Esas No: 2022/3685
Karar No: 2022/12503
Karar Tarihi: 17.05.2022
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/3685 Esas 2022/12503 Karar Sayılı İlamı
4. Ceza Dairesi 2022/3685 E. , 2022/12503 K."İçtihat Metni"
K A R A R
Tehdit suçundan sanık ...'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/2-a, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, adli emanetin 2012/8594 sırasına kayıtlı 1 adet tabancanın 5237 sayılı Kanun'un 54/1. maddesi gereğince müsaderesine ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/01/2015 tarihli ve 2013/86 esas, 2015/19 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair mercii ... Ağır Ceza Mahkemesinin 21/04/2015 tarihli ve 2015/340 değişik ... sayılı kararını müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde suç işlemediğinden bahisle müsadere konusu eşyanın iadesine yönelik talebinin reddine ilişkin ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/12/2020 tarihli ve 2013/86 esas, 2015/19 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine dair mercii ... Ağır Ceza Mahkemesinin 29/03/2021 tarihli ve 2021/399 değişik ... sayılı kararının Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 30/12/2021 gün ve 2021/144093 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında;
"Her ne kadar sanığın 15/12/2020 tarihli dilekçesiyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 13/01/2015 tarihli kararın kesinleşmesinden bu yana suç işlemediği ve ceza verilmediği, davanın bu nedenle düşmüş bulunduğunu belirterek emanette bulunan silahın iadesi talebinde bulunması üzerine, Mahkemesince, tabancanın kesinleşme şerhli mahkeme hükmü nedeniyle müsadere edildiği gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş ise de:
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 22/03/2021 tarihli ve 2020/31885 esas, 2021/10056 karar sayılı ilamında "...Sonuç olarak açıklanması geri bırakılan hükmün, suç işlenmeden ya da yükümlülüklere uygun şekilde tamamlanan denetim süresi sonunda CMK.nın 231/10. ve 223/8. maddeleri uyarınca ortadan kaldırılarak verilen davanın düşmesine dair karar, kişinin suç işlediğini ortaya koyan ve hukuki açıdan sonuç doğurmaya elverişli bir mahkeme hükmü niteliğinde bulunmadığından güvenlik tedbiri olan müsaderenin uygulanmasının mümkün bulunmadığı gözetilmeden emanete kayıtlı silahın, idareye teslimi yerine .." şeklinde açıklamaya yer verildiği,
Somut incelemeye konu dosyada, emekli bekçi olan sanığın süresiz taşıma ruhsatlı tabancası ile tehdit ettiğinden bahisle hakkında silahla tehdit suçundan açılan davada 13/01/2015 tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, talep tarihi itibariyle beş yıllık denetim süresinin sona erdiği, bu haliyle sanığın talebi üzerine Mahkemesince, dosya ele alınarak denetim süresi boyunca yeni bir suç işlenmediğinin anlaşılması karşısında, kamu davasının düşürülmesine, talebe konu süresiz taşıma ruhsatlı silahın gerekli işlemlerin yapılması için idareye teslimine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Denetim süresi içinde suç işlenmemesi ya da yükümlülüklere uyulması nedeniyle verilecek düşme kararıyla birlikte hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın bütün hüküm ve sonuçları ile ortadan kalkacağı gözetildiğinde, verilecek düşme kararı ile birlikte suçta kullanılan eşyanın akıbeti hakkında da yeniden bir karar verilmesi gerekir.
Düşme kararı, CMK.nın 223/8. maddesinde "Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması halinde davanın düşmesine karar verilir." şeklinde tanımlanmıştır. Sanığın CMK.nın 231/8. maddesinde düzenlenen 5 yıllık denetim içerisinde suç işlememesi ya da yükümlülükleri yerine getirmesi, kovuşturmanın devamına engel olmakla bu husus bir kovuşturma şartına dönüşmektedir. Bu durumda CMK.nın 231/10. maddesine göre verilecek düşme kararı da aynı Kanunun 223/8. maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Bu niteliği itibariyle düşme kararı, sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren nedenlerden birisini oluşturmaktadır. Dolayısıyla hakkında düşme kararı verilen kimsenin hukuk düzeni açısından hüküm giymiş gibi kabul edilerek bir suç işlediği gerekçesiyle hakkında doğrudan ceza (hapis veya adli para cezası) olmasa da güvenlik tedbiri biçiminde cezai sonuçlar da uygulanması mümkün değildir.
Yukarıda belirtildiği üzere bir güvenlik tedbiri olan müsaderenin uygulanabilmesi için kişinin suç işlediğinin kesinleşen bir mahkeme kararı ile ortaya konulması gerekir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 2009/7 – 96 Esas, 2009/188 Karar sayılı kararında da, sanıklardan ele geçirilen ve bizatihi müsadereye tabi olmayan eşyaların müsaderesine karar verilebilmesi için öncelikle işledikleri eylemlerin suç teşkil etmesinin gerekli olduğu vurgulanmıştır.
İnceleme konusu somut olayda, sanığın süresiz taşıma ruhsatlı tabancası ile tehdit ettiğinden bahisle hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve tabancanın müsaderesine karar verildiği, bu kararın usule uygun şekilde 21/04/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla, müsadere kararının asıl hükümle birlikte aynı yasa yoluna tabi olduğu hususu gözetildiğinde, sanığın denetim süresi içinde yeniden suç işleyip işlemediğine dair gerekli araştırmanın mahkemesince yapılarak sonucuna göre verilecek kararla birlikte müsadere konusunun da değerlendirilmesi gerektiğinden, bu aşamada kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNİN REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığı'na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 17/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.