10. Hukuk Dairesi 2014/12926 E. , 2014/27412 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İstanbul 10. İş Mahkemesi
Tarihi : 27.02.2014
No : 2012/562-2014/160
Dava, yaşlılık aylığının 01.08.2011 tarihinden itibaren başlatılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 10.05.2011 tarihinde İngiltere’de geçen 06.04.1997- 05.04.2010 arasındaki 4680 gün hizmet için borçlanma talep etmiş, Kurum borçlanma bedeli olarak 39.780,00 TL hesaplamış, davacı ise 25.07.2011 tarihinde 4.400 gün karşılığı olarak 37.400 TL ödeme yapmış ve 03.03.1976- 28.02.1981 tarihlerindeki SSK hizmetleri ile birlikte yaşlılık aylığı almak için Kuruma 01.08.2011 tarihinde tahsis talebinde bulunmuştur. Kurum, 05.03.2012 tarihli cevabı ile davacının, tahsis talebini yurtdışı çalışması olduğundan reddetmiş, 21.03.2012 tarihli Londra Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşeliği’nin “M.. Ç..’ın Ateşeliğimize ibraz ettiği belgelerin incelenmesinden, adı geçenin 30 Kasım 2011 tarihinden itibaren İngiltere’de çalışmadığı ve herhangi bir sosyal yardım ödeneği almadığı, bu cihetle kendisine Türkiye’den emekli aylığı bağlanmasını teminen, kesin dönüş şartını yerine getirdiği” şeklinde yazı üzerine, 03.04.2012 tarihinde yeniden tahsis talebinde bulunmuş ve Kurumca davacıya 01.05.2012 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Mahkemece, 30.11.2011 tarihinde kesin dönüş şartını gerçekleştirdiğinden bahisle, davacıya 01.12.2011 tarihinde yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen hizmetlerinin borçlandırılarak, ülkemiz sosyal güvenlik mevzuatında malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde Türkiye’de geçmiş hizmet gibi değerlendirilmesini sağlamak amacıyla kabul edilen 3201 sayılı Yasa hükümleri uyarınca borçlandırılan sürelere dayalı olarak hangi şartlarda aylık bağlanacağı anılan Kanunun 6. maddesinde belirlenmiştir. Tahsis yapılabilmesi için aranan koşullardan birisi, yurda kesin dönülmüş olmasıdır.
Kesin dönüşün, aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu ifade ettiği; “sosyal sigorta ödeneği” deyiminden, çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş göremezlik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ödeneklerin amaçlandığı; “sosyal yardım ödeneği” ibaresinin ise bulunulan ülke mevzuatı kapsamında, geçimlerini sağlayacak hiçbir gelirleri olmayan veya mevcut gelirleriyle geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen, ikamet şartına bağlı nakdi yardımlar anlamını taşıdığı kabul olunmaktadır. Ne var ki, “kesin dönüş” ifadesi, mutlak anlamda, yurtdışında bulunduğu ülkeden Türkiye’ye döndükten sonra tekrar yurtdışına çıkış yapmama şeklinde değerlendirilemez. İkamet şartına bağlı olmayan nitelikte sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği alanlara, anılan koşulun gerçekleştiğinin kabulü ile aylık bağlanabilecektir. Aksi yöndeki düşünce, Anayasamızın 23. maddesi ile güvence altına alınmış olan “Yerleşme ve seyahat hürriyeti”nin; İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine) ek 4 nolu Protokolün 2. maddesi ile tanınmış “Serbest dolaşım özgürlüğü”nün ihlali sonucunu doğuracaktır. 3201 sayılı Kanunun 6. maddesinin B bendi ile tekrar yurtdışına gitmek değil, yabancı ülke mevzuatına tabi olarak çalışmak ve ikamete dayalı sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği almak, aylığın kesme nedeni olduğu belirtilmiş; 3201 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığı bağlanıp altı aydan daha uzun süre yurtdışında bulunmuş olanların, yurtdışında çalışıp çalışmadıklarını ve ikamete dayalı bir sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği alıp almadıklarını “3201 sayılı Kanuna göre aylık alanlara mahsus yoklama belgesi” vererek, aylıklarını almaya devam edebilecekleri, Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 14. Maddesi ile hüküm altına alınmış olup, yurtdışında uzun süre kalmak, tek başına bir aylık kesme nedeni teşkil etmemektedir.
Ayrıca, yurtdışında geçen çalışmalar sonucu o ülkenin sosyal güvenlik sisteminden hak kazanılan yaşlılık ya da malullük aylığının bir sonucu olan ve ikamete dayalı bulunmayan sosyal sigorta veya sosyal yardım niteliğindeki edimlerden yararlanmak, yurtdışından kazanılmış olan sosyal güvenlik hakkının en doğal sonucu olup, bu haktan feragat anlamı çıkacak şekilde bir “kesin dönüş” tanımı yapılması, sosyal güvenlik hakkından feragat edilemeyeceği olgusunun göz ardı edilmesi sonucunu da doğuracaktır.
Dava konusu somut olayda; T.C Londra Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşeliğinin yazısıyla; davacının Ateşeliğe ibraz ettiği belgelerin incelenmesinden kesin dönüş şartını yerine getirdiğinin tespit edilmesi, bu belgenin, davacının Ataşeliğe ibraz ettiği belgeler üzerine düzenlenmiş olması, İngiltere Sigorta Merciine ait bulunmaması ve İngiltere yaşlılık sigorta rejimi bilgilerini içermemesi karşısında hükme esas alınamaz. Şu halde, yapılması gereken iş; yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, öncelikle, davacıya ait İngiltere yaşlılık sigorta rejimine tabi sigortalılık sürelerini gösterir İngiltere Sigorta Mercii hizmet cetvelleri gibi ilgili kayıt ve belgeler
davalı Kurum’dan usulünce celbedilip, gerekirse, tercümesi de yaptırılarak, yurda kesin dönüş usulünce belirlenmeli, ve sonuca göre talep hakkında bir hüküm verilmelidir.
3- Öte yandan, davacının, dava dilekçesindeki talebinin karşılanmayan kısmı olduğu halde, davanın kısmen kabulü şeklinde hüküm kurulmasına rağmen, davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesi de isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.12.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.