3. Hukuk Dairesi 2019/72 E. , 2019/7634 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen vasiyetnamenin iptali davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; daha önceden belirlenen, 08/10/2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; davacı vekili Av.... ile davalı ... vekili Av. ... ve davalı ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; muris ile 08/12/2009 tarihinde evlendiğini, bu evlilikten müşterek çocuklarının bulunmadığını, murisin önceki evliliğinden davalı ... ile ... ve ... isminde üç çocuğunun bulunduğunu, murisin 18/10/2015 tarihinde vefat ettiğini, vefat etmeden önce Büyükçekmece 2. Noterliği"nin 05/08/2015 tarih ve 26126 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde vasiyetname yaptığını, Büyükçekmece 1. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2015/1117 Esas sayılı dosyası ile vasiyetnamenin açılıp okunduğunu, ancak vasiyetnamenin murisin özgür iradesi ile verilmediği gibi miras bırakanın hastalığı nedeniyle doktora götürüleceği bahanesi ile kızı tarafından hileli bir şekilde evden alınarak notere götürülmek suretiyle vasiyetname düzenlendiğini, mirasbırakanın sağlık durumunun notere gidecek ve tanık bulacak kadar elverişli olmadığını, sağlık durumu ve yaşı nedeniyle tam teşekküllü hastaneden rapor alınması gerektiğini bu nedenle geçerli vasiyetname olmadığını;
ayrıca vasiyetnamenin içeriğine bakıldığı zaman TMK"nun 506. maddesinin ihlal edildiğini ortaya koyduğunu murisin mahfuz hisseleri aşan tutarlarda yani kanuni mirasçıların haklarını çiğneyecek şekilde vasiyette bulunması veya mansup mirasçı tayin etmesinin mümkün olmadığını, murisin yapmış olduğu vasiyetnamenin davacının TMK"nun 506. maddesi ile tanınan mahfuz hissesini ihlal ettiği için hukuken geçersiz olup iptali gerektiğini belirterek, vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 10/10/2017 tarihli ve 11.05.2017 tarihli duruşmadaki beyanında; murisin vasiyetname düzenlenirken hukuki ehliyetinin bulunmadığına veya huhuki ehliyetsizlik yönünde bir itirazlarının, iddialarının bulunmadığını, tasarruf anında akli dengesizliği bulunduğunu savunmadıklarını, mahfuz hisseyi ihlal eder mahiyette düzenlendiği için vasiyetnamenin geçersiz olduğunu belirtmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, kardeşlerinin de bilgisi dahilinde notere gittiklerini ve vasiyetnamenin düzenlendiğini, vasiyetnamenin davacıdan mal kaçırmak için yapıldığı iddiasının da gerçek dışı olduğunu, murisin temyiz kudretinin yerinde olduğunu, vasiyetname tarihinde murisin akli melekelerinin yerinde olduğuna dair uzman hekim raporu alındığını beyanla davanın reddini istemiştir.
Diğer mirasçılar, davanın reddini talep etmişlerdir.
İlk derece mahkemesince; davanın sadece vasiyetname ile saklı payın ihlal edildiği gerekçesine dayandırıldığı, oysaki bu durumun TMK"da gösterilen iptal nedenlerinden birine ilişkin olmadığı nazara alınarak davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından istinafa başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; ""...Davacı taraf, müvekkilinin müteveffanın eşi olup müteveffanın, müvekkilinin yasa ile korunan miras payını vasiyetname ile ihlal ettiğini belirterek vasiyetnamenin iptalini talep etmektedir.
Vasiyetnamenin iptali sebepleri TMK.nun 557 ve 558. maddelerinde sınırlı bir şekilde gösterilmiştir. Davacı taraf anılan maddelerde düzenlenen iptal nedenlerine dayanmayıp bu hususlarda bir delil de sunamadığına, saklı payın ihlali iptal sebepleri arasında sayılmadığına göre ve saklı payın ihlali hususunun koşullarının varlığı halinde tenkis davasının konusunu oluşturacağına göre yerel mahkemece davanın yazılı gerekçeyle reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar"" verilmiş, hüküm davacı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.
1) Davacı talebinin somutlaştırılması bağlamında “vasiyetnamenin iptali” ve “tenkis” konularında açıklama yapılmasında yarar vardır.
Vasiyet, bir kimsenin (gerçek kişi) bizzat yapacağı ölüme bağlı bir tasarruf olup, amacı bütün mamelekini veya muayyen bir malını gerçek veya tüzel bir şahsa mülkiyetinin devrinin yapılmasıdır.
TMK’nın 557’nci maddesinde vasiyetnamenin iptali sebepleri sınırlı olarak sayılmış olup, bunlar; 1- Ehliyetsizlik, 2- Vasiyetnamenin yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama
sonucunda yapılmış olması, 3- Tasarrufun içeriğinin bağlandığı koşullar veya yüklemelerin hukuka veya ahlâka aykırı olması, 4- Tasarrufun kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmış olması hâlleridir.
TMK’nın 557’nci maddesinde sayılan sebeplerin bulunması hâlinde vasiyetnamenin iptali gerekir. Bu sebepler dışında kalan durumlara dayanılarak ölüme bağlı tasarrufun iptali istenilemez ise de, koşullarının varlığı durumunda tenkis talebine konu edilebilir (TMK. m. 560-562).
Tenkis kavramı ise, indirme, azaltma veya eksiltme anlamına gelmektedir. TMK’nın 560’ıncı maddesi ve devamı hükümlerinde düzenleme alanı bulan tenkis davası ise, miras bırakanın, saklı payı ihlâl eden sağlar arası veya ölüme bağlı kazandırmalarının, yasal sınıra indirilmesini sağlayan yenilik doğurucu nitelikte bir davadır (Nar, A.: Türk Miras Hukukunda Tenkis, On İki Levha Yayınları, İstanbul 2016, s.14 vd.).
Söz konusu hükümden de anlaşılacağı üzere, tenkis davasının konusu, miras bırakanın, saklı paylı mirasçı/mirasçılarının saklı payını ihlal eden ölüme bağlı ve sağlar arası tasarruflarıdır. Esasında kural olarak miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufları tenkise tabidir. Zira kural olarak miras bırakan, sağlığında kendi mal varlığı değerleri üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunma özgürlüğüne sahiptir. Her özgürlükte olduğu gibi, burada da miras bırakanın sınırsız bir özgürlüğü yoktur.
Bu nedenle TMK’nın 565’inci maddesinde dört bent hâlinde miras bırakanın tenkise tabi sağlar arası tasarrufları belirlenmiştir. Bir diğer anlatımla, miras bırakan sağlığında kendi mal varlığı değerleri üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir. Ancak bu sağlar arası tasarruflar, TMK’nın 565’inci maddesi kapsamındaki tasarruflar kapsamında ise, bu durumda ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tabi olacaklardır.
Miras bırakanın saklı payı ihlal eden bir tek tasarrufu varsa, ihlal edilen saklı pay miktarı bulunur ve bu oranda tenkis yapılır. Ancak tenkise tabi birden fazla kazandırma varsa, tenkiste sırayı düzenleyen TMK’nın 570’inci maddesi hükmü gereğince tenkis yapılacaktır. Buna göre tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar önce ölüme bağlı tasarruflardan, bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eski tarihlisine doğru geriye gidilmek suretiyle sağlar arası kazandırmalardan yapılır. Ölüme bağlı kazandırmaların aksine, miras bırakanın yaptığı sağlar arası kazandırıcı hukuki işlemler kayıtsız, koşulsuz tenkise tabi tutulmamıştır. Burada işlemin tenkise tabi tutulabilmesi için ön koşul; saklı paya el atma, tasarruf edilebilirlik sınırının aşılmasıdır. Ancak bu da yeterli değildir. Sağlar arası kazandırmaların tenkise tabi tutulabilmesi için saklı paya el atma yanında TMK’nın 565’inci ve 567’nci maddelerinde açıklanan koşulların da gerçekleşmesi gerekmektedir.
2) Diğer taraftan, uyuşmazlığın çözümü için hukuki niteleme ve davayı aydınlatma görevi hakkında getirilen düzenlemelerin de incelenmesinde yarar vardır.
04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak
taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir (HUMK.nun madde 76, HMK madde 31). Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hakimine ait olmasına göre uyuşmazlığın çözümüne ilişkin hukuki nitelendirme yapılmalıdır.
Tüm bu hukuki açıklamalar ışığında maddi hadisede; dava dilekçesi incelendiğinde, murisin mahfuz hisseleri aşan tutarlarda vasiyette bulunması nedeniyle vasiyetnamenin iptalinin talep edildiği yine davacı vekilinin duruşmalarda "murisin hukuki ehliyetsizliği yönünde bir itirazlarının, iddialarının bulunmadığını, vasiyetnamenin mahfuz hisseyi ihlal eder mahiyette düzenlendiği için geçersiz olduğunun beyan edildiği, istinaf dilekçesinde saklı payın verilmesi yönünde, temyiz dilekçesinde ise ölüme bağlı tasarrufun tenkisini talep ettikleri yönünde talepte bulunulduğu anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece; hukuki niteleme görevi dikkate alınarak dosyadaki delil durumuna göre dosyanın vasiyetnamenin iptali olarak değil tenkis hükümlerine göre incelenerek karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla ilk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine; 6100 sayılı HMK"nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371 inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, 2.037 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 08/10/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.