Esas No: 2020/2632
Karar No: 2022/213
Karar Tarihi: 27.01.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/2632 Esas 2022/213 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2020/2632 E. , 2022/213 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/2632
Karar No : 2022/213
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...Uydu Haberleşme ... ve İşletme A. Ş.
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF : I- (DAVALI) : ...Kurumu
VEKİLİ : Av. ...
II- DAVALI YANINDA MÜDAHİLLER :
1- ...Kablolu Televizyon ve Telekomünikasyon Sanayi ve Ticaret A.Ş.
VEKİLİ : Av. ...
2- ...İletişim Sistemleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.
VEKİLİ : Av. ...
3- ...Telekomünikasyon Yayıncılık Reklamcılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.
4- ...Telekomünikasyon A.Ş.
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 03/03/2020 tarih ve E:2016/3955, K:2020/714 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 05/02/2005 tarih ve 25718 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Telekomünikasyon Hizmet ve Altyapılarına İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 03/03/2020 tarih ve E:2016/3955, K:2020/714 sayılı kararıyla;
Dairelerinin dava konusu Yönetmeliğin iptali yolundaki 24/01/2007 tarih ve E:2005/6375, K:2007/315 sayılı kararının, Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulunun 01/10/2012 tarih ve E:2007/1431, K:2012/1320 sayılı kararıyla bozulduğu,
Telekomünikasyon Kurumu tarafından hazırlanarak 05/02/2005 tarih ve 25718 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Telekomünikasyon Hizmet ve Altyapılarına İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin iptali istenildiği, Telekomünikasyon Hizmet ve Altyapılarına İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliği ve eklerinin, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu'na dayanılarak çıkarılan 28/05/2009 tarih ve 27241 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırıldığı, Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliği'nde yetkilendirmenin bundan sonra, "bildirim" ve "kullanım hakkının verilmesi" yoluyla yapılacağının belirlendiği ve anılan Yönetmeliğin Geçici 1. maddesi ile dava konusu Yönetmelik uyarınca ruhsat alanlara ilişkin de düzenleme yapıldığı, bu itibarla, dava konusu Yönetmeliğin, Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılmış olmasına rağmen, söz konusu Yönetmeliğin Geçici 1. maddesi ile dava konusu Yönetmelik uyarınca alınan ruhsatlara yönelik düzenlemeler yapıldığından, dava konusu Yönetmeliğin esası hakkında yargısal denetim yapılması gerektiği belirtilerek,
406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun dava konusu Yönetmeliğin tesis edildiği tarihteki ilgili hükümlerinin değerlendirilmesinden, hizmetin türüne göre görev sözleşmesi, imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin kapsamında yürütülebilen telekomünikasyon hizmetlerinin, her bir hizmet türü için ayrı ayrı olmak üzere yetkilendirme yapılmak suretiyle yürütülmesi gerektiği, bununla birlikte, yukarıda değinilen özellikle "telekomünikasyon hizmeti" ve "telekomünikasyon ruhsatı" tanımları da gözetildiğinde telekomünikasyon hizmetinin birden çok faaliyeti içerebileceği, yetkilendirme ile yürütülecek hizmet türünün kapsamını belirleme konusunda Telekomünikasyon Kurumuna kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olarak takdir yetkisi verildiğinin anlaşıldığı,
Bu bağlamda, 406 sayılı Kanun'un 3. maddesinin (b) fıkrasında yer alan hüküm ile kastedilenin, her bir telekomünikasyon hizmetinin tek başına bir yetkilendirme konusu olması değil, Kurumun kamu yararı ve hizmet gereklerini gözeterek gerekli gördüğü ve kapsamını belirlediği her bir hizmet türünün görev sözleşmesi, imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izinden biriyle yetkilendirilme suretiyle yürütülmesi olduğu,
Nitekim 406 sayılı Kanun ile 2813 sayılı Telsiz Kanunu hükümlerine dayanılarak hazırlanan ve telekomünikasyon hizmet ve altyapılarına ilişkin yetkilendirmeye yönelik usul ve esasları belirleyen Telekomünikasyon Hizmet ve Altyapılarına İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliği'nin 26/08/2004 tarih ve 25565 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulduğu ve bu Yönetmelikle her bir hizmet türü için ayrı ayrı olmak üzere yetkilendirmenin nasıl ve hangi şartlarda yapılacağı, başvuru ve yetkilendirmeye ilişkin usul ve esasların belirlendiği, dava konusu Yönetmelikle belirlenen hizmetle birlikte, sonradan yapılan değişikliklerle 14 adet hizmet ve altyapının tanımı, kapsamı ve hizmete özel hükümlerini içeren Yönetmelik eklerinin yayımlandığı,
Bu eklerde belirtilen hizmetlerden "...Mobil Telefon Hizmeti"nin imtiyaz sözleşmesiyle, "Kablolu ve Kablosuz İnternet Servis Sağlayıcılığı Hizmeti"nin genel izin ile, diğer Ek'lerdeki hizmetlerin ise Telekomünikasyon Ruhsatı ile yetkilendirilmesinin öngörüldüğünün anlaşıldığı,
Davaya konu edilen ve ana Yönetmeliğe EK-A10 olarak eklenen madde ile; kablo platform hizmeti işletmecisine, bu hizmete yönelik yetkilendirme kapsamında, kullanıcılara radyo/TV yayınlarını iletme yetkisiyle birlikte, veri iletimi ile telefon ve internet erişimi hizmetlerinin sunulması yetkisinin de verildiği, "Kablo Platform Hizmeti" türünün, yetkilendirmesinin nasıl ve hangi şartlarla yapılacağı, başvuru ve yetkilendirmeye ilişkin usul ve esasların belirlendiği,
Davalı idarenin, "Kablo Platform Hizmeti" adı altında yeni bir yetkilendirme yapmasının nedenini; kablo platform şebekesinin günümüzde sağladığı olanaklar ve yeteneklerin, teknolojideki gelişme sayesinde oldukça arttığını, örneğin eskiden yayıncılık, veri ve telefon hizmetleri için ayrı ayrı şebekelerin kurulması gerekirken ve eski kablo TV şebekeleri üzerinden sadece radyo/TV yayınları iletilebilirken günümüzde kablo platform şebekeleri üzerinden her türlü ses, veri ve görüntünün (telefon, veri iletimi, radyo/TV yayınları, internet erişimi) iletilebildiğini ve bu sayede kaynakların verimli kullanılmasının, rekabetin sağlanmasının ve tüketici haklarının korunmasının da sağlanacağını ileri sürerek açıkladığı,
Bu itibarla, dava konusu Yönetmelikle düzenlenen ve tanımı ile kapsamı belirlenen "Kablo Platform Hizmeti" türünün kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek belirlendiği anlaşıldığından, dava konusu Yönetmelikle "Kablo Platform Hizmeti" türünün belirlenmesinde hukuka aykırılık görülmediği,
Öte yandan, Kablo Platform Hizmeti'nin içerisinde "telefon" hizmetinin de yer aldığı, telefon hizmetinin kıt kaynak kullanımı gerektiren sayısı sınırlandırılmış bir hizmet olduğu, bu sebeple Kablo Platform Hizmeti'nin 1. Tip Telekomünikasyon Ruhsatı ile sunulması gerektiği düşünülebilecek ise de, dava konusu Yönetmeliğin "Kablo telefon hizmeti" başlıklı 7. maddesinde, "Kurum, KPHİ'den telefon hizmeti sunma konusunda talep gelmesi hâlinde, Kurum düzenlemelerine uygun olarak ücreti mukabilinde gerekli numara tahsislerini yapar ve kablo telefon hizmetine özel hak ve yükümlülükleri tebliğ eder." kuralının yer aldığı, buna göre Kablo Platform Hizmeti yetkilendirmesi almış olan bir işletmecinin doğrudan telefon hizmeti sunamayacağı, telefon hizmetinin sunulabilmesi için Kuruma başvuru yapılarak ücreti karşılığında numara tahsisi yapılmasının gerekli olduğu anlaşıldığından, dava konusu Yönetmelik ile Kablo Platform Hizmeti'nin 2. Tip Telekomünikasyon Ruhsatı ile sunulmasının öngörülmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, günümüzde davalı idarece kablolu yayın, telefon, veri iletimi ve internet erişimi hizmetlerinin ayrı ayrı yetkilendirmeler ile gördürüldüğü, dolayısyla iptali talep edilen düzenleme uyarınca, anılan hizmetlerin tek bir yetkilendirme ile kablolu platform hizmeti altında gördürülmesinin hukuken kabul edilemez olduğu, buna rağmen bünyesinde televizyon ve radyo yayını, telefon, veri iletimi ve internet erişimi gibi farklı hizmetleri barındıran kablolu platform hizmetinin tek bir yetkilendirme ile gördürülebileceğini kabul eden Daire kararının hukuka aykırı olduğu belirtilerek, yargılamanın tüm aşamalarında ileri sürdükleri hukuka aykırılık sebepleri doğrultusunda Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı yanında müdahiller tarafından ise, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyize konu 03/03/2020 tarih ve E:2016/3955, K:2020/714 sayılı kararının ONANMASINA,
3.Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.