, tam ve kesin olarak dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile ancak belirlenebilmiştir.
Gerek HMK 33 maddesi hükmünden anlaşıldığı ve gerekse 04.06.1958 tarih 15-6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı üzere, hakim bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve neticei taleplerle bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleriyle ve onların tavsifleriyle bağlı değildir. Hakim kanunları re"sen tatbik ederek iddia ve müdafaadaki neticei talepleri karara bağlamakla yükümlüdür. (HGK 14.05.2003-14-360/346, 08.12.2004-11-729/652)Uyuşmazlıkta, dava HMK 107/1 maddesinde ifade edilen belirsiz alacak davası olup, 107/2 madde gereğince de alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlendiği 28.05.2016 günlü bilirkişi raporu ile davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın dava dilekçesinde bildirmiş olduğu talebini arttırmıştır.
Davacının talebini arttırdığı dilekçenin ıslah dilekçesi olarak nitelendirilmesi, dava dilekçesinde olduğu gibi HMK 33 maddesi gereğince hakimi bağlamamaktadır.
Talebin arttırıldığı bu dilekçe HMK 107/2 maddesinde ifade edilen belirsiz alacak davasındaki alacağın belirlenmesi üzerine verilen dilekçedir.
Belirsiz alacak davasında, zamanaşımı dava dilekçesi ile kesildiğinden arttırılan bölüm yönünden artık zamanaşımından söz edilmesi de mümkün değildir.
Bu halde, mahkemece davanın belirsiz alacak davası olduğunun kabulü ile 14.06.2017 günlü dilekçe ile arttırılan bölüm yönünden de davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından usul ve yasaya uygun yerel mahkeme kararının onanması gerekirken yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne karşıyım.