10. Hukuk Dairesi 2019/1963 E. , 2020/2997 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2018/2442-2019/73
İlk Derece
Mahkemesi : Mersin 1. İş Mahkemesi
No : 2017/128-2018/303
Dava, 2926 sayılı Yasaya tabi sigortalılık süresinin tespiti ile yaşlılık aylığı tahsisi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı, dosyaya ibraz edilen müstahsil makbuzlarına göre, 2926 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık sürelerinin verilmesini ve 11.06.2015 tarihini izleyen aybaşından itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
SGK vekili, aleyhe hususları kabul etmeyerek, davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, “...Tüm dosya kapsamı itibari ile: Uyuşmazlık konusunun davacının 10/05/2011 tarihli başvurusu üzerine 4/1-b sigortalısı olarak bu tarihten geçerli sigortalı olarak tescili sonrası, davacının sunduğu müstahsil makbuzları uyarına sigortalılığının 01/08/1994 tarihine çekilmesi ve EK:19 gereği prim borcundan durdurulması, akabinde davacının EK:17 ihya borçlanması ile prim ödemesi sonucu 01/08/1994 tarihinde çekilmiş olmasına rağmen yaşlılık aylığı başvurusu üzerine söz konusu 01/08/1994-10/05/2011 dönemi 4/1-b sigortalı sürelerinin iptalinden kaynaklandığı, davacının 08/07/1994 tarihli müstahsil makbuzundaki prim tevkifatı gözetilerek 4/1-b (Tarım Bağ-Kur) sigortalılığının 01/08/1994 tarihinde tescili ile davacıya 31/12/1994 tarihine kadar hizmet verilebileceği, Yargıtay yerleşmiş kararları ile 22/05/2007 tarih ve 7 Sayılı tebliği hükümleri gereğince 01/01/1995 tarihinden itibaren kendi nam ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyette bulunduğu kanıtlanamayan davacının 01/01/1995-07/04/2013 tarihleri arasında 4/1-b sigortalısı olarak kabulü mümkün olmadığından, bu döneme ilişkin EK:17 ihya borçlanması ve yeniden yapılandırma işlemleri iptalinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, mevcut sigortalılık süreleri bakımından davacının yaşlılık aylığına hak kazanmadığı anlaşılmakla, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile, “...1-Davanın kısmen kabulü ile, davacının 01/08/1994 - 31/12/1994 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur (4/1-b) sigortalısı olduğunun tespitine,
Davacının diğer tüm taleplerinin reddine, ...” karar vermiştir.
B-BAM KARARI
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi “... Şöyle ki: davacı 05/07/1994 ve 07/07/1994 tarihli olanlar dışında 08/07/1994 tarihli bir müstahsil makbuzuna da dayanmış olup, bu makbuzda bağ-kur kesintisi yapıldığı görülmektedir. İlk derece mahkemesince bu makbuz hiç değerlendirilmemiştir. Diğer iki müstahsil makbuzunda masraflar bütün olarak gösterilmiş açılımı yapılmamıştır.
Bu itibarla mahkemece yapılacak iş 2926 sayılı Kanun"un 10. maddesinde yer alan kurum ve kuruluşlar marifeti ile yapılacak araştırma davacının dayandığı tevkifat listeleri birlikte değerlendirilerek karar verilmesinden ibarettir." denilerek karar kaldırılmış ve dosya mahkemesine iade edilmiştir. İlk derece mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar her iki taraf vekilince istinaf edilmiştir.
Davacının teslim ettiği ürün sebebi ile tevkifatın yapıldığı temmuz ayını takip eden ay başından itibaren yıl sonuna kadar tarım bağkur sigortalısı sayılmasına ilişkin karar yerinde olmuştur. Bu süreyi aşacak şekilde tarım bağkur sigortalısı sayılmasını gerektirecek durumun varlığı kanıtlanamamıştır.
Bu itibarla sonuç olarak; ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleri ile dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla HMK"nın 353/1-b-1 maddesi gereğince her iki tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği tespit edilmiştir.” gerekçesi ile, “...1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK"nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, ...” karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, müstahsil makbuzları ve prim ödemeleri bulunduğundan 01.08.1994 ten itibaren 2926 sayılı kanun kapsamında sigortalılığa karar verilerek 11.06.2015 tarihli tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmelidir gerekçeleri ile kısmen kabul kararının bozulmasını istemiştir.
Davalı Kurum vekili, Kurum işlemlerinde iptali gerektirecek bir husus olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne hükmedilmesinin hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerekçelere göre davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Somut olayda, davacının 01.01.1982 tarihinden itibaren devam eden ziraat odası kaydının bulunduğu, dosya içerisine sunulan 08.07.1994 tarihli müstahsil makbuzunda prim tevkifatının bulunduğu, davacının talebi ve ziraat odası kaydına istinaden 10.05.2011 tarihi itibariyle 4/1-b-4 kapsamında sigortalılık tescilinin yapıldığı, Kurumca müstahsil makbuzuna göre 01.08.1994 tarihi itibariyle yapılan tarım bağkur tescilinin bilahere tevkifat olmadığı gerekçesi ile iptali ve 11.06.2015 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebinin reddi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü ile davacının 01.08.1994-31.12.1994 tarihleri arasında tarım bağkur sigortalısı olduğuna karar verilmiştir ancak karar eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır.
Davanın yasal dayanağı olan 2926 sayılı Kanun"un 2. maddesinde, kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 3. maddenin (b) bendinde, bu Kanunda geçen “tarımsal faaliyette bulunanlar”ın, kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya özgü yerlerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan yararlanmak suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından korunmasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanları ifade ettiği açıklanmıştır.
Ayrıca 5. maddede, yasal süresinde kayıt ve tescillerini yaptırmayanların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi izleyen aybaşından itibaren başlayacağı, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddede, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların sigortalılıklarının tarımsal faaliyetlerine son verdiklerinde sona ereceği, 7. maddede, kişilerin bu Kanuna göre sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorunda oldukları, 9. maddede, bu zorunluluğa uymayanların tescil işlemlerinin Kurumca kendiliğinden yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
02.08.2003 günü yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun"un 56. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 2926 sayılı Kanun"un 36. maddesi ve 4956 sayılı Kanun"un 27. maddesi ile değişikliğe uğrayan 1479 sayılı Kanun"un 53. maddesi hükümlerinde kanun koyucu, Kurumun prim alacaklarının Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilebilmesine imkan tanımıştır. Buna göre, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla ilgili sigorta primlerinin, ilgiliye ödenmesi gereken ürün bedellerinden kesilerek o kişi adına Kurum hesabına yatırılmak suretiyle tahsil edilmesi durumunda, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi belirtilen şekildeki prim ödeme olgusunun, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan kişinin kayıt ve tescil konusundaki iradesini ortaya koyduğunun kanıtı olarak kabulü gerekmektedir. Tarımsal faaliyet olgusunun kanıtlanmış olması, tescilli sigortalılar yönünden tescil tarihinden, tescili bulunmayanlar yönünden ise ilk prim ödemesinin veya tevkifatın gerçekleştirildiği tarihten sonraki sürelere ilişkin olumlu sonuç doğurmaktadır.
Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan Kanunlarda 506 sayılı Kanun"un 79/10. ve 5510 sayılı Kanun"un 86/9. maddesinde açıklanan hizmet tespiti davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemesi ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının öngörülmesi karşısında, tescil veya iradi prim ödemesi ya da prim tevkifatı öncesine ait dönem yönünden tarımsal faaliyet ve buna dayalı Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti söz konusu olamayacaktır. Ayrıca belirtilmelidir ki, tarımsal faaliyete kabul edilebilir süreyi aşar uzunlukta ara verilmesi durumunda Tarım Bağ–Kur sigortalılığının yeniden başlayabilmesi, tescil başvurusu, iradi prim ödeme, prim tevkifatı olgularından herhangi birinin gerçekleşmesine bağlıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.09.2010 gün ve 2010/10-380 Esas - 2010/420 Karar numaralı ilamında da açıklandığı üzere, kendi adına ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyete dayalı olarak yetiştirilen ürünlerin teslimi sırasında ürün bedelleri üzerinden tevkifat (prim kesintisi) yapılması durumunda zorunlu sigortalılık hak ve yükümlülüğünün tevkifat tarihini izleyen aybaşından itibaren başlatılarak ait olduğu yılın sonuna kadar ve devam eden yıllarda tevkifatlar var ise devam eden en son yılın sonuna kadar davacının sigortalı olarak kabul edilmesi gerekmekte olup, kamu kuruluşu niteliği taşımayan özel gerçek/tüzel kişilerce tevkifat gerçekleştirilmiş ise prim tutarının Kuruma aktarılması koşulu aranmaktadır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalara göre dava değerlendirildiğinde; “Sevim Komisyon Evi- Sebze meyve komisyoncusu” tarafından davacı adına yapıldığı belirtilen prim kesintisinin kurum kayıtlarına intikali araştırılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken primin Kurum kayıtlarına intikal edip etmediği araştırılmaksızın sadece müstahsil makbuzunda görünen prim tevkifatına istinaden hüküm tesisi isabetsizdir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 09/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.